Altın Çağ
Zaman keyifli iken ya da neşeli iken kendini hissettirmez. Akar gider hızlıca. Çünkü zaman hızlanır. Bazen ilerleyen bir saniyeye baktığımda, bir saniye geçmek bilmez. İki, üç saniye alır atması. Aslında bana öyle gelir. Sıkıntılı anlarımızdaysa bunun tersi olur. Sıkıntı nedir diye de düşünmüşümdür zaman zaman. İnsanı canlandıran bişey değil midir sıkıntı? Aynı ortamda bazen sıkılırız da bazen sıkılmayız nedense. İnsan boş kaldığında birşeylerle ilgilenme ihtiyacı duyabiliyor. Bir faaliyette bulunmak psikologlarca anksiyete (kronik sıkıntı) yaşayan insanlara tavsiyelerinden bir tanesi. Yani meşguliyet.Yazmak, okumak, satranç oynamak gibi. Bu saydığım örnekler benim hobilerim. Yazmak, okumaktan daha hızlı geliştiriyor insanı bence. Belki bazı konularda. İletişim gibi. Ama sıkıntıdan kurtulmak için yazmayı hiç denediğimi anımsamıyorum. Aslında denemek lazım ve denenmiştir de. Kimileri de iş için yazar zaten. Sıkıntılıyken başkalarını sıkmak istemem genellikle.
İnsan özünü buldukça sıkıntısından kurtulacaktır. Bilgi Kitabı insanın özünden ve bilincinden, bunların bütünleşmesinden bahseder. Yani kişinin kendinin bilincine varması diyebiliriz. İnsanlar özlerini buldukça, özlenen mutlu dünyamız kurulacak ve insanlar hayatı dolu dolu yaşayacaklardır. Yakında olmasa bile bunun birkaç yüzyıl içinde olacağından bahsediyor Bilgi Kitabı. Yani Altın Çağ. Ego zincirlerinin yavaş yavaş kırılmasıyla gerçekleşecektir.