Alkarısı
Sivas’ın Şarkışla ilçesine bağlı Akçakışla’da köyün içinde köprünün başından Acıdere’ye doğru giden aşağı yoldan yokuş yukarı çıkarken solda, Kaldırak deresinin kıyısında bir ağaç vardı. Yanlış hatırlamıyorsam bir armut ağacıydı. Yol seviyesi dereden oldukça yüksekte olduğu için dik bir kıyıda duruyordu. Gövdesi yarılmış, oyuk gibi. İçine bir adam sığar bir kovuk. Yıldırım düşmüş de bu hâle gelmiş derlerdi. Dış kısmı bir adam bileği kalınlığındaki odundan oluşan kabuktan ibaretti önden bakıldığında, içi ise tamamen boşalmış sanki. Ama aslında arka tarafı daha kalındı, ağacı herhalde gövdesinin o kalın kısmı tutuyordu ayakta; yoksa koca dallı budaklı ağaç, sırf kabukla ayakta duramazdı galiba? Yokuşu çıkarken tam derenin dibindeydi ağaç. Derenin içi de yassı, yuvarlak çağal taşlarıyla dolu… Çocukları korkutmak için, bu ağacın kovuğundan Alkarısı uzanıp da adamı içine çekermiş veya içine gireni bırakmazmış derlerdi. Geçerken korkardı çocuklar. Ağacın taa o yüksek yokuştan aşağıya, suyun içine kadar inen köklerinden dereden süzülerek giren al elbiseler giymiş, gözlerine kan oturmuş kızıl saçlı bir kadının, uzun kırmızı tırnaklı, kanlı elleriyle kimsenin olmadığı bir esnada oradan geçenleri içeri çekeceğini, girenin orada o ağacın içinde kaybolup gideceğini düşünürdüm pek çok çocuk gibi. Gebe kadınların çocuklarını düşürtürmüş yahut da loğusa kadınlara musallat olup en sonunda ölmesine sebep olurmuş derdi kimileri de...
Yıllar sonra kitaplarda karşılaştığım Alkarısının adının da tanımının da neredeyse aynı olduğunu görünce şaşırmıştım.
Ağaç uzunca bir süreden beri yok. Ne zaman niye kesildi bilmiyorum.