Anı Yoklaması / Uzak
Burda değildin. Burda olmayışını izledim. İçimde saklı bir adın vardı -sadece benim duyabildiğim-Senden başka herkesten gizledim...
Üzerine gözlerini düşürdüğün bir ayna düşecekti avuçlarıma... Aynada olacaktı yüzün, ve yüzümde gülüşün. Bir emanetin kutsallığını taşırken dudaklarımda, sustuklarım sağır edecekti kulağını. Kapılar eskisi kadar sevmeyecekti artık adımlarımı, ki artık adımı sevmeyecekti öznesi sen olan cümleler. Tüm yüklemlere ağır gelecekti yokluğunun yükü...
Bir sırrı saklar gibi; kendime,içime,en içime sakladığım yüzünü hiçbir aynada bu kadar net göremeyecektin artık. Bense uzak kelimesinin hatırlattığı tüm yollarda sen'in olduğunu düşünecektim. 'Uzakta' denilen her kişinin sen olduğuna inanacaktım.
Yolculuklar yollar...
Hevesle gidilen her yol sana çıkıyor sanacaktım. Her yolun sonunda sen bekliyorsundur, beni bekliyorsundur sanacaktım.Tanımadığım ve daha önce hiç görmediğim sokaklardan her geçişimde,'belki buralardadır,belki o da burdan geçmiştir' diyecektim...
O an zamansızlık dillenecekti içimde.
Diyecekti ki;''Geç kaldın ya da erken yitirildin.''
''Ama'' diyecektim, ''dursaydı yetişecektim.''
-Dur'sana,bana dur..!
Senin durduğun yerlerden gidemeyecektim ben hiç. Senin kadar kolay geçemeyecektim içimden. İçim seni fısıldarken kulaklarımı tıkamamın bir faydası olmayacaktı ki bana. Üzülsem de duyacaktım adını. Hep duyacaktım...
/Bu yüzden,zaman seni bana getirirken,beni senden götürmesin sakın,durduğun yerde kal çünkü birkaç kelime fısıldayacağım.
O kadar çoksun ki içimde, içimde bana yer kalmadı.
Yetiştim işte bak. Zaman bu sefer,beni durduramadı./