Anlamak Gerek XVIII
Arızanın çözümü kolektif üretim şekline göre olacak yerde, yeni öğrenmenin arızalarına çözüm de yeni öğrenme içinde aranıyordu. El takdirinde aranıyordu. El ‘in bir bildiği var deniyordu! El ‘in yaptığı işte bizim anlayamadığımız bir hikmet var deniyordu! Her şerde bir hayır var deniyordu! Deniyor oğlu deniyordu.
Her bir aykırı denişle kişiler kendisine ve üreten siteme yabancılaşıyordu. Yabancılaşma oluşan yere de El iradesi ve El ‘e iman konuyordu. Yabancılaşmayı kanıksamışlardı. Kişiler yabancılaşma gördükleri yerde, sisteme ve kendilerine El ile yakınsama yapıyorlardı. Kişiler, kendisini kendisine yabancı kılan kavramlara göre düşünüp anlam ortaya koymakla, uyuşma dışında hiçbir çıkar yol bulamıyorlardı.
Kişi bu inanma ve inanç akitleri içinde sonu gelmez çıvlamalar ile yorgun düşüyordu. Bu yorulma, bu yılma nedenle kişiler El yakınsamasına kendi kendilerini bağlıyor, kıpırdayamaz oluyorlardı. Örneğin; bir El yakınsatması olan “mülkün sahibi El ‘dir. El mülkünü dilediğine, dilediği kadar verir. Ya da kimine de mülkünden hiç pay vermez” deme yakınsatmaları böylesi bir yakınsatmalar bağısıydı.
Dogmalar genellikle sistem dışıydı. Önce sizi sisteme ıraksatır. Sonra da ıraksattığı kadarlarla sizi kader, kısmet, rızk, sadaka, El gibi kavramlarla sisteme yakınsatır. Yabancıla sılan sistem derken üreten kolektif yapılı, sosyo toplumu anlayacağız. Zorunlu ve kolektif bir sistem içindeki sistem kolektif güç ile üretim yapmasına rağmen, kolektif üreten iradeli davranışı gizlemekle yok sayıp; kolektif sistemin içine karışma yapan, irade koyan, her defakto durum (eylemi durum-fiili durum); sistem dışıdır.
Köleci sistem “çalışmanız karşılığında size bir pay var” demez. Çalışıp üretmeyi esas almaz. “Rızktan size bir pay var” denir! Rızk ne? Azık olan. Yenilen içilen ihtiyacınız olmakla kolektif üretilenlerdir. Rızk tanımı böyleyken rızk, kolektif çalışmayla üretilen olmaktan çıkmıştır.
Zaten rızk tanımı kolektif üreten ilişki nedenle ortaya konan kavramdır. Rızk tanımı içinde bu bilgisel kodlu bağ nedenle rızk tekil durumlu doğa içindeki davranışlar kapsamında hiçbir şekilde rızk kavramı ve rızk söyleşmesi söz konusu değildir.
Köleci sistemle rızk kavramı kolektif katkılı üretim yapmanın sonunda çalışma, emek veya katılım karşılığında alınan pay olmaktan çıkmış; ne olduğu bilinmeyen bir anlam ile verilme olarak söylenir. Rızkı kim verir? El verir. Neye göre verir? Kişisi takdirine göre ve keyfine göre verir.
Rızk kolektif alan içinde karşılıklı çalışma karşılığındaki katkınız nedenle kolektif bilincin size verdiği kullanım ve tüketimler iken; El rızkı; “helal olanın yenmesi içilmesi” gibi uyuşturan bir anlamla tanımlar.
Kişinin kolektif bir alan içinde kolektif etkiye karşılık bir çalışma ortaya koyup üretmesi karşılığında kolektif akıl ile herkesin ihtiyacına ve yeteneğine göre pay almasından daha helal ne olabilir ki?
El rızkları kendisinin verdiğini unutmuş gibi El ‘in “rızkların helal ve temiz olanını yiyin” demesi bir çeşit çelişki gibiyse de çelişki değildir. Uslamlamanız da doğru bir uslamlamadır.
Ama yanıtının nerede aranacağını bilmeniz önemlidir. Yanıtı nerede bulacağınızı bilemezseniz El bette bu bir çelişki ve El ‘in unutkanlığı olur. El “rızkları veren benim!” derken bunu rızkları veren kolektif algıya karşı, kolektif algıyı yıkmak, kişiyi ikna etmek için söylüyordu.
Oysa şimdi köleci sistem içindeler. Mal edinenlerle mal edinemeyenler sistem içinde yerini almış. Mal sahiplerine karşı tarizler (laf sokmalar, söylenmeler) başlamıştır.