Akşam Safası

Çocukluğum bahçeli bir evde, yoğun komşuluk ilişkilerinin yaşandığı bir mahallede geçti.Hepimiz, her şeyden haberdardık.Komşunun oğlu askere mi gidecek,kızımı evlenecek hazırlıklar elbirliğiyle yapılır,çeyizde ne eksik kalmış ise dağıtılır, en kısa sürede tamamlanır teslim edilirdi.Bizim bahçemiz 3 meyva ağacıyla süslenmiş mahalleninen büyük bahçesiydi.Akşam üzerileri bahçe ve tenekelere dikilmiş tüm çiçekler sulanır,çalı süpürgeyle her taraf bir güzel süpürülür çaylar demlenirdi.O saatte komşular da akşam yemeklerini hazır etmiş,evde yapacakları bütün işleri bitirmiş olarak gelirlerdi.Uzun yaz günlerinin akşam sefaları her gün eksiksiz tekrarlanırdı.Hatırladığım en güzel sohbetler,şarkılar ve tabii ki fıkralar hep o bahçede saklı kaldı.
.Bahçede üç grup olurdu. Annem ve yaşıtları komşular bir arada oturur, yeni başladıkları örgü dantel modelleri anlatılır,akşam gittikleri sinemanın kritiği yapılır,filmdeki kötü adam yerden yere vurulur,esas kıza acınırdı.Ah yavrum pek te güzel ama şansı yok der birisi,yaşlı teyze,eee boşuna dememişler kızım Allah çirkin şansı versin diye cevap verirdi.Bu replik hiç değişmezdi.Yaşlı teyze grubu çok lafa söze karışmaz ,gelinleri,gençleri bilgiç tavırlar takınıp yormazlardı.Bu hoşgörü ve anlayışı ne zaman kaybettik bilmiyorum.Biz o zamanlar bir gruptuk.Daha bireyselleşme başlamamıştı.İlk televizyonlar gelmişti Türkiye'ye.Yan komşumuz almıştı, mahallenin ortak malıydı sanki.Televizyon paket yayın yapıyordu,yayın başlayınca tüm mahalle orada ,gelsin çaylar bisküviler.Of demek surat asmak yok.Zaten asan da yok.Herkes kendi çapında eğleniyor,şimdiki gibi reklamlarla üçbuçuk saate çıkan diziler falan yok.Çok sonraları süreleri yarım saati geçmeyen arkası yarın dizileri başladı.
Bizim çocuk-genç karışımı grup kalabalıktı ve çok eğlenirdik.Anneler bize karışmazdı ama denetlendiğimizi hissettirirlerdi.Biz de kendi aramızda fotoroman karakterlerini anlatır bazen taklitlerini yapar, onların, hep sırça köşklerde mutlu-mesut yaşadıklarını zannederdik.Bir arkadaşımız onlara çok özenirdi hatta bir İstanbul seyahatinde yeşilçama gidip film çekimini izlemiş,bütün bir yaz anlatmıştı.
O zaman yaşlılar çocuklar ,gençler,yaşlarına uygun hareket ederlerdi.Şimdiki gibi çocukların da,yaşlılarında gençlik telaşı yoktu..Çocuklar bigisayar oyunları oynamaktan sokakta oynamayı unuttu.Ya da oynayacak sokak kalmadığından bilgisayara sığındılar.
Şimdi az çok mahalle kültürünün yaşandığı bir sokakta oturuyorum. Mahallemizde ,küçücük bahçesini cennete çeviren,bulduğu her bitkiyi,tohumu meyve çekirdeğini bahçenin bir kenarına diken bir teyzemiz var.Yaşı yok,doksandan sonra bırakmış saymayı,adı yok,herkesin hacı teyzesi.Beli bükülmüş,yürümekte zorlanıyor, elinden sandalyesini eksik etmez.O sandalyeyi hem yürümek için hem dinlenmek için kullanıyor. Her sabah o küçük bahçeyi çapalar,,sular,yetiştirdiği sebzelerden,meyvelerden herkese tattırır.Hatayda dairesi var gitmez,apartmanda komşuluk kalmadığını söyler O, akşam üzerileri sandalyeleri etrafına dizen komşulara 34 yaşında 3 çocukla dul kaldığından başlayarak ,onları okutmak için nasıl çalıştığını film gibi anlatır.Evlatları doktor,mimar gibi meslek sahibi ..Çocuklar,torunlar ve torun çocuklarıyla kalabalık bir aileye sahip olmasına rağmen tek odalı evinde yalnız yaşar.Ne sitem eder ne şikayet.Yalnızlık sağır bir arkadaştır,zamanla sana sesini unutturur felsefesine inat her yeni günü şükürle,tevekkülle karşılar.Hacı teyzenin hala hepimize yardım etmeye çalışması bana çocukluğumdaki mahallemi hatırlatır.Bazı güzellikler hiç kaybolmaz, aklınızın bir köşesinde en canlı haliyle yaşar..Şimdiki mahallemde bazı akşamlar ben de katılıyorum sohbetlerine Etrafımızda oynayan çocuklarımız yok ama onların yerine koşturan kedilerimiz var. Sağlığımız var daha ne olsun...Esenlikler de sizden yana olsun..

10 Temmuz 2010 3-4 dakika 13 denemesi var.
Beğenenler (1)
Yorumlar