Anlamak Gerek 42
2
Zıt durumlu, birbirine dönüşlü bu esaslar içinde ısı hareketi mekanik harekete, kimyasal harekete, bazal ve biyolojik harekete vs. dönüşüyordu. Yani bizim dışımızda bize nimet olmasa da bizsiz de bu dönüşmeler zaten vardı.
Biz zaten var olanları, birbiri ile hem alakalı hem de alakasız olanları, doğa gibi biz de bir araya getirip, entegre edebiliyorduk. Bunu kişisi güç ve yetenek ile değil, aksine kolektif birim zamanlı, kolektif güçle yapıyorduk.
Bayır aşağı yuvarlanan, yuvarlak bir kaya; kendi DÖNÜ hareketini ileri doğru giden düz çizgi hareketine çeviriyordu. Yuvarlak şekilli eylemleri biz dile getirsek te getiremesek te yuvarlak biçimler sürtünmeyi azaltır, mekanik bir dönü hareketi verir. Yuvarlanmakla bu döngüsel hareketi de düz çizgi hareketine çeviriyordu.
Bir düzenek içinde sıkıştırılan karışım; kıvılcım, yakıt, hava karışımı olan enerji patlatılıyordu. Patlama itme ile git gücüydü. Yeni bir karışımla ikinci bir patlatma yapılır.
Bu kez düzenekte itme hareketi ile gitmiş olan itenek geri çağrılır. İkinci patlamada enerji gel hareketine dönüştürülüyordu. Git gel hareketi de düzenek içindeki türlü akşamlarla, dingil ve tekerlek hareketine aktarılıyordu.
Böylece düzenek içindeki patlamalar dingil uçlarına takılı olan tekerlekte dönü hareketi ile düz çizgi hareketine çevriliyordu. Dönü yapan tekerleğin dönü hareketi yer sürtünmesi nedenle tekeri ileri doğru düz çizgi devimli düz hareketi veren mekanik hareket enerjisine çeviriyordu.
Burada dingil, tekerlek, itenek, piston, yakıt, kıvılcım, hava, hareket, döngü vs. hepsi birbiri ile hiçbir ilişkisi olmayan kendilik birçok durumla ve tek tek var oluşlardır.
Ama biz farkına varsak ta varmasak ta bunların birbiri ile mutlaka bir bağ ilişki belirmesi vardı. İşte tekerleği bulan uygarlık bizim için olmayan ama bize göre de olan zorunlu, birbiri ile ilişkili veya ilişkisiz hal entegrasyonu içindeki bu olgular şimdi uygarlık oluşla vardılar.
Sopa gibi duran bir dingil, çevrim hareketi ile tekere dönü yaptıran dingil hareketi, teker, direksiyon, motor, aks, itenek vs. entegrasyonuna dönüşüyordu.
İnsan zaman zaman ittifaklarına ve uygarlığına sadık kalmayıp ihanet etse de insan ittifakın ve uygarlığın geliştiricisi ve gelecek zaman içindeki uygarlığın inşacısı olmakla, uygarlığın sürdürücüsü ve emanetçisidir. Bilinçli, diyalektikti, bilinçli ara eleman taşıyıcısıdır.
İlk ittifakları günümüz ittifaklarından ayrı tutmamız gerekir. Ön ittifakları günümüz anlaşmalarından, günümüz sözleşmeli manifestolardan ayrı tutmamız gerekir. Bunu vurgulamak için genelde ilk ittifaklara ön ittifaklar tanımını yapmaktayım.
Neden ön ittifakları, günümüz ittifaklarından ayrı tutmalıyız? Ön ittifak söyleminin önüne bir ön takısı eklendiği için mi, bunları birbirine karıştırmayacaktık? Tabii ki hayır.
Ön ittifaklar zorunlu olarak üreten ilişkiler bağıntısı içinde olan seçme ayıklamayı yapılmakla ortaya çıkan; üreten ilişkiler nedenle bir üretim hareketi başlatan ve üretim hareketi entegrasyonlarını oluşturmakla, günümüz ittifaklarından ayrılırdı.
İlk ittifaklar üreten grup ilişkili, ilahlar arası ittifaklar olduğu için bunlara ilahi ittifaklar da diyebiliriz.
Bizler 4 türlü ittifak tanımlayabiliriz. Bunlardan ilki; ilahi ittifaklardır. Yani ön ittifaklar veya ilk ittifaklardı. Meşruti ittifaklardı. Bu ittifaklar kendi ittifak eksenleri içine üreten ilişkiyi ve üretim hareketini esas almakla, meşru ittifaklardı.
Ön ittifaklar gerçek bir üretim ilişkisidirler. Gruplar arası bağıntılı üretim hareketini başlattılar. Üretim hareketi entegrasyonunu ortaya koydular. Birleşen üretim hareketi nedenle hacim ve yüzey alanlarını üreten satıh olarak ta büyüttüler. Ve üretimi genişleyen satıhta yaydılar.
