Anneme
Anneme,
Küçüktüm, daha 'r' harfini telaffuz edemediğim zamanlardı. O zamanlara dair çoğu şey silik, tül perdenin ardında şeffaf hatıralar... Bir senin gözlerini unutamam annem, bir de cennet kokunu...
Hastalanırdım, hem de ne sık... Hemşire ablalarım kızarlardı bana: ' Yine mi hasta oldun bakalım sen?'
Utanırdım, sıkılırdım ama en çok ne üzerdi beni biliyor musun annem? Senin başucumda uykusuz kalışların... Kırk derece ateşle yanarken ben, ıslak bezle soğuturdun şakaklarımı, bileklerimi ve öperdin beni... Öperdin ya annem, işte o zaman su serperdin yüreğime...
Bazı gecelerde anneannemle dedemi özlerdin, ' Bayram gelmiş neyime' çalardı radyoda, ağlardın... Oturur ben de ağlardım. Neden ağladığını bilmezdim, öyle içli ağlardın ki sen ağladığın için tutamazdım gözyaşlarımı. Şimdi anlıyorum annem. Gurbette olmak, annenin göğsüne yaslanamamak zor, çok zor!
Ve yazardın... Hem de orta ikiden terk bir insandan beklenmeyecek güzellikte... Hem ağlardın, hem yazardın, dökerdin içini beyaz sayfalara. Dillendiremediklerimi yazma tutkusu senden geçmiş olmalı bana. Ha bir de hatırlıyor musun? Bir gün oturup hepsini okumuştum yazdıklarının, sonra da yırtmıştım sayfaları bir bir... Öyle acımıştı ki içim, hırsımı kağıtlardan çıkarmıştım sanki... Keşke yırtmasaydım... Keşke...
Büyüdüm...
Büyümenin bu kadar zor olacağını bilmezdim eskiden, bilemezdim... Büyüdükçe sıkıntılar da büyürmüş, dağ olurmuş geleceğin önünde, aşılmazmış... Kimi zaman tek damlada boğulurmuş insan. Köprü yerine çitler döşermiş insanlarla arasına. Güven denilen zor elde edilirmiş. ' Babana bile güvenme' sözünün ne olduğunu ben büyüdükçe anladım annem. Çünkü bana hayatımda hiç kimse bu kadar acı vermedi. Unut diyorlar, bağlanma geçmişine, anı yaşa, geleceğine bak...
Zor be annem! Söylemek kolay ama başarmak çok ama çok zor...
Eski zaman masallarını anlat annem, yine, yeniden... Huzura dola beni, geceleri koynunda sakla, koru beni kabuslarımın esaretinden. Sabah olmasın, güneş doğmasın, gitme! Hiç olmadığım kadar muhtacım dizlerinin dibinde oturmaya, saçlarımı okşamana, muhtacım annem, anlasana...
İçinde kopan fırtınaları en iyi ben biliyorum ama üzülmemen için bilmezlikten geliyorum, dik durman için cesaretlendiriyorum belki de... Bilmiyorsun annem, senin kalbindeki yanardağlar püskürttükçe lavlarını, geceleri kor ateşlerde ben yanıyorum...
Hani beni hep seda/sız kızım diye seversin ya, hep gül kızım dersin ya güler yüzüme aldanıp... Uzun zamandır gülmüyorum annem. Gülümsüyorum, hafifçe beliriyor gamzelerin yanak çukurlarımda ama kahkaha atmayalı, karnım ağrıyana dek, gözlerimden yaşlar akana dek gülmeyeli çok oldu, çok...
Anne olunca anlarsın, derdin hani patiklerimi giymem için baskı yaptığında sıkılıp 'uff' ladığım zamanlarda... Yine aynı, yine aynı, derdim içimden burun kıvırırken.
Anlıyorum annem... Anlıyorum.
Başaramadım annem. Sana mutluluk demetiyle sarmalanmış bir hayat vermek isterdim, o güzel yüreğine gam değmesin isterdim, üzülme, ağlama, matem gecelerde yas tutma isterdim, y a p a m a d ı m...
Her sözyaşımda sen varsın biliyor musun? Her şiirimde biraz sen, her duygumda bir parça özlemin, geçmişin, hüznün, öfken... Çünkü kalbimde sen varsın, kuş tüyü pamuklara sardım, sakladım seni. Hep orada kalacaksın, hep...
Islak mendille silsem geçer mi yüreğindeki ateş? Bu sefer ben otursam sabahlara kadar baş ucunda acın biraz olsun azalır mı ha annem? Azalır mı söyle...
Cennetim, dünyadaki meleğim,
Gözyaşlarımın sözyaşlarıma dönüştüğü şu an, noktamı koymam gerekiyor çünkü ellerim titremesine engel olamıyorum. Çünkü çığ gibi büyüyen özlemimi dizginleyemiyorum. Çünkü elemli gözlerinde kayboluyorum annem, kayboluyorum.
Son söz,
Lugatımdaki kelimeler eksik kalsa da, tanımlanmasa da bu duygu,
Seni seviyorum annem...
Candan öte...
A
n
n
e
m
.
Ah. Hayattaki en büyük destekçilerimiz anneler. Anne diye yazılan her şiir her yazı duygulandırır beni, göz kapaklarımın içindeki bulanıklıkla okudum yazınızı ama duyguyu en derinlerde ve net olarak hissettim. O güzel yüreğinize ve kaleminize sağlık.