Ankara Garı'na Çakılmak...
Bir 23 Nisan günüydü.Çocuktum, ergendim, adam olmaya çalışıyordum.değişen tenim, kimliğim ve yaşamın tabularına direniyordum.
Evden ilk kaçışımdı.Hangimiz evden macera olsun diye bir kere kaçmadık ki ...(okulu astığımız günleri saymıyorum)
Uzun bir tren yolculuğu yapacaktım.İlk kez onlarca büyük şehir görecektim, tren penceresiyle kısıtlı olsa da bakışlarım.
Sadece gar binalarını apartmanları ve yol üstü yerleri görebiliyordum ama bunlar bana o kentlerin kimliğini yeterince anlatıyordu.
Uyuyamıyordum, sanki uyusam yol boyu bana sunulan o renk cümbüşünü, doyumsuz manzaraları ve kompartman sohbetlerini kaçıracaktım.kimbilir bir daha ne zaman evden kaçma şansım olacaktı, belki de son kaçışımdı.tadını çıkarmalıydım uykuya inat...
Tren yol aldıkça günlüğüme yazacaklarım çoğalıyor, arkadaşlarıma anlatacağı kentler artıyordu.neler neler anlatacaktım...
Derken Ankara'ya varmıştık.Gar, bayram nedeniyle gelin gibi süslenmişti.çok kalablıktı.o ana kadar sakin olan tren dolmuştu.bizim kompartmana da her şehirden insnalar gelmişti.Arifiye, Savaştepe,İzmit, Bilecik ev İstanbul yolcuları vardı kompartmanımızda.
Espriler, şarkılar, anılar ve paylaşılan yiyecekler tren yolculuğunun en güzel tarafıydı.iyi ki evden kaçmıştım.annemim dediği gibi çingeneler beni kaçırmamış, çok değerli insanlarla tanışmıştım.hatta yaşım küçük diye herkes üstüme titremişti.
Kompartman penceresinden Ankara Garı'nı izliyordum.ilk kez bu kadar insanı bir arada görüyordum.birden beni oraya çakan bir bakışla karşılaştım.ela gözleri, simsiyah uzun saçları yaşıtım bir kızla bakışmaya başladım.Dünyanın en güzel gülen kızıydı.sıcaklığı beni trenden indirmek üzereydi.sanki yıllardır tanılıyor gibiydik.
Bakışlarından cesaret alarak el salladım ama adını soramadım, hatta bozuk şivemi duymasın diye hep sustum.bakıştık, bakıştık,bakıştık...çaktı beni Ankara Garı'na..
Öyle tatlı öyle masum öyle güzeldi ki bakışları... o an onunla konuşmak için her şeyimi verebilirdim.sanki bir anda aşık olmuştum.aşk bu muydu acaba?
Bir ara trenden inmek istedim.ama inersem nerde kalacaktım.tekrar trene binecek param da yoktu.oysa İstanbul'a gidecektim.nerden çıktı şimdi bu gibi binlerce düşünce beni allak bullak etmişti.hayatımın en büyük ikilemini yaşıyordum.hem o gülüşe el sallamak gitmek istemiyordum hem de trene bağımlı kalmıştım.aman allahım ne zor şeydi bu..!
Tren düdüğü yavaş yavaş bizi ayırırken hiç tanımadığım bakışlara ağladım.saklandım yol arkadaşlarımdan.o andan sonra hiç konuşmadım.hasta olduğumu sanıp çok ilgilendiler..Oysa ben Ankara Garı'nda kalmıştım. Canım yanıyordu.adını bile bilmiyordum.dönsem nasıl bulacaktım.enden inmedim diye başımın etini yedim.bu saatten sonra uyku beni terk etti.sustum sustum..ve hep onu düşündüm..nereye baksam bakışlarıyla baş başaydım..hereyrde bana gülen oydu.
Yıllar sonra Ankara Garı'na sadece onu hatırlamak ve yaşamak için gittim.ona benzeyen 30 yaşındaki tüm kadınlara utanarak ama uzun uzun baktım.hepsi oydu, hiçbiri o değildi.adını bilsem herkese soracaktım.elimde sadece göz ev saç rengi avrdı bir de gülüşü.tarif etsem herkes bana gülerdi.sustum suçlu bir çocuk gibi ve Ankara'yı terk ettim.14 yıl sonra yine ağlayarak terk ettim bu kenti..artık Ankara denince aklıma ağlamak geliyor..korkunç bir yalnızlık duydum gar binasında.canımın ne kadar yandığını bir Allah bilir bir de Ankara Garı.
Yüreksizdim, korkaktım, çaresizdim, çocuktum ve kaybettim.
Hala gittiğim kentlerde, her yaz tatilinde gittiğim sahil kasabalarında gözlerim adını bilmediğim o kızı arar.
Biliyorum o yok belki de öldü.ama düşlerimi öldüremem ki...
Şimdiki aklım olsaydı o trenden iner miydim?
Evet bin kere evettt....