Anlamak Gerek IV

Mülksüzlerin birikmişi yoktu. Mirası da yoktu. Ama siz üretmesi ile kolektif olan bir yapı içindeydiniz. Üreten ilişki ortaya konana dek eş anlı denkleşen eylemlerle olmak. Birbirine göre olmak. Birlikte, ortaklaşa ve haberli organize davranmak. Paydaş olmak. Kolektife göre olmak gibi tutumlarda kolektifi oluşuşun yasaları geçerliydi. Kolektif yasaların geçerli olduğu alanda da hala, zorunlu olarak kolektif sorumluluk ve kolektif mirasın etkisi ister istemez üzerinize yansıyordu.  

Koşullu öğrenmede koşul ortada kalksa bile etkisi bir zaman sürer. Hatta kişilerde süren bu sanal etkiye sığınma bu etkiye teslim olma (rücu) eğilimi de vardır. Bu sanal ve koşullu öğrenme duyumu nedenle sizler üzerinizde etkisi süren bir ruh ve psikoloji içinde güdümlüydünüz.

Efendi oluş ta beliren bu güçlü ve kolektif eğilimi ortaya koyan kolektif güce sahip olmanın muktedirliğiydi. Efendi kurnazlığı içinde istismar edilen durumlar şunlardı. Köleler de efendi gibi mala mülke sahip olma imrenesi oluştu. Bu imrenme, bu eksiklik, efendi gözünde tuzaktı. Efendi bu tuzakla vaat etti. Vaat sözler kölelerde vaat edene rücu eğilimine dönüştü.

En başlarda siz ön görmeseniz bile rücu eksiklikten, bilinçli eksiltmeden, imrenmeden, imrendirmekten doğan üsse durum yansıması içinde belirsiz ile bulunan belirmelerdendi. İstismar edilenler bunlardı.

Efendi, sizde güçlü eğilimle beliren sizde eksikliği duyulan bu güdüm alan üzerine vaatlerini bindiriş yapacaktı. Vaat kolektif alanla sizin aranıza giren zaman mekândı. Bu bağlamla vaat sizde olmayan, sizin ihtiyacınız olandı. Vaat eden de ihtiyaç fazlası kolektif gücü, fazla-fazla elinde bulundurandı.

Lütuf, kerem, kader, rızk gibi ulamlar sizi köle edici anlayışlardı. Kandırma tuzaklardı. El bunları kolektif eksenle sizin aranıza tuzak, olarak koymuştu. Kolektif olmayan, öznel istismarlardı. El bunları güdümlü alan içine bindiriş edecekti.

Kolektif paydaşlık, kolektif sorumluluk Truva atı gibi olan yoksulluk içinde, aileniz üzerinde yoksunlukla birlikte size ihale edilip özelleşecekti. Kişiler de özelleşecekti. Çocuk velayeti, çocuk eğitimi, aile ve çocuk sorumluluğu omuzunuza binen bir özelleşme olacaktı. Miras ta özelleşecekti.

Hile şuradaydı. Özelleşmeyi destekleyen, özel durumları sürekli kılan kolektif güç sizde olmayacaktı. Ki bu sayede siz kolektif güce rücu edip efendiler tarafından istenildiği gibi yönlendirilecektiniz.

Dahası kolektife göre çalışacak, üretecektiniz. Pay almaya gelince payı da El takdiri belirleyecekti! Ve lakin sorumluluğu her şeyi külfeti özelleşmiş çocuğu kolektife göre eğitecektiniz! Çocuğu siz kolektif sorumluluğa göre yani El takdiri, El yazgısı olan taat, itaat, biat, ibadet seremonilerine göre yetiştirecektiniz!

