Argo Şantiyesinin Bekçileri

Fransız kökenli ve bize, bizden olana fransız olan bir kelimedir argo. Serserinin dilinin kemiği yoktur döktürür ortalığa ağzına geleni... Oysa söylenmemesi gerekir her ortam ve ahvalde. Argo, halen inşası bitmemiş bir yapının kullanılamayacak veya kullanılanlardan arta kalan malzemeleridir. Mal-zeme demek te abestir aslında. Hafriyat dense en uygunu sanırım. İnşaat hafriyatına benzer argo.

Şimdi bu tespitin nedeni, nasılı ve ne içini hakkında değerlendirmelerimizi ve görüşlerimizi aşağıya sıralayalım. Okumak size düşer, yazmak kaleme, ben ise seyirci...

Herhangi bir eser ortaya çıkaracağınız zaman, elinizdekilerin en iyisini ve en uygununu kullanmak ister ve ona göre de güzel ve beğenilecek bir eser ortaya çıkarırsınız. Tabii sizin elinizde bulunanın en iyi olup olmadığı ise tartışılır. Yani sübjektiftir. Diyelim bir yemek yapacaksınız. Önce mutfağı kolaçan edip, ne var ne yok ona bakarsınız ve yapacağınız yemeğe karar verirsiniz. Yani mutfakta döküntülerin bir araya getirilmesi sonucu iyi yemek çıkarmayı bırakın, bir köpek yalı bile yapamayabilirsiniz. Öyleyse, yemek yapabileceğiniz malzemeleri bir araya getirir, gerekirse basit ama yenebilen bir yemek yaparsınız. Bu da sizin için o anın en iyisidir.

Aynen edebi eserler oluşturulurken de, insanın kelime hazinesindeki en uygun ve en iyi olanlar bir araya getirilerek estetik ve bütünlük içerisinde bir eser ortaya konulur. Dediğim gibi sizin kelime hazinenizin en iyi veya uygun olup olmadığı tartışılır. Ancak, mevcutla yetinmek gerekirse böyle bir yöntem izlenir.

Yok ben en yamuk, en uyduruk, en kaypak, en galiz ve en serseri ağzı kelimelerden bir eser ortaya koyacağım diyorsanız o başka. Eser tamda sizin eseriniz olur. Karakterinizin açık ifşası ve aynası. Kimliğinizin rengi olur. Size o zaman yazar, şair, romancı, hikayeci veya edebiyatçı denmez, dense dense, argo şantiyesinin bekçisi denir.

Argo kullanımı, yalnız edebi eserlerle sınırlı olmayıp, sinema ve dizi filmlerinde, gazete köşelerinde, tiyatroda, hatta şarkı sözlerinde dahi fütursuzca kullanılmakta olup, bunu yapanlar da kendilerine o alanın sanatçısı! demektedir.

Şimdi şöyle diyenleri işitir gibi oluyorum; ama arz talep meselesi. Evet arz ettiğiniz bu ortaya karışık pespayeliği izleyen de, okuyan da, dinleyen de olabilir... Millet, bu tür argo kullanılan yapımlara rağbet ediyor denilebilir. Doğrudur. Ancak, her rağbet edilen veya her talep edilenin doğru ve güzel olduğu veya sanat eseri olduğu söylenemez. Sigara, çok talep edilen bir kötü alışkanlıktır veya uyuşturucu, dünya da talebi çok olan bir pisliktir. Yine fuhuş, talebi çok olan bir sektördür. Şimdi bunlara şu şekilde yaklaşmak ne kadar doğrudur. Talep var, öyleyse üretiminin yapılması hizmettir mi diye bakalım. İnsanların yetiştiği ortamlar bu şekilde kötü şeylere talebi doğurabilir. Bataklıkta neden gül yetişmiyor demek nasıl abesse, çirkef ve pespaye bir ortamdan da, herhalde ideal insan tipi yetişmesi beklenmemelidir.

Argo kullanarak bir şeyler üretenlerde, aynı şekilde bataklık ortamının sinekleridir. Zaten bataklıktan pislik fışkırıyordur, bir de üstüne üstlük sineklerin başka yerlerden taşıdığı mikropları o ortama aktarması ortamı kangren yapmaya yeter.

Sinkaflı kelimelerin bir şiirde veya bir makalede kullanılması ile hangi akla hizmet edildiği düşünülür anlamak mümkün değildir. Okunabilirliğini artırmak için yapılan bir şark kurnazlığı mı desem yoksa, mecburen başka türlü ifade şeklinin bilinmemesinden kaynaklı mı desem. Her ne olursa olsun, bu şekilde üretilen şeylerin üretenin karakterini apaçık ortaya döktüğü kesindir. Bazıları ağdalı kelimeler