Anlamak Gerek 53
53
Bunlar, bu türden referanslar eyleme yönelimli tutumlardı. Bilinçli, tercihli, istekli tutum değildiler. İstekli tercihli analık babalık da olamayacağına göre bu tür gerçekleşmeler kendi dışında referans nedenlerle güdülü olan durumlardı.
Burada kast edilen şimdiki öznel durumlar içindeki anlayışlarla çocuk yapmaya karar verip vermemeniz değildir. Unutmayın ki iki milyon yıl dan beri çocuk yapmaya karar verip vermeme gibi bir anlayış hiç yoktu.
Zaten dört çocuktan biri ancak 30-40 yaşları gören ortamda nüfusu siz değil çevre kaynakları belirliyordu. Bu gibi sizin dışınızda nedenlerle belirli akışa göre bir varlık nasıl iyi ana baba olur ki? Hem de dünyanın en iyi ana babası olacaktı. Ayakları yere basmayan düşünceler sınır tanımıyordu.
Hayat; bir kuş, bir insan, bir böcek, bir kurtçuk yavrusuna karşı daha o doğmadan acımasız, merhametsizdir. Doğaya, şimdiki köleci toplum özneli anadaki, babadaki duygu, acıma merhamet atfedilemez. Kimi hayat serüveni içinde bir canlı başka bir canlıyı iğnesi ile bayıltıyordu. Onu doğacak yavruları için hazır yiyecek yapıyorlardı.
Ama ana yavruları görmeyecekti. Yavrular; bayılıp, bozulmadan korunan vücudun içine bırakılan yumurtalardaydı. Nokralardı. Asalaklardı. İçinde bir başka canlıya ait larva taşıyan canlı, hayatına devam ediyordu. İçine bırakılan yumurtadan çıkan yavruların istilası ile o canlı içten içe çok büyük acılar içinde kemirilerek canlı canlı yeniyordu.
İçinde başkasının larvaları olacak yumurtaları taşıyan canlı yavaş yavaş dayanılmaz acılar içinde ölüyordu. Yumurtada çıkan yavrular da içlerine doğdukları vücudu yiyip bitiren doğumdular. Ve bu doğumlar geleceğin anası, babasıydılar.
Bir ana baba ki başka hayatla olan ana babaya hayat hakkı tanımıyordu. Başka ana babalara saygı duymayan bir verili düzlem içindeydi. Ana olan bir koyunu yiyorduk. Demek ki doğa ne geçmişinde ne geleceğinde kendi kendisine merhametle, öznel duygularla bakmıyordu.
Üreten toplum ilişkisini ortaya koyana dek biz de bakmıyorduk. Üreten toplum ile biz öznel değer yargıları ortaya koyup, insan olduk. Ve bu değer yargılarımızın bir anlamı oldu. Değer yargılarımız da kolektifti.
Öznel değer yargılarımızın sürdürülecek olması da toplumsaldı. Çünkü kişiler toplumsal düzene ve toplumsal gereklere göre hazırlanıp, eğitilip donanan bir değer yargısı kazanıyorlardı. Şu hâlde kişileri topluma hazırlayacak olan da kolektif yapının kendisiydi.
Üreten kolektif yapının nazarı itibarında olmayan bir İyi ana, iyi baba söylemli özne sanısı, hayaldir. Köleci sistem de köleci sistemin ruhuna göre olmayan bir ana baba yüklemine iyi ana baba demeyecekti. Köleci yapı içindeki iyi ana, iyi baba olma söylemi ezici bir çoğunlukla bizleri bu tür anlatımların faili olmaktan müstesna kılmıyordu.
Dünyaya gelmek elimizde değil. Doğum süreçleri biz ana baba olalım diyen istemlerimiz ile de gerçekleşiyor değil. Doğum bizim dışımızda olup bitmektedir. Bunu gören bu tekrarlara alışan kişi öznemiz dışımızda olup biten doğumu, sanki biz istemiş gibi oluyorduk.
Toplumsal güç ve toplumsal yetenekle doğumsal seremoniler ortaya koyuyorduk. Bir tüp bebek uygulaması kişisi güç olmayıp, toplumsal kapasite içindedir. İyi kötü ana baba kavramı kendi dışındaki toplumsal süreçlerle vardır.
Bu tarz iyi ana baba kavramı da üreten toplumsal güç ile birlikte biri diğeri ile vardır. Biri diğeriyle, diğerinin boşluk alanıyla vardı. Şimdiki kolektif bilinçli öznel istemler, doğada olup bitenlerle birlikte tekrar eden aksediş içinde bizim istemimiz gibi anlamalara dönüştüler. Olup biteni istiyorduk.
Yani istemlerimiz şimdiki sosyo toplumsa hayat ile bilinçsizce başladı. İstemlerimiz toplumsal kapasite ile uygulama, tasarım oldu. İstem ve tasarımlarımız toplumsal hayatımızın kendi hayatımız olması dışındaki türlü ve zorunlu olan istemli süreçleriydi.
Bir toplum olmadan, bir üreten ilişki ortaya koymadan, doğada olmayan istemleri, tasarımları ortaya koymanız olanaksızdır. İstemlerimiz önce hayat yönünde enerji sağlamalı, enerji düzenli akış yapan bir hayatın varoluş baskı ve basıncı olmakla verili doğallıktılar. Bu kabil verili doğallık üzerine üreten toplumsal güçle tasarım ve isteklerimizi de ortaya koyduk.
Bu kapsamda üreten köleci toplum sistemi içinde ortaya konan dünyanın en iyi anası, dünyanın en iyi babası olma istemi; kişiler üzerine atfedilse bile yine de kişilerle değil kolektif yapı ile ortaya konacaktı. Hiçbir inek hiçbir danaya "hakkımı sana helal etmiyorum. Öte dünyada iki elim senin yakandadır, bilesin. Huzuru mahşerde senden davacı olacağım" demediği gibi böyle bir hakkı ve cüreti de hiçbir inek kendisinde bulamaz.
Çünkü bir inek, doğal oluşmanın dışında bu cüreti gösterecek toplum gibi bir öznel oluşma içinde değildi. İnek toplum gibi referans ve muktedirliğin reşidi olan yaptırımın mümeyyizi değildi. Yani inek ergini olduğu sistem içindeki öznel anlamalarıyla değildi. İnek üreten ilişkilere göre olacak iyiyi kötü ayırmanın bilinci değildir.
Siz, kolektif yapı ile üreten sürece başlayan kişileri kolektif mülkiyetten ve kolektif yetenekten paydaşlı dağıtımdan mahrum bırakıyordunuz. Böyle olunca siz kolektif mülkiyetten, kolektif güçten yoksun bıktığınız kirşlerin sefaletine neden oluyordunuz. Sadaka ömrü uzatır diye sefaletine neden olduğunuz kişiye iyilikle yaklaşıyordunuz.!
Demek ki bu tür iyilik ve kötülük kavramını veren değer duygularınız üreten, bölüşen sisteme göre sanal bir imge ve imajdırlar. Üreten ilişkiniz ve üreten ilişkiyi (emeği) eksen yapan, üreten ilişkiyi temel yapan köleci süreçler olmasa; bunlara bağlı iyilik kötülük kavramınız da olmayacaktı.
Bencil oluş öz bilincinizdi. Birincildi. Kolektif ve toplumsal kapasiteli değer yargılarınız dıştan ve ikinci bir öznel oluş bilincinizdi.