Albert Sen Çok Yaşa
Yine Can Yayınlarından bir kitap ve yine bir sorun var. Albert Camus ' un Yabancısına ilişkin. Kitap kapağında; Çevirmen Samih Tiryakioğlu ismi. İç Kapağındaysa Fransızca aslından çeviren rahmetli Vedat Günyol ismi...
Vedat Günyol önsözü çevirdiyse ayrıca belirtilmesi gerekirdi. Ama öyle bir şey yok gibi...Her ne halse kitap daha önemli. İçerik açısından içeriği. Evet.
Bu kitabı eski baskısından okumuştum. Bu belki de üçüncü okuyuşum. Okudukça da tüylerimin diken diken olması fazlalaşıyor. Yabancı ve Aykırı mı yoksa gerçekten Ruhsuz, belki de kitabın kahramanı bir Zombi. Nasıl değerlendirirseniz değerlendirin çıkacağımız kapı birbirine benzeyecek.
Kahramana kız soruyor; " Beni seviyor musun?" " Hayır sevmiyorum!" " Benimle evlenir misin?" " Düşünmedim ama...olabilir!"
Arap fellaha bir kurşun yetmiyor. Yargılanırken yargıç soruyor; " Neden üç tane daha sıktın?" " Güneş çarptı!"
En azından Tanrı' ya inanmamasının inadına bir şey diyemiyorsunuz. Papaz gözyaşlarıyla hücresinden çıkıp gidiyor. Ardından son bölümde ilginç bir sözü var; Belki de tesellisi mi demeliyiz? " Ha yirmisinde ölmüşüm ha yetmişinde. Gerçi giyotin yerine daha yumuşak şeyler olabilirdi ama ne yapalım yani. Sanki yetmişine gelince ölmeyecek miyim?"
Yine de hep duyumsanan kahramanın duyumsattığı, yazarının işlediği oyalar içinizde bir yerlerde bu kadar Karşı Durmaya saygı duymaya çalışıyor.
Ya şu cümlesi; Dünyayı kendime bu kadar eş bu kadar kardeş bulunca, anladım ki eskiden mutluluğa ermişim."
Yabancı mı yoksa çok mu içimizden biri, Tanıdık mı?