Annesizlik Kapanmaz Bir Yaradır
Anne; tanımına kimsenin ihtiyacı yok; şefkati onun esas tanımıdır. Bu yazıyı yazıyorum diye, görevimi iyi yapıyorum demiş olmuyorum. Burada anlatacaklarım, yapılması gerekenler; onun değerinin karşılıklarının küçültülmüş bir gölgesi olmaktan öteye gidemez.
Anne demek; sevgi, şefkat, yüreği ısınmış toprak gibi ılık olan, saçına elini attığında insanı ağlatan mutluluk demektir. Anne demek; karşılığını ödemenin imkansız dahi olmaması demektir. Anne demek; Yaratıcının da Peygamberin de kutsal gördüğü kimse demektir. Anne demek; açken yavrusunun karnını doyuran, yüreği en ufak bir hüzne dayanamayan, evlatlarının geleceği için uykusuz geceler geçiren demektir.
Anne demek; en büyük günahı şefkati olan demektir. Anne demek; gözyaşından yanakları kıpkırmızı olmuş, gülmeye teneffüs etmiş, nice zorluklarla yüreği pişmiş onurlu kişi demektir. Anne demek; ölen evladının arkasından ruhen ölen, gurbetteki yavruları için özlem pınarları coşan, yürek çağlayanı demektir. Anne demek; yüzü düşmanına bile güleç olan, komşularını kendi evi gibi bilen, her türlü soruna çare olan demektir.
O, daha daha neler demektir. Mesela, ömür boyu evin yemek fabrikası, parasız terzisi, yıllık bulaşıkçısı, süresiz hastabakıcısı, çocuğun ilk öğretmeni, ailenin manevi koruyucusu, renksiz evi elinden geldiği kadar neşelendiren demektir. Anne demek; yedek banka, eğitim bakanı, ailenin diğer üyeleriyle iletişim köprüsü kuran demektir. En ufak bir haberde, acaba canlarıma bir fenalık mı geldi diyen, ekranda gördüğü bir kayıp karşısında saniyeler içinde yüreği taşan nehir demektir. Peki annesizlik ne demektir...
Bunu, Allah esirgesin bilmiyoruz; onu en iyi bilenler, elbette ki yurtlarda hayata tutunan, yetimliğin acısını her saniye yudum yudum içen, sokaklarda yağmur altında elleri kaskatı olan masum yavrulardır. Yine de, o berrak suların bize yansıyan bazı hislerini vermek isterim... annesizlik, yüreğin yanması, dünyaya karşı öfke, insanlara karşı donuklaşmak demektir. Ve o, yurt camlarına gizli gizli anne diye yazmak, elindeki ağaç kabuklarıyla topraklara onun -varsa adını-kazımaktır. Dünyanın artık hiçbir anlam ifade etmemesi, mutsuzluğun çağlayan gibi içlere boşalması demektir. Diğer çocuklara her baktığında yere yıkılmak, yumruğu çatlatırcasına sıkmak demektir. Annesizlik demek; mezarlıkları en büyük özlemle hissetmek demektir. Ve de, bayramda ağıt yapma demektir. Evet evet, çocuğun bayramda aradığını hep şeker, çikolata zannederiz; aslında bir bakıma da doğrudur. Ama kimler için... annesi olanlar için.
Yoksa, bütün çikolata fabrikalarının tapusunu bir yetimin üzerine yıksanız, yarım tebessüm dahi alamazsınız. Belki güler, gülmez demiyorum. Ama içinden gelerek değil, bir ara dalgınlığına geldiyse güler.. o da, tekrar hatırladığında iki kat hüzne gömülür.. yani, bildiğimiz duygu patlaması.
O yürekleri en çok etkileyen de, ağlama, biz de senin bir anneniz diye saçlarını ellerine alıp da kucağına basan diğer anneler olur. İşte tam o an, onun da kucaklayan annenin de gönül barajı taşarak ortalığı sele verir. Tabii, çevredekiler de buna pek dayanamaz.. onlar da bu barajın kapağını biraz daha zorlarlar.. şehir coşar; deniz dahi dalgalarını öyle yükseltir ki, gören de, dünya sona mı eriyor diye düşünmeden edemez.
Evet, yazarken buraya kadar geleceğimi düşünmemiştim. Gerçekten duygulandığımı itiraf etmek istiyorum; daha fazla devam edemeyeceğim...
23: 14 27/04/2012
anlatım ve akıcılık konusunda daha ileri götürülebilir bir deneme olmuş. konu seçimi iyi. hissetmek, hissettirmek dahi insanı büyük bir ruhsal depreme sürüklüyor. 'anne' diyerek büyüdüğümüz için şanslıyız. bunu tekrar hatırlattığınız için teşekkürler...
Uyarınız için teşekkür ederim. O dediğinizi, yani daha akışkan olmasını ben de isterdim. Fakat,üzerinde fazla düşünmeden o anki duygularımı aktarmak yetiyor görünüyor. Okuyanların içine çay gibi akan yazılar yazmak isterim. Ve her hata, her düşme, her acı hayallerin ufka kilitlenmesinde kendine biçilmiş anlamlı rolü oynar. İyi günler dilerim.