Animizm
Animizm Türkçe belirtilişiyle canlıcılık; insanlığın ilk gerçeklenir inanç tipi gibidir. Animizm (canlıcılık) doğal aksedişin insan algılarıyla insan düşünmesi içinde yansıtılmasıydı. Nedensellik olmayan sanılarla ortaya konuştu. İnsanlık, sanılarını da, algı uyarmalarıyla ortaya kondukları gibi; insana dek algıların çarpıtılmasıyla da ortaya konabiliyordu.
Animizm, insanlığın soyutlama yapan bilinç düzlemiyle ilkleri oluşturarak, sürü yaşantılı durumdan sosyal yaşantıca düzenli, hayata merhaba demeleridir.
Siz birilerini yiyordunuz, birileri de sizi yiyordu! Yaşamak, koşup zıplamak dururken, bir kedi bir fareyi niçin yiyordu? Tepesine yıldırımlar neden düşüyordu? Niye vardı? Bencil güdülemeleri dışında; hem cinslerine doğaya nasıl davranmalıydılar? Bundandır ki insanın çevresi, ona saçma geliyordu!
Anlam veremediği bu saçma sapanlıklar, kendisini; olması gereken yaşama sevincinden alı koyuyordu.
İçine doğduğu bir yapı vardı. Bu yapı kendisinden önce düzenlenmiş, hem cinslerine ve doğaya nasıl davranması gerektiğini kural etmişti. Kişiler bu yapıya aykırı olamıyordular. Bu sosyal yapıya aykırı olsalar, o zaman da hayatları zorlaşıyordu.
Saçma olanı anlaşılır kılmak için, yaşantılaşmasını gerçekleştirmesi gerekiyordu. İşte animizim saçma olan bu şeyleri, yaşama sevincine dönüştüren anlamalardı. Bu anlama içinde bencilce yöneylenişi dışında kalan doğa ve hem cinsleriyle olacak, olası ilişkileri ve girişmeleri gerçek kılan yaşantılaşmaydı.
Bu nedenle animizm yaşam ilkelerinden sadece bir tanesiydi. Üstelik animisti mana algılaması, bencil yöneylemelerin sağlasan oluşunu dahi, bir düzen içine koyuyordu. İnsanlık bu totem alanı, mana anlamasıyla ilişkilemesi, insanı diğer canlılardan ayırıyordu. Bu düzenlemeyle yaşamın anlamı vardı.
Animizm bir din değildir ve hiçbir zaman, din olmamıştır. Zaten ittifak öncesi dönemlerde din yoktu. Animizm de totemizm gibi kendi davranışlarını ve çevreyi , yaşantı olurla manaca gerçekleştirme başarı ve becerisidir. Eğer böyle bir gerçekleştirme yapamazsanız, her şey size saçma gelir. Böyle bir gerçekleştirme ile doğru olanı yaparsınız. Ve ilkeli davranır oluşla, saçma olmaktan kurtulursunuz.
Animizmin kaynağı algılardır. Başlangıçta sizin dışınızdaki algılar, bencillikte olduğu gibi haz ve elem düzlemli oluşla kategorize edilemiyordu. Totemi insanların, kendi dışlarındaki dünyada kendilerine doğru olan hazcı ve elemli duygudan kaynaklı karışık ikilemleri vardı. Bencilce ihtiyaç olan acıkmayla, susamayı ayırt etmeleri gibi insan-insan ilişkilerinde ve insan-doğa ilişkilerinde, ilk başlarda buralarda tam bir algıda seçicilik yapamıyorlardı.
Algıda seçiciliği ortaya koyabilmek için toptan algılama yapan atalarımız; bu kabil mana izafeli kesikli, sürekli olanın animisti anlamalarını yapabildiler. Kendi çevrelerine bu mana duyuşuyla yönelip, algıda seçiciliğin kendi gerçeklenmelerini başlattılar. Olayların saçma sapan olma, karışmalarını da önlediler.
