Anlamak Gerek XVII
Ama köleci vaatle olan köleci bezirgânlık konuşurken, vaat ederken çalışan herkesin mal sahibi olabileceğini de söyler. Bu hiçbir zaman doğru olmamıştır ve doğru olamaz da. Eğer öyle olursa sömürü sistemi yok demektir. Kolektif yasalar var demektir. Kolektif yasalar varsa, kolektif yapı içinde neden çıkılmıştı?
Bu tür kölece söylem sel vaatler gerçek olursa eğer bu köleci efendilerin kendi ayaklarına, kendilerinin kurşun sıkmaları demekti. Veya köleci efendilerin kendi boyunlarına ilmeği kendilerinin geçirmesi demek olan bir idam fermanı olurdu!
İlk ön ittifaklı inşacılardan sonraki ilk kuşak nüfus, daha doğrusu melez jenerasyon; ilk elden olan kolektif inşanın, kurucu eylemcileri değildiler. Bu kişiler kolektif sürecin içine doğmuştular. Süreci baştan beri böyle olmanın algılaması içinde böyle gelmiş böyle gider demenin kişi mantığı içindeydiler. Bu türden aracılı öğrenme içinde kişiler sistemin muhafazakârı ve bağnazı da olabilecektiler.
Aracılı öğrenme içinde kişiler kendilerinden önce hazır edilmiş bir yapının inşaca oluşunu yaşayanlarıydı. Yani yeni kuşak içinde olduğu sistemi, hem aracılarla ve koşullanarak öğreniyordu. Hem ayna nöronlarla öğreniyordu. Hem de örtük öğreniyorlardı. Aracılı eşleşmelerle öğrenen yapı; diğer bir anlamıyla köleci sistemin içinde apilu da denen peygamberlik kapısının tam da kendisiydi. Bu durumla apilu öğretisi, sosyal alan içinde hem ayna nöron yansıması veriyordu. Hem örtük öğrenme etkisini veriyordu.
İşte köleci El mana anlayışı eşleterek öğretme metodunu bu tür apilulara eliyle kullanırken, öğreti ile enfekte edici çelişki durumu da iyi kullanıyordu. El, biliş düzeyi yüksek, akıllı ve akıllı olduğu kadar da sisteme kafa yormakla son çözümleme de kolektif amaca aykırı bir kurnazlığı olan zeki kişilerdi.
Eylemi ve genel sonucu kolektif yararla kolektif yapı üzerine çeviren tasarlama, kolektif yapılarla vardı. Zaten El mana anlayışını kavratıcı tartışma eşletmesi olukla ortaya koyanların geçiş dönemi içindeki amacı El mana anlayışını biçimlemek değildi.
Rızk gibi, mülkün sahibi gibi şirk gibi kader gibi iman gibi daha ileri gidersek inançsız gibi hidayet ehli gibi sözel kavramların kolektif yapı içinde hiçbir karşılıkları yoktu. El ‘in amacı bu yeni ve zararlı kod içeren bu sözcüklerin anlamını şimdilik, kolektif sözcüklerle eşleterek öğretmekti.
Köleci sistem içinde zihin alışmaları yapılmış olan bu sözcükler içinde köleci anlam açılımlarını verecek zararlı kodlardan içkin sözcüklerden oluşan dil oyunları; akıl oyunları pıtrak gibi açılıp yapışan anlamlar ortaya koyuyordu. Kolektif yapı içindeyken kolektif anlamlı sözcüklerle eşleşen kavramlar zamanı gelip te köleci yapı içinde yorumlanan dil açılımlarıyla akıl oyunlarını ortaya koyduğunda, kolektif anlayış ile şimdiki köleci anlayış arasına anlamsal ve uygulamalı zaman mekân farkı girmişti.
Köleci uygulama içinde dil açılımlı yorumlar etkisinde şaşkına dönmüş kişilerin şimdiki köleci hafızası içinde kolektif anlayış akıllarda ve uzaklarda kalmış bir anı gibiydi.
Köleci söylem ve köleci uygulamalara ahit ile bağlı olmuş kişiler, bu ahide göre biat ve itaat içinde vaatle olmaya can atmanın heyecanıyla yavaş yavaş değişecek dönüşecekti. Köleci sistem içinde kişiler rızk gibi mal sahipliği gibi dogma söylemlere zihnen öylesine hazır olmuşlardı ki, yeni bir öğrenme eskisini unutturuyordu.
Sistem kolektif başlamıştı. Hala da kolektif üretiyordu. Çünkü üretimin temeli kolektif güçtü. Şimdiki zamanda kolektif güç bilgiye dönüşmekle bilgi istenildiği gibi öznel kullanılırdı. El ‘in yaptığı da buydu. Bilgiye dönüşmüş kolektif gücü istediği gibi kullanmaktı. Bilgiye dönüşen kolektif güç içinde öznel çıkarlar nedenle sıralamalar değişebilirdi.
Başta olan sona, sonda olan başa alınabilirdi. Yani kolektif üreten yapı öznel nedenle rızk takdiri anlayışa dönüşebilirdi! Yani kolektif paylaşacak sistem bu anlayışa göre paylaşırken sistem özelleştirilmişti. Arıza da buradaydı. Sistem kolektif üretirken kolektif tüketecek yerde, kolektif etki yerine birinin keyfi takdiriyle paylaştıran irade ve takdiri konuyordu!