İlahi ittifakların bir tek nedeni vardı. O da ve hepsi de üretimdi. Yani emekti. Bir meslekti. Hareketin merkezine belirleyen olarak üretimi ve ürün değişimini esas almakla diğer her şeyi bu eksene endekslediler.
İlahi ittifakın güvenlik savunmasını yapanlar yaptıkları savunma nedenle bu eksenden neşvü nema alıyordular. Savunma da bu eksene hem hayatiyet veriyordu. Hem de kolektif çevrime süreklilik katkısını veriyordu.
İlahi ittifakları karşılıklı üretim ve tüketim yapmayı değişme içinde yüküm kılan emekler ekseni belirliyordu. İlahi ittifaklar kolektif katılımlı, paydaşlı ittifaklardı. İlahi ittifakların geri çağrışma referans noktasını farklı tür ürün ürettirme ve farklı tür kullanım değeri olan tüketim olanakları belirliyordu.
Kolektif katılım, kolektife paydaş oluş geri çağırmalı referans noktasını belirliyordu. Düzeltme hareketi de doğrulama hareketi de bu referans noktalarına göre yapılıyordu. Ön ittifaklar üreten iradeyle bir araya gelmiştiler.
Tarih sel olarak dört tür ittifakla karşılaştığımızı belirtmiştik bu ittifaklar serisinde olan ikinci tür ittifaklar, üreten ilişkiler üzerine değildi. Aksine üreten ilişkiyi keyfi nedenle paylaştıran soyut anlamlaydılar. Kolektif yarar ya da genel yarar yerine, özel yarar veya kişi yararı ya da kişi seçkinciliği ortaya koyan kutsamalardı.
Kişi yararını ortaya koyan izah; akla, fikre, gerçek bağ ilişkilerini izaha dayanmıyordu. Kişi bencilliğine hitap ederek kendisini ortaya attı. Bu tür aldatan tuzaklı mana ilişkileri, üretim hareketini veren kolektif üretim gücünden ilham edilen öznel olarak kişi tamahtı kurgularla yansıyordu.
Kişiler kolektif üretim hareketi içinde gördükleri bu tür kolektif üretim gücü nedeniyle, kişi sahipli bir üretim gücünü kurguluyordular. Böylece kişi sahipli kurgu anlayışına sarılan kişiler, ortamın egemeni olacak monarşin bir kişi anlayışını ön plana aldılar. İkinci ittifaklar monarşin ittifaklardı.
Kurnaz kişiler kendisini kişi sahipli malik oluş üzerinde kolektif güç ile birlikte düşündüler. Kişisi sahipliği olmayan kişilere karşı, kolektif gücü baskı olarak kullanmayı düşündüler. Yani kişi, kişisi sahipliği savunup, söylemekle; kolektif gücü ele geçirmeyi düşünmenin ve hayal etmenin kurgusu içindeydi.
Tarih, bencilliği gerileterek kolektif oluşu inşa etti ve üreten kolektif ilişkiyi ortaya koymuştu. Şimdi de kolektif depo güç üzerinde, tekrar bencilliğini yeniden öne çıkarıyordu. Mağara devrindeki ilk bencilliğin elinde üreten kolektif güç yoktu. Şimdi kolektif gücü, sadece kendi hizmetine sunacak bir kurguyla bir hayalin bencilliğini özelleştirmek istiyordu.
Kolektif oluş kolektif olmayana, paylaşmamaya açık değildi. Paydaşlı olmayana kapalıydı. Özelleştirme, kolektifi mülksüz kılıyordu. Yani özelleştirme kolektif gücü oluşan kişileri mülksüz kılıyordu. Kolektifin malını El mülkü yapmakla El şahsında özelleştiriyordu.
El genel mülksüzlere karşı kendi mülkünü tanımlıyordu. Özelleştirme mülksüz olmaya kapalı değildi. Yani bencillik özelleştirmeyi herkes için istemiyordu. Özelleştirme iştahını kapıldığınızda özelleştirme herkese hitap ediyordu.
Ancak kolektif yapıdaki gibi herkes için olan içinde bir seçkinlik bir üstünlük ortaya konamazdı. İşte bu öznel kurgularla kişisi sahipliği bencillik üzerinde çekici kıldılar. Bencilliğe davetle insanları tuzağa çektiler.
Bencillik tuzağın ambalajlıydı. Ambalaj cazipti. El mülkünü dağıtacaktı. El mülkten kimine pay verecekti, kimine pay vermeyecekti. El in keyfine kâhya mıydınız? Paydaşlı olan kolektif güce, kolektif kapasiteye olan geri çağırma referansı size unutturulursa, geriye El in keyfine kâhya olmamak kalırdı.
Kişileri kolektif mülkten yoksun kılıp, kendisini kolektif mülkün ve kolektif gücün sahibi olmayı kurgulan kişilerimiz, kendilerini iyiden iyiye muktedir oluş yerine koymayı hayal ettiler. Bu anlayışın iştahıyla El iman akdini, köleci ittifaka katılım için mutlak yaptılar.