Nasıl kendisi bir şeyi kırıp koparıyor; hiddet ve şiddet olurla bunları yapabiliyorsa ve yine istemeden ya da isteyerek, hemcinsine vurup zarar verebiliyorsa; sevgi ve sıcaklık gösterebiliyorlarsa, totemiler somut algılarını, manaca; atalarıyla, varlıklara bağıtlayıp; çevrimleştirip, görünüşleri yaşantılıyışlarla gerçek kılmanın düzenini ortaya koyuyorlardı. Yaptıkları ve uğradıkları durumlar, atalarının istemiydi.
Çevreden kendilerine yönelen yıldırım, gök gürültüsü gibi olaylarla; yine çevreden kendilerine doğru oluşla canını acıtan durumlar vardı. Bu tür yönelimler çevrenin kendisine olan bir tür hiddetiydi. İyi hava gibi sıcaklık aydınlık ta memnuniyetti. Durumun haz elem düzleminde bedeni hoşlanmalı seçimi vardı. Bunun yanında ataların sözüne uyup uymamada ödül ve ikazi oluşun, öznel anlam bağıntısını da; haz ve elem düzlemi içine fren etkili oluşla ortaya çıkarmışlardı.
Gerek hiddeti olayların, gerek memnuniyeti olayların kaynağını; canlı, istemli olan; kendisi gibi yapan eden birinden, kendisine doğru olan bir yönelim gibi anlayıp algılıyordular. Bilerek, istiyerek bunları yapan canlı da; olsa olsa atalarıydı. Yine tüm olayları kendi çevresinde dönüyor sanma yaşantılımları olan egosantrik düşünmeleri , çevrenin atalar ruhuyla dolu olma savlarını daha güçlü kılıyordu.
Bu tür zıt yönelimleri, kendilerine olan bir tehdit ve kolaylık oluşla değerlendiriyorlardı. Bunları yapan atalarıydı. Bu düzenlim animizmin ana düşünmesi oluşla, yaşantılarsandı gerçekleşişme, imleciydirler.
İşte animizmin (canlıcılığın) kaynağını güden etkilenme yansıma ve yansıtmalar, bunlar ve bunlar gibi algılardı. Kendisi gibi olanlar iki taneydi. Biri kendi totem kardeşleriydi. Diğeri ölmüş totem atalarıydı. Çevrelerinde karşılaştıkları diğer totemiler, hem kendileri gibi değildiler. Hem de kendileriyle onlar arasındaki çevre rekabeti nedeniyle, onlar kendilerine bir tehdittiler.
Ataları kendi deneylerini torunlarına totem söylemi oluşla aktarmışlardı. Böylece torunlarının hayatını kolaylamışlardı. Yine torunlar bu ata deneylerinden kendilerine bir yol haritası çıkarmışlardı. Ve dahi, atasal yardımlı aktarımlar, torunlara bir pusula olmanın güvencesini de tattırmıştılar. İşte çevreden kendisine yönelen hiddet ve sevginin kaynağı, ölmüş atalar ruhunun hatırlatması oluşla yaşamlarını güden ilkeydi. Yaşamlarını akışlı kılmaydı. Bugüne gelecek öznel insan sosyal yaşamını, başlatmaydı.
Animizm katiyetle bir öte dünya inancı değildir. Animizm, atalar koruyuculuğu oluşla, ölümlerinden sonra da ataların torunlar üzerinde el çekmemesi anlayışıdır. Öte dünya bilinci ve anlayışları ittifak öncesinin eski toplulukları içinde oluşla bilinmesi o dönemlerde asla, olası bile değildi.
Animizm, ölmüş atalarının görünmez oluşla çevrelerinde dolaşıyor olmalarıydı. Atalarının yaşıyorken tıpkı onları görüp gözetiyormuş gibi oluşla, onlara totemleri aracılığı ile totem ağzında konuşuyordu. Totemi kişi, öznel soyutlama gücü içinde animist anlamalarıyla bunları yaşantılaşmıştı. Büyük şeydi.
Ruh, don değişmiş ölü ataları olup; her yerde dolaşan, her şeyle birlikte olabilen, bir potansiyel güç oluşla, her şeyi atası olabilir kılıyordu. Kendisi atası gibiydi; öyleyse her şey atasının donunda oluşla kendisi gibi canlıydı. Bu canı ataları veriyordu. Bilge ataları her şeyi canlandırıyordu.
