Ama Ben

Bir ülke . Adı yok, haritalarda yeri var, eski bir hatıra gibi hafızalara kazınmış. Zamanın kalbinden düşen bir taştan farksız. Ne doğusu belli ne batısı. Ne sabahı var ne de akşamı. Sadece, hep bir ara vakitte asılı kalmış, toprağına yaslanmış gökyüzünün rengini bile unuttuğu, unutulmuş bir ülke.
Belirsizlik orada bir hükümdar gibi kol geziyor. Sokağa inen her ayak, hangi günaha battığını bilmeden yürür. Kapılar var ama anahtarlar kaybolmuş. Sokakları, üstüne binlerce kere yazılıp silinmiş, kimsenin okuyamadığı bir mektup gibi. Herkesin gözlerinde aynı cümle: “Ne olacak?”
Rüzgâr, halkın dualarını sürükleyerek götürür, ama hangi tanrının kulağına varacağı bilinmez. Çarşılarında satılan en değerli şey, sessizliktir. Konuşmanın bedeli yüksektir çünkü: ya kırılan bir kalem, ya çatlayan bir cam, ya da sabaha karşı çalınan kapılar. İnsanlar cümleleri kemirir, çünkü her harfin bir mızrak ucu olabileceğini bilirler. Söz burada ya bir zincirdir ya da bir kement.
Meydanlarında eski masallar anlatılır. Bir zamanlar, göğü delen minarelerden özgürlük yükselirmiş, dağların yamaçlarında inanç değil, umut çiçek açarmış. Şimdi, kimsenin göğe bakacak cesareti kalmamış. Zira gökyüzü, ne güneşin doğduğu bir sabah ne de yıldızların parladığı bir gece. Gri bir tül gibi yere düşmüş, halkın göz kapaklarının üzerine örtülmüş bir suskunluk perdesi.
Kervanlar eskiden rüzgârın peşinden giderdi, şimdi herkes gölgesinin bile ihanet edeceğini bilerek yürür. Çöllerin ortasında su yerine vaatler içirilir halka. Dillerde hep aynı kelime: “Bekle…” Ama kimse neyi beklediğini bilmez. Gelen mi giden mi? Biten mi başlayacak olan mı? Yoksa bitmesi gerekirken sürekli diriltilen mi?
Burası, kurak bir vadinin ortasında su bulduğunu sanıp seraba kapananların ülkesi. Halkı, gözleriyle yolları süpüren, toprağına bereket değil korku eken, kendi kendileriyle konuşan adamların diyarı.
Ve belirsizlik burada yalnızca bir kader değil. Bir sistem, bir yönetim biçimi, bir ideolojidir. Karanlığın hükmü sürsün diye her şey muallakta tutulur. Çünkü bir ülkede en büyük iktidar, insanların neye inanacağını bile bilememesidir.
Gökyüzü gri, sokaklar sessiz, insanlar uykusuzdur.
Ve en trajik olanı, bunu böyle kabul etmiş olmalarıdır.
Can Bey kutlarım, tebrikler...
Halimiz ahvalimiz budur, demiş yazar. Yazılacak her şeyi ince ince dokumuş. Yüreğine sağlık Can. Halkını, ülkesini düşünen yürekler çoğaldıkça, o grilik maviye dönecek yeniden. Sevgiler, selamlar.