Anlamak Gerek 18
Halbuki El seçilmiş üstünlere mal mülk ihsanla takdirini yaparken geri etkimeli zorunluluğun kalkmasını da takdir etmeliydi. El 'in birini yapıp birini yapmaması, temel referansla ve zorunlu olmamakla doğa içinde olmayan belirimiyle öznel bağlamla zulümdü.
Böylece kolektif sürecin inşacı, kolektif pozitif polarması bozulur. Bencil tamah, tamahını dile getirdiği El mana anlayışı üzerinde kolektif süreci bozar. Neye göre bozar? 24 saatle sınırlı olan çalışan emeğin, üretim gücü 24 saat içinde tüketilecek olandan çok daha fazla kullanım, tüketim değeri üretiyordu.
İşte bencil tamah, emek gücünün 24 saat içinde tüketilemeyecek kadar depo edilen üretim yapmasına göz dikmişti. Göz diktiği depo enerjiyi türlü hilece yollarla ele geçirmişti. Bozduğu ortam içinde kopardığı kolektif ilişkiler karşısında ele geçirdiği depo enerji ile kendisini idare ediyordu.
Lakin kolektif ilişkileri bozulmuş keşmekeş yapı içinde depo enerjiden yoksun kitleler idare edemiyordu. Depo enerji sahibi olmakla; mülk benim ben mülkümü dilediğime verdim, diyen irade söyleme teslim oluyordu.
Artık yeni sistem yine kolektif zorunlulukla üretim ilişkisi üzerine inşa olmakla birlikte mülk sahibinin keyfi ve sömüren, zulmeden takdirine göre dizayn edilmekle; enfekte edilmişti. Çünkü köleci mülk sahipli özelleştiren sistem kullanımı 24 saatle sınırlı olmayan depo enerjiyi kullanan takdirdi.
Depo enerjinin geri etkimeli kolektif takdirini kullanan kişi, kolektif etkili refahıyla; kişinin ihtiyacına ve kişinin yeteneğine göre verilen olan kolektif gücü kullanan ve tükenen, bu gücün takdirinde bulunan kişiydiler.
Kişinin kendi üretim, tüketim ve ihtiyacına göre paydaşlı olma yetisi kolektif yetiydi. Kolektif yeti kolektif belirlenim olmadan asla ortaya konamazdı. Kolektif yeti, kolektif belirlenim gibi bir nedenle bir kez ortaya kondu zaman da ortaya konan sonuç, girişen entegre süreçler içindeki kişisi mal mülk sahipliği üzerinde inşaca bir neden gibi ortaya konuyordu.
Böylece neden sonuç, sonuç ta neden olmuştu. Hem de öznel kişisi bir neden olmuştu. Oysa kolektif yapı içinde zorunlu olan sonuçlar, köleci yapı içinde El söylemleri içinde tepetaklak ettirilmişti. Kolektif yeti şimdi kişisi sahipliği olan üretim yatırımdı.
Kişi sahipli üretim yatırımlar da bir illüzyonla üreten yapının asıl ve esas nedeni yapılmıştı. Zenginliği fakirliği, zulmü, adaletsizliği, mülkün temeli olan adalet enfeksiyonunu yapacak olan da buydu. Artık kolektiflik değil mal sahipli üretim yatırım her şeydi!
Her yeni ve tekrarlayan çevrimler içinde özelleştirme, ihale, kâr garantisi gibi hilelerle toplum sal güç kişiye aktarılacaktı. Biz de bunu kolektif zimmi algısı içinde mal mülk sahiplerinin refahını ulusal gelirin artırılması olukla alkışlayacaktık.
Yapının kişiye otomobil vermesiyle kişiye verilen otomobil kişinin kendi kapasite, kendi yeti ve kendi çeşitlilik kapasitesi içinde yaptığı otomobil değildi. Kişiye otomobil verilme nedeni bu değildi. Kişinin 24 saatle sınırlı olan emeğinin veya çalışmasının 24 saatle sınırlı olmayan bir üretim tüketim gücü ortaya koymasının refah payıydı.
Ortaya konan bu refah payı 24 saatle sınırlı olmayan bir kullanım ve tüketim gücünün ortaya konmasının toplum enerjisini başka alanlara yöneltmesindeki sırdı. Değilse mülk sahibinin marifeti hiç değildi. Kişinin gerisinde kolektif birimli depo emekle oluşan bir zaman olmadıkça kişinin böyle bir yönelimi de olanaksız olurdu.
İşte kişilere mal mülk diye verilen yatırım gücü kolektif enerjili kolektif depo güçten başka bir şey değildi. Ama bu durum üzeri örtülen gizlenen bir durum olmakla mal sahibinin hamiyeti, halk severliği, insanlığı öne çıkarılan uydurma uyuşturan bir söylem olmakla yatımcılar yaşamı ile sahipliği ile hamiyetli iliğiyle gözümüzde kutsanan bir algıydı.
Halbuki ne insan severlik ne hamiyetle oluş üreten üretim yapan kolektif ilişkiyi ortaya koyan nedendi. Bunlar tümden sömürmeyi ön gören ve sömürü olanı gizleyici uydurmalardı.
Üreten bir kullanım ve tüketim değeri olmakla önüne geçilemeyen alan açmalara neden olan kolektif depo enerjili emek gücü; otomobil olarak, uzaya gitme olaraktan da sınırlanamıyordu.