Ölmüş ataların kıyafet, şekil ve don değiştirişle aldıkları bu hale ruh deniyordu. Ama siz hangisinin o olduğunu bilmiyordunuz. Her şey tebdili kıyafet etmiş gibi oluşla atalarınız olabilirdi. Bu nedenle her şey teorik olarak canlıydı. Don (görünüş) değişmiş atalar belki bir ağaç donundaydı, belki de kendi kucağındaki kedi donunda oluşla, ondan ona geçip geziyordu.
İlk totem atalarımız, canlı oluşla devinen ve cansız oluşla yer değiştiremeyen varlıkları birbirinden ayıramıyorlar, değildiler. Asla böyle bir sey yok. Bir kedi bile fare diye taşa hücüm etmezken; bu yanılsamayı atalarımıza yüklemek; olsa olsa güncel aydın insan ilkelliğidir.
Atalar ruhunun ondan ona, şundan buna geçerek torunları izliyor olmasıyla şeylerin canlılığı anlamına kabulcü animist tasavvur, kendi hayatını gerçeklenir kılmanın anlamlandırılmasıdır Atalar, animizmde izlekse olacak görüntü şeklini bu kabil donlarla değiştirişle, ancak totem torunlara görünmez olmanın bir gizlenmesini yapıyorlardı. Gizlilik te torunlar için bir yarar ve faydaydı.
Atalar yardımlarını; kızgınlıklarını bu gizleniş gözetlemesi içinde ortaya koyabiliyorlardı. Atalar zaman içinde totemleri görünüşünde don değiştirişle, onlara hitap ediyordu. Veya atalar duyarlı kişilerin donuna girerekten, duyarlı kişiler ağzında konuşabiliyordular.
Bu nedenle bir kayalık, bir çalılık her an kendilerine hitap edebilirdi. Hitap eden kaya ve çalılık değildi. Don değişmiş olan ataların kendisiydi. Sizin telefonla konuşmanız gibi. Musa yanan çalılık ruhuyla konuşarak, atalarından 'ökülte bilgiyi (büyü bilgisini' alıyordu.
Totem, her gün göz önü oluşla, içlerinde olan; bir gözetme ve gözetilmenin atalar ruhu seyranlarıydı. Ataların gizlenmeleri, torunları takip etmeleri için gözlemler yapmaları için zorunlu oluyordu. Atalar bu kabil yardımları yapmak için, böylesi görünmezliksen olup, hangi donda oluşuyla bilinmezledirler. Gizlenir bir don oluşla, atalar kendilerine bilgelikle yardım ediyorlardı. Adeta kendileri ile atalarının körebe oynadıkları bir gözetilmeydi bu.
Ölmüş atalar dek anlamalar ortaya koyan mana anlatımı; totem atasının kendileriyle ve kendilerinin "körebe olmalarından" içkince bir anlamla, manaydı. Sosyal yapı bir atalar kural ve yaşam düzeniydi. Aslında atalar şahsında kendi sosyal yapı güçlerini görünmez yapıyorlardı. Bu gücü bir varlık donuyla görüp, kendilerine daha yakın oluşlarla, gözetildiklerini düşünmeleri şeklinde hayatı gerçek yaptılar.
Bu animist anlamaya göre, ölmüş ataları don (görüntü) değiştiriyorlardı. Ya bir hayvan tipinde ya bir bitki tipinde ya bir kayalık, çalılık oluşla kendilerine yakın olup, kendilerinin içinde dolaşıyorlardı. Onları gözetip, koruyorlardı. Yani her yer; don değişmiş, görünmez atalar ruhuyla (donuyla) doluydu.
Animizim, yine bu dünyada oluşla, atalar gözetmesiydi. Bu dünyadaki bir atalar koruyuculuğu ve bir atalar yardımlarını almanın iletişme biçimiydi. Görüldüğü gibi animizm bir öte dünya inancı değildir. Daha öte dünya inancı olmanın vakti gelmemişti. Bunlar günümüz insanın sapla samanı karıştırma anlamasıydı.
01.03.2013