''Aklımızı Kaçırdılar'' Adlı Şiirime Dair - 1
Bir umut ve bekleyiş
İnsanların çoğunun bir umudu vardır, kendilerine veya hayata dair. Çoğu zaman hayata bu umutla bağlanırlar ve bu yüzden hep olacak bir şeyleri beklerler. Beklemek belki bazıları için yaşamdan kaybetmek demektir. Böyle düşünenler hayattan istediklerini kendi elleriyle alırlar, eğer hayat onlara bir şey vermezse, vermesini de beklemezler yani ümit etmezler. Bu insanların çoğu mutludurlar ve hayatlarından memnundurlar. Gelecekleri hakkında bir paranoya oluşturmazlar, içinde bulundukları anı en iyi bir şekilde değerlendirmeye çalışırlar.
Ama içinde bulundukları anı değerlendirmeyip, gelecekleri hakkında da endişe duyan ve hayattan bezmiş bir şekilde hiç umudu olmayan insanlarda vardır. İşte tamda bu noktada ümidin önemini kavramak gerekir. Çünkü hayat sürprizlerle doludur ve her hayat öyle ya da böyle yaşanılacaktır. Her zaman hayatla barışık olmak gerekir. İşte o zaman beklemek mantıklı gelebilir.
Sona doğru son bir sesleniş
Ümitlerin tükendiği bir anda sonu görür gibi olan insanlar son defa bir çırpınışta bulurlar. Aslında bu sondada bir umut vardır, yani sonu beklemekle sona ulaşamazsınız, sadece yeni bir başlangıç noktasına noksan ve mutsuz bir şekilde varırsınız. Ama birde herkesi kapsayan genel bir son vardır ya da başlangıçlar. Artık toplum olarak bir şeylerin olumlu yönde gerçekleşmesi için bir araya gelinir ve bir dayanışma ortaya çıkar. Ve yine toplum olarak gereken tüm hazırlıklar yapılır ve kendilerini aşan olaylarda sonuç beklenir.
Huzurla dolu bir geçmiş
Bireysel olarak her insanın geçmişi huzurla dolu olmasa da çoğu toplumun geçmişinde bir huzur vardır. Ya da dünyanın geçmişi günümüze ve geleceğe göre daha bir sakin ve basittir. Bu yüzden bireyler toplumsal geçmişleriyle avunabilirler. Geleceğin karanlıklarına dair ümitlerini geçmişlerinin aydınlık sayfalarında yeniden oluşturabilir ya da tamamen yok edebilirler. Birde olayın şu boyutu vardır: Bir insan öldüğünde bu dünyadaki geleceği de sonlanmış olur yani umutta yok olur gider. Fakat çevresindeki insanlar tarafından onun geçmişi güzel anlarıyla beraber hatırlanır. Her ne kadar gelecek olmasa da, ümit de olmasa da geçmiş her zaman huzur dolu anlarıyla vardır.
Sevgi kalplere işlenmiş
Geçmişi ve geleceği bir kenara bırakalım. Ümitten sonra sevgiyi ele alalım. Her insan kendisine göre sevgiye dair bir tanım yapar ve kendi ölçütleriyle sevgisini gösterir. Sevgi sadece beyinle edinilen bir duygu değil, sevginin asıl yuvası kalptir. Eğer sevgiyi kalplerimize yerleştirirsek gerçek manada sevmiş oluruz. Tamamen olmasa dahi akıldan bağımsız olarak sevgiyi kalplere işlemek gerekir.
Kalpler akla özenmiş
Bazen insanlar kalpleri ile sevemezler. Yani kalpler akılla birleşmiştir. Duygular ve somut gerçekler birbirine karışmıştır. Her şey akılla ölçülüp, değer verilir hale gelmiştir. Bu ise çok riskli bir durumdur.
Akıl bir yolunu bulup gitmiş
Eğer kalpler akla özenirse aldanabilirler. Çünkü toplumsal olarak tek bir akıl yoktur. Fakat herkesin aklı bir şekilde başka yönlere çekilebilir. Yani insanlar ya akıldan bağımsız olarak tamamen duyguları ile hareket ederler ya da duygular ve düşünceler karmaşık bir hale gelip başkaları tarafından yönlendirilen aklın isteğiyle yanlış kararlara varabilirler.
Aramızdan...
Akıl aramızdan kaçıp giderse ve bunun farkına varamazsak toplum olarak çok zarar görebiliriz. Bu yüzden hem kendi içerimizde hem de dışımızda daha dikkatli davranmalıyız. Aklımızı kaçırmak isteyenler her zaman varır. Çünkü bir toplumun veya bireyin düşünmesini engellerseniz onu kendi emelleriniz doğrultusunda yönlendirebilirsiniz.
Eğer bizler hem aklımızı hem de kalbimizi doğru bir şekilde kullanabilirsek, hiçbir güç bizi yanıltamaz ve zarar veremez.