Ama Herkes Ölecek Yaştadır!

Bir vapur iskelesinde, permalı bir sarışının gözlerinden süzülenden çok daha farklı şimdi acı. Boya sandığı kırılmış çocuğun hüznü desem; hiç değil! Biraz tutsaklık, biraz gözyaşı.. Firarî kaçışlarımın ardı arkası yok; nereye gitsem hep aynı. Gözyaşlarım dur durak bilmez, esaret mi bunun adı? Bir noktaya körü körüne takılıp kalmak mı? Ya da çaresizliğin yeni kılıfı... Geceler boyu uykularımın kaçışı, bir de gönlümün kendini zifiri bir karanlığa kaptırışı..
Süre sınırlı!..
Doğunca kulağımıza okunan ezanın, ölümümüzden sonra kılınan namazına kadar olan süre içine sıkıştırılmış ömrümüz. Ne garip! Bir o kadar da anlamlı..
Kalbimdeki siyah noktalarınsa haddi hesabı yok.
Bir kış günü kana boyanmış karla sarsılmıştım. Bu vakte kadar kendimi dünyaya ne kadar da çok kaptırmıştım. Yerde yatan cesetin kolu gövdesinden ayrılmıştı, bense sessiz bir çığlıkla haykırmıştım. İsyan mıydı bu? Hayır... Olmamalıydı! Sonrasında donuk bakışlarımla ayrılmıştım oradan. Bir de hayatımda siyaha dair ne varsa hepsiyle hesaplaşmıştım..
Bulutların beyazlığını tartışırken, kalbimin siyahlığını farkedememiştim. Karanlığa alıştırmıştım gözlerimi, küçücük bir ışıkta inadına kısmıştım. Hayatımın neresinde olduğumu şimdiye kadar hiç hatırlamamıştım..
Şanslı mıydım?
Hayır!..
Azrail 'Hadi bu kadar yeter' dediğinde elimim çektiğim bütün işlerim yarım kalmayacak mıydı? Şimdiye kadar elimin altındaki hangi işi hakkıyla tamamlamıştım.
Hüsrana uğramış hayallerimle birlikte yastayım. Ve.. Her an ahirete biletim kesilebilecek yaştayım!..
Vakit çok mu geç?
Saatimin tik takları içimi sızlatır olmuş. Kafama saplanan ardı arkası kesilmeyen sorular.. Henüz cevapları bulamamışım. Aslında devası bulunmayan bir hastalığa yakalanmışım. Beni Yaratan'a sorsam ilacımı.. Son tövbemle birlikte sığınsam affına..
Ey Rabbim! Eğer işlenen günahlardan pişman olmaksa tövbe; yemin ediyorum ki pişmanım. Çok pişmanım!..

09 Mart 2010 1-2 dakika 1 denemesi var.
Yorumlar