Alex Babam ve Ben
Fenerbahçe olmasa çocukluğum olmazdı gibi geliyor. Alex olmasa da Fenerbahçe. Alex olmasaydı ben şuanki ben olmazdım mesela. Duygusallığın hastalık sayıldığı en çok Erol Taş mukallitlerinin prim yaptığı şu robot zamanlarda Alex'e borçluyum hâla ağlayabilmeyi. Alex'in gelişini babamın ,ben bir dağ köyünde yaşlıların ve onlara hizmet eden orta yaşlıların ayaklarının altında elimde oyuncak kamyonum kurduğum kendimce büyük şantiyenin inşaatıyla uğraşırken elinde gazeteyle ve en sevdiğim gofretle gelip bana haber vermesiyle öğrendim. Sanırım ilk defa gofrete değil de gazeteye saldırmıştım babamın şaşkın bakışları arasında. İşte o gün miladımdır benim... Hala dinlerim, babamın ben daha çok küçükken eski ama işlevsel bir teypte muhtelif kasetlere kaydettiği, benim söylediğim Fenerbahçe marşlarını.O marşların o gün içi doldu işte benim için. Alex büyüttü beni, hayatımı Alex anlamlı kıldı sanki, o yüzdendir Alex'in gidişinin bende bıraktığı etki, gördüğüm her Alex resminde gözlerimin dolması. Anlamsız gelmesin abiler anlattıklarım. Ben bir Babam ve Oğlumu bi de Alex'in jübile maçını tekrar tekrar izler ağlarım.