Anlamak Gerek XXV
Üretim hareketini ortaya koyan bu tür ittifakı yasalar nedenle ilahların, kendi aralarında totem yasalara göre ittifakı birleşim yapmaları demek ilk başlarda ilahların kısmen de olsa saf olarak, etnik olarak çoğalamamalarına izin var demekti.
Fakat bu izin giderek tümden yasaklanacaktı. Henüz evlilikler bilinmiyordu ama şimdiki evlilik ilişkileri ittifak edilen karşı gruplar arası ilişki ile sürdürülmeye zorlandı. Neden? Çünkü ittifak eden gruplar tecrit edilmiş bir yapı içinde ilk kes dışa doğru bir açılım yapılıyordu. Tecrit koşullarına göre 50-60 en fazla 100-150 kişilik izole gruplar kendi arasında grup eşleriyle ilişkisi içinde üreme yapıyordu.
Tecridi (yalıtımlı) koşullar totem yasalardı. Bu tecridi totem yasalar nedenle bir grup dıştaki hemcinslerle hiçbir şekilde dokunum teması yapmıyorlardı bu nedenle dıştan birine dokunma onun elinde ya da onun dokunduğu bir yiyecekten yeme yasaktı yani TABUYDU.
O aşamadaki insanın tabuyu aşamaması bu günkü mistikliğin dini kuralları aşamamasından daha sert ve imkânsız denecek kadar çok zordu. İttifaklar, üreten grup ilişkilerinin zorunlu durum koşulları gereği olmakla, üretim hareketi olukla vardı.
Oysa totem yasalar doğada sağlatma yapan kıt kaynakların daha çok nüfusa yetersiz oluşundan kaynaklı bir korunum ve beslenme yasağı olukla ortaya konmuştu. Doğada sağlama yoluyla beslenmenin zorunlu koşulları tabu olukla söylendi.
İşte ittifakın önündeki en büyük engel doğada sağlama yapma koşullarına göre oluşan bu tabulardı. Tabular aşılamıyor ittifak gereği olacak temas veya dokunumlar bir türlü ortaya konmaz oluyordu. Bu nedenle üreme süreçli iç temaslar yasaklandı. Bu yasakla beraber ilk etapta grubuna çocuk vermeyen kadınlar türedi.
Grubuna çocuk vermeyenler tapınak buluşmasında karşı gruptan kişilerle buluşan kadın ve erkeklerdi. Tapınak doğumları içinde eğer doğurtanlar sizin totem gruptan kişiler ise mutlaka doğuranlar sizin gruptan değildiler.
Yok, eğer doğuranlar sizin totem gruptansa, doğurtanlar sizin gruptan değildiler. İttifakı gözeten yeni tabular oluştu. Sizden kadınların tapınak buluşması yaptığı yere sizin grupta erkeğin gitmesi yasaktı. Yani tabuydu.
Yine sizden bir erkeğin karşı gruptan kadınlarla buluşmak için gittiği buluşma yerine sizden kadınların gitmesi yasaktı. Yani tabuydu. Tapınakta doğan çocuklar hiçbir gruba ait değildi. Tapınağa ait çocuklardı.
Geçiş dönemi mantığına göre ittifak eden gruplar kendi totem yasanın çevresinde dolanıp totem yasayı aşıyorlardı. Totem yasayı aşmak için her bir grup kendi grubuna ait kadının doğurduğu çocukları babasız (Ruhu Kudüs) doğumlar olukla söyleyip kutsuyorlardı (takdis ediyorlardı). Bunlar babasız doğan kutsal tapınak doğumlu kutsal ruhtan (ilahi) çocuklardı.
İşte ön ittifaklı süreç içine geçişteki ritüeller ile grubuna çocuk vermeyen kadınların eylemsel ligi böylesine bir gerçek yaşamlı başlangıç ile tarihsel ve inşaydı.
Araya giren zaman mekân perdelemesinden (engelinden) ötürü günümüze kadar gelişteki bu tür söylem ve anlatımlara anlam veremeyen tüm izahlar, bu geçiş dönemi ritüellerine tapınakta aşk diye uyduruyor yakıştırma yapıyorlardı.
Kendisini tapınağa adayanların yaptığı kutsal babasız doğum vs. diyordu. Aslında bu yakıştırma yollu tarihi söylemin tarih sel gerçekliği böylesine bir somut ihtiyaçla ortaya koymuştu.