Kolektif nimetlerden azadeydiniz! Ama kolektif nimetin ortaya konma için her türlü amadeydiniz! Öğreti (ideoloji) buydu. Aile bu aşamayla kolektif işleyişin, kolektif oluşmanın kendisidir. Aile kişi öznesindeki ortak anlayışı ortaya koyan, tutkal bağ enerjisi olmayı veren çekim yasası tanımı olmakla groteski iliktir. Ve aile biyolojik tanım, anlayış hiç değildir. Böyle iken:

Kolektif olanaklar içinde kolektif zorunlulukla bulunup; yoksunluğu ve yoksulluğu ile baş başa bırakılmış biyolojik aileler; kendi yalnızlıkları içinde sadece külfeti olan kolektif sorumluluk yüklenmekle aile toplumun temeli sayılmış. Bu tam bir illüzyondu. Oysa aile toplumun temeli değil toplumun kendisiydi. Aile dışında bir toplum yoktu ki aile toplumun temeli olaydı.

Aile kendisinin organizesiydi. Kendisi olmayınca organze başlamıyordu. Ve kendisi kendisine temeldi. Bu nedenle aile kendi kendisine temel olmanın dışta bağıntı sal olmasıydı. Dışta bağıntı sal olması da kolektiflikti. Öznel anlamayla aileydi.

Ailenin elinde kendi kendisine olan var oluşla üs sel oto kontrolü alıp, araç sal olan temel olmayı bırakırsanız bu sömürüdür. İstismardır. İllüzyondur. Elin yaptığı da budur.

Kolektif etkili klan (aile) payı, köleci sistemle biyolojik aile uhdesi içine atılacaktı! Oysa aile; sağlaması olurlu eylemin öznesi de nesnesi de eylemlisi de sebepleneni de kendisiydi. Eylemin etkeni ve edilgeniydi.

Klan aile inşanın eylemcisi, tasarımcısı, etkeni-edilgeni ve inşanın yönelimi kendisi olandı ortak üretendi. Ortak sonuç ortaya koyanı ve sonuçtan ortak dağılım alanı olmakla özel değil özgecildi. Ortak alandan payını aldıktan sonra tüketirken istediği gibi olmakla, istediği tüketimle yaşanılışsan bendi.

Üreten ilişki klan aile ilişkisiydi. Üreten ilişki hiçbir zaman özel üreten, özel sahipli bir ilişki olmadı, olamazdı da. Üreten ilişki ortak başladı. Ortak olu, oluşla başlamak ve birbirine göre olmak; birbirine göre sürmek zorundadır.

Üreten ilişki ortaklar ilişkisi olmakla bencil ve özel değil, aksine özgecil ve sen cildi. Klan aile bağıllık eylemiydi. Yaşat ki yaşayasın, yaşat ki üretesin; güvencesiydi. Değil se ben yaşayayım ki aile kurayım, üreteyim değildi.

Bu tarz anlayışlar çalıyı uç yanında sürüklemektir. Böyle bir eylem direnci büyüteceği gibi sistemin kendi tüketimi olacak enerjiyi hiç üretememekle hiç bir zaman mevcut olamaz.

Aile; kendi üzerine kendi etkimesine dıştan bağ ilişkili ortaklaşa koymaktı. Kişinin kolektif yapıdan doğan hakkı, şimdi kolektif olanaklar içinde yoksun oluşa uğratılmış; biyolojik aile üzerinde aranan hak haline getirilmişti.

Böylece çalışan kişi eşine çocuklarına, çalışamayan yakınına, ebeveynine bakacaktı. Oysa bunların tümü kolektif olanaklı durum üstelisi içinde var olan belirme yansımalardı. Hiçbir zaman kişi gücü, biyolojik aile gücü sağlatan kolektif klan gücü olamaz.

Hatta köleci öğreti ile sömürünün biçare bıraktığı sistem, klan aile kişilerini size “komşu” yaptı! Kalan aile yerini komşuluğun yapabildiği ile doldurdu. Oysa komşuluk ta köleci sistemin şirk saydığı ortaklaşma, yardımlaşma, paylaşma olan kolektif oluşun; özelleştirme davranışı üzerindeki kendi tekrarı olan bir yansıma şekliydi. Efendiye de yoksula da trake solunumu yaptırıyordu

Komşuluk erdemi içinde “bir kişi, komşusu açken yatağa girmeyecekti!” “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” diye bir söylem ile yoksun aile diğer mülksüz komşuya yardımcı olacaktı. Sefaleti paylaşacaklardı. Bu söz çok güzel gibi de görünse ölümünüzü sürünme üzerinde geciktiren bir sömürme olmaktan öte bir şey değildir.

Eğer aslanlarda üreten bir sömürü ilişkisi kursalardı aynı sözü söylerlerdi. Bu tür sözler gelişmişliğin insaniliğin sözleri değil sömürüyü sürdürmenin sömürüye de nefes aldırmanın sapınç yansımasıydı.

İnsanilik üreten ilişki dışındaki çevreye, doğaya, tüm hayata yönelik olası kolektif katılımla belirir. Kişinin kişisi tutumuyla insanilik, hayvanlık ortaya konamaz. Neden? çünkü insanilik davranışı doğrudan üreten ilişkiyle bağıntılıdır. Üreten ilişki de ancak ya ortaklaşan kolektifle olasıdır.

Ya da insanilik üreten süreci kolektif başlatıp, belli bir aşamadan sonra kolektif süreci özelleştirme üzerinde sömürmekle yine kişi sahipli kolektif güç üzerinde ortaya konur. İnsanilik, insan kalbine dokunan, inisiyatifle kişisi tutumlu oluşlarla değildir. İnsanilik kişide her zaman beklenemez. Ama kolektifi tutumda her zaman beklenir ve olasıdır.

Kolektif güç kişi eline geçince; kolektif bağ, kolektif bağlaç ve kolektif sorumluluk ozon gibi açığa çıktı. Üreten kolektif bağ, üleştiren kolektif bağlaçla birbirine göre olmanın kolektif sorumluluğu da iş bulup çalışan kişiler üzerine pay edilecekti.

Oysa kolektif inşa iş bulma, iş aramayla başlamamıştı. Kolektif inşa işin, iş sahibi olmanın iş sahibi olma yararlanmasının kendisiydi. Yani köleci sistemle birlikte kolektif güç dediğimiz kolektif sorumluluk tek tek kişilerin emek gücü içinde aranacaktı!

Sistem kolektif değerlere göre öyle ahlaksızdı ki. Önce klan aileyi kişi-kişi komşu yapıyordu. Yine köleci ahlaksızlık bize çaktırmadan komşusunu aç olan komşu; tok olan komşu yapıp, farklı söylemler adı altında sistem anormallerini normal bir ahlaki tutum yapıyordu.

Bu tür uydurma kavramlar ile köleci anlayış; tarihi olanlar ile tarihi olanlar üzerine öznel takdirle belirtilen birçok bindirişlerle oldular. Bu tür bindir işçe anlatımlar, köleci sistemle; kolektif sistem arasına geçmişi göremez biçimde zaman mekân söylemli kavramlar koyuyordu.

Araya giren zaman mekân söylemli kavramlarla, sonda olanı başa almakla olan biteni anlaşılmaz, görünemez oluyordu. Bu kaotik kafa karışıklığı olan bulanık durumda yalın olan, duru olan pekin bilgiye geçip iman ortaya koyuyordunuz. Kolektif bağ enerjileri sanal söylemli süreci nötr kılıcı bu tür kavramlar eşliğinde yapılan göndermelerle kolektif oluş izole ediliyordu.

Bunlar da yetmiyor gibi araya zaman mekân aldırıcı kafa karıştırıcı sözel kavramlar güne göre, günün şartlarına göre ortama sürülüp duruyordu. Klan yakınlığı olan aitlik duygusunu birbirine komşu yapan, komşusunu aç olan komşular, tok olan zengin fakir komşular veya veren el, alan el diye ayıran garabet bununla da kalmayacaktı.

30 Ağustos 2020 8-9 dakika 1084 denemesi var.
Yorumlar