Anlamak Gerek XX
Köleci sistem içinde El ‘in kendisinin arıza olduğu bu tarizleri, bu gaspı, talanı, yağma ve hırsızlıkları önlemek için zengin fakir algısını sistem içine oturtup, sistemi meşru etmek için “rızkların helalini yiyiniz” dediği muhatabı, köleci sistemdi. El ‘in köleci sistem için böyle söylemesinde bir çelişki yoktu.
El kolektif sistemin üzerine sünger çektiğinden, bir dengesizlik oluşmuştu. Bu dengesizlik karşısında El ‘in helal dediği şeyler öncelikle El ‘in verdiği paydı. Sonra El bu sözünden caymalar gösterir. Helal olmayan rızk; başkasına ait maldan, mülkten başkasının rızası olmadan yeme içme kullanma diye bahseder.
Kolektif sistem de üreten paylaştırma içinde başkasının rızası gibi bir kavram hiç yoktu. Üreten sistem içinde başkası yoktu ki başkasının rızası olsundu. Özel tüketimli sosyal alan içinde kişinin kendisi olmayan herkes başkası gibi olabilir (ki sosyal alandaki kişiler, kişinin totem eşidir yine başkası değildirler).
İşte El, kolektif üreten; kolektif tüketen, kolektif sistem içinde; başkası denilen biri olmaması nedenle kolektif paylaşımlara başkasının malını sahibinden habersiz yemeyin! Başkasının malını mülkünü ele geçirmeyin tarzı sözleri, söyleyemezdi.
Üreten aşamada başkasının malı yoktu. Kullanım ve tüketim aşamasında kişisi sağlamalar vardı. Çünkü ne mal kavramı ve mal kullanım süreci ne de üretim süreci ve üretim hareketi başkasının tasarruf eylemi olukla başlayabilmiş veya başlatıla bilmiş eylem değildi. Bu nedenle kolektif yapıda başkalaşma yoktu. Başkalaşma köleci sistemle olasıydı.
Başlangıç koşullarına bozucu etki olmayan bir tüketim ve kullanım sahipli kişisi yaşanılama ve her zaman için türlü durumlarla yaşanıl aşma olasıdır. Başlangıç koşullu neydi?
Altı milyon yıl önce ormanda veya bozkır ortamda aldığınız bir hemcinsimizi benzer ortam şartlar yönelme ve gidermesi olan ıssız bir adaya koyduğunuz da asla ve hiçbir zaman Robinson Cruzoe elde edemezsiniz.
Çünkü Robinson Cruzoe kolektif süreç içinde yetişmiş; kolektif yetenekle donatılmış; nerde, neyi, nasıl başlatacağın sırasını düzenini bilen tekil kişi ama tekil bilinçli kişi olmayıp; kolektif zekâlı bilinçle, kolektif yetenekli kişidir. Kolektif birim zamanlı eylem dizgesini tekil kişi planlamalı biçimlemeye çeviren kişidir.
Başlangıç koşulları, sürecin tekil eylemle başlamamış olması veya sürecin tekil eylemle başlayamayacak olmasıydı. Şimdiki kolektif süreç kişileri kolektif yetenekle donattığı için ıssız bir adaya düşen kişi nasıl davranacağın kolektif yön bilinci ile belli bir kolektif yönelimli kişi yeteneği ortaya koyabilir. Bu nedenle üreten ve sağlatan sürecin tekil eylemle başlamadığı bilinci asıl ve esastır.
Sürecin sağlatan kolektif ilişki olması. Kolektif ilişkinin artık hiçbir zaman tekil kişi öznesi içinde olmayan üssü durumlu kolektif bir bilinç, kolektif bir akıl ve kolektif bir etki olmasıydı. Kolektif ilişkinin, kolektif bir birim zaman olmasıydı. Kolektif birim zaman, kolektif hareket üzerindeki açılımlarıyla kolektifi bir üssü değerler eylemle olmasıydı.
Kolektif birim zamanın kolektif bir boş zaman etkinlikleri ortaya koymasıydı. Kolektif boş zamanın kolektif bilinç etkili biliş; buluş gibi amaçlı amaçsız, oyun eğlence gibi etkinlikler olmasına olanaklar vermesiydi vs.
Yol kirlendikçe temizlik öne çıkıyordu. El ‘in “rızkların temizini yiyin” demesindeki takdire konu olan belirleme ihtiyaçlarınızı, başkasının mülkünde çalışıp, rızkınızı başkasının mülkü içinde arayınız denmeye konu olmuştu.
Bu nedenle ihtiyacından hiç pay bile verilmeyenler, El ahdi içinde inanıcı kişiler olmakla; inanıcı müminler soru soramaz, çare arayamaz olmakla zaten yolları çevrilmiş oluyordu. Öyle ya mülkün sahibi mülkünden dilediğine rızktan pay veriyor. Dilediğine de paydan hiç rızk vermiyordu. Temiz olan buydu. İşte El ‘in “rızkların temizini yiyin” derken bu söylemini bu başlangıç çizgisine oturtuyordu. El ‘in kırmızıçizgisi buraydı.
Öyle ben çalıştım, alın teri döktüm diye direşmeniz beyhude olacaktı. Çalıştım ne demekti? Çünkü size “rızktan daha fazlası yoktu”. Siz can acısıyla “ben El ‘in kulu değil miyim? Bana neden rızktan pay verilmez. Yoksa El ‘in paydan bana da rızk vermeye gücü yetmiyor mu?” diye birazcık soru sormaya kalkarsanız, o zaman da “siz El ’in malının ortakçısı mısınız? Karşılığını alırsınız.
Dahası “El ‘in mülkünü nasıl dağıtacağını size mi soracaktı? Derler. “El ‘in mülkünü nasıl dağılacağına dair, siz mi karar veriyorsunuz?” Dendiği zaman ağzınızın payını alıyordunuz. Bu cevap karşısında bir rızktan pay almamış olmakla; bir de aldığınız bu cevaplarla iki kere mağlup olup, konuşamaz olup, suskun kalıyordunuz (istiskal oluyordunuz).