Bu geçiş süreçli kural ritüelin birisi de iç cinsel ilişkinin yasak edilip, karşılığında içinde “ittifakın oluşan etkisi” dışında hiçbir şey olmayan tapınak buluşması yoluyla karşı gruptan kişilerle cinsel temasın meşru edilmesiydi (ilk ensest ilişkin bilinciydi).
Totem yasa içindeki ensest ilişki meşruiyeti, ittifakın önündeki en büyük engeldi. Etap etap yasaklanan ensest ilişki sonrası içinde tapınak doğumları olan melezi kuşaktan kişiler üreyip çoğalıyordu.
Bu karar zamanla tüm grup içi ensest ilişkiyi yasaklamaya kadar gidecekti. İşte bu ensest ilişki yasağı ilahların sonunu da getirecekti. Yok, olan ilahlarla birlikte eşleştirilen öğrenmeden ötürü “ilahların etki anlamı” ortada kalacaktı. İlahların saf olarak çoğalmadıkları nedenle, ilahlar öldükçe azalıp tükeniyorlardı.
Öldükçe azalıp tükenen ilahların soyu, biyolojik bir geriye ket vuruş engeliyle yüz yüze kalmakla ilahi sürecin anlaşılmasında zorluklar ortaya koyacaktı. İlahlar ittifakı kolektif bilincin ve ittifakı kolektif bilincin, insanın, uygarlığın yaratıcısıydılar.
Totemi üreten güç yepyeni bir etki ve gelişmeyle grup dışına doğru üretim hareketini başlatacak olan boşluk devinmesini ortaya çıkartmıştı. İttifak nedeniyle totem döneme ait birçok sosyal kuralların terk edilmesinden ötürü oluşan nedenle ve ilahi anlayıştaki sosyolojik ket vurma nedenle, kolektif bilincin ve kolektif bilginin yaratıcısı ilahlar, zamanla sahneden çekildi.
İlk ön ittifaklar insanların ittifakları değildi. Ön ittifaklar ilahların ittifaklarıydı. Oysa insanlar(ilah melezleri), ittifakları yapılmış, üreten, kolektif yapının içine doğmuşlardı. Bu neden ile ilah melezleri olan insanlar ön ittifaklı perdeleme nedenle totemdik uygulamaları bilmez, anlayamaz olmuşlardı.
Üreten ilişkileri, ittifakları, uygarlığı başlatan geçmiş totemdik uygulamalar söylemi; şimdi ittifakın ilah melezi olan insanlara saçma geliyordu. Yeni zaman ve mekân, geçmişe dek süreçleri eğip bükmekle yamultuyor, geçmişi görünmez kılıyordu. Bu yamultma nedenle “ittifakı kolektif yapı” ittifakı kolektif yapı melezi için insana; “biçilmiş kaftan” gibi geliyordu.
İttifakı üretim hareketi olan kolektif hareket, insana göre çok özel bir giyiniş ve donanım etki olmakla ilahların mirasıydı. Ve her insan istemese de her bir totem meslekli ilahların kısmi bir imajını taşımaktaydılar.
İlahlar, insan değildi ama insanlar ilahtandı. İnsan kolektif bir ilahi yetenek olukla, ilahtandı; lakin donanımca ilahlardan da güçlüydüler. İnsanlar ilahtandı ama insanlar boynuzun kulağı geçmesi gibi ilahları geçmiştiler.
İnsan hem her bir grup ilahının karakter yetenek donanımını taşıyor olmakla beraber; insan süreçli etki donanım ile insan; her bir grup ilahından fazlaydılar.
Hem de insanlar ittifakı üretim hareketi ortaya koyacak olan süreçlerin gel git yapan gecikmesini yaşamaksızın ittifak etmiş bir üretim hareketiyle sürece başlamakla ilaha göre insanın elinde kozlar çoktu.
Uygarlığın yaratıcıları ilahlardı. Ama uygarlığın taşıyıcıları ve uygarlığın sürdürücüsü insanlardı. İlahlar totem anlayışa göre saf ari soydandılar. İnsan melezdi. İnsanlar hem de melez bir kültürün uygarlık ürünüydüler. İnsanlar, ittifaklı bir kolektif kapasiteye ait bilgi olmanın kolektif eylemiyleydiler.
İlahların totem yapılı eylemleri vardı Ama ilah olmaları üreten emekle ortaya konmuştu. Bu nedenle ilahlar kolektif süreçli ve totemi mirasları vardı. Ancak üretim yapan bilgi totemi miras değildi. Üreten mirasa adım adım gelinen süreç totemi süreçti. Bu nedenle totem meslekleri ilah meslekleriydi de.
Yine bu nedenle ilahların totemi mana anlayışına karşı üreten ilişkiden doğan kolektif iradeleri vardı. İrade asla kişisi irade değildi. İrade hiçbir zaman tekil durumlu kişi ile ortaya çıkmaz. İrade tarihsel olarak kolektif oluşu ve kolektif süreci çağrışır. İrade kolektif etkiyle ortaya çıkan üreten süreçli boşluk devinmesi olan eylemle birlikte bir güçtü.
Doğada gelişi güzel olan eylemler; kişinin doğal belirmelerine ve kaygılarına göre olan belirme eylemler olmakla bu fiiller serbest tutumlu veya kişi tutumlu eylemlerdi. İrade değildiler. Serbestlik içeren gelişi güzel tutumlar doğal, kaygı sal belirim içinde o anki kişi ruh haliyle belirmekle, düzen edilmemiş istek eylemdiler.
İlahlar, totemi manaya karşı, üreten iradeydiler. Ama gruplar arası mesleklerden oluşan topluma göre de topluma ait yeni oluşan, düzene girmemiş bulutsu bir öznel bilinci kotaranlardı.
Kısaca ilahlar totem manalı biyoloji kadar ikinci bir durumla da geriden aktarılan veya üst yapı içinde alınan veya üstel durum içinde ittifakı toplumun inşasını miras alamamakla ve melez olmamakla da insan değildiler. İlahlar insan olamıyorlardı.
Tekil dönemde kişiler çevresindekilere şu aslan, şu tilki, şu uğur böceği diye isimleştirmiyordu. Açlığıyla görüntüleri, tehditle görüntüleri imaj eşleştirmesi yapmakla kategorize edip davranış ve savunma mekanizması oluşturuyordular. Doğa açlığa göre tehdide göre tanıma ve kategorize edilmeydi
Kolektif yapı içindeki tekil insan, senkron hareketi nedenle artık senkrona ilişkin her eyleme; her varlığa isim vermekle, isim verme işi iletimle olma kolektif yapıyı kolektif sürece göre ve kendisine göre kategorize eden bir kolektif bilgi ve bilinçti.
Kişi kolektif yapı içinde tekil durumla davranamaz ve kişi tekil davranışıyla olan kişi kendi olmak dışında, hiçbir şeydir. Oysa tekil durum üzerinde kişi, salt kendisi olmak dışında; yine kendisi olabilmek için ÖZGECİLDİ.
Özgecil olmanın üstel durumlu davranışlarıyla üretip girişiyor özgecil durum üstelisi eylemle ve mana anlayışıyla oluyordu. Yani kolektif yapı içindeki tekil kişi, denizle davranan bir tek dalga gibiydi. Ama deniz dalgası tekil kişinin davranışı değildi.
Başaklar oluşmuş bir tarlada rüzgâr esmesiyle enine boyuna tüm tarla boyunca ekin dalgalanması içinde bir tek kitlesel dalgalanmayı; bir tek buğday başağında göremezsiniz. Başak salınır, ama bir başak kitlesel dalgalanmanın oluşunu vermez.
İşte deniz boyunca deniz dalgalanmasını bir tek damlada göremediğiniz gibi bir tek kişide de kolektif davranışlı dalgayı göremezsiniz.
Kolektif sonuç; kolektif dalgalanmalı davranış; kolektifi oluşan birimler üzerinde, birbiri olan; birbirine dönüşen; biri olmadan diğerinin olamayacağı bağıntı sal ilişkin diktirler.
Bu iki ilişkin ilikte, ilişkin iliklerden biri diğerinin belirleyicisi olurlar. Kolektif bir öznel belirlenme içindeki kolektif bir sonuç kolektif bir iş bölüşümüne dayanak olur. Bu dayanakla, kişisi hak ve miras yapının gerçekliğidir. Günümüze kadar gelen ve gelecekte de türlü biçimleriyle sürecek olan bütün kolektif meşruiyetin temeli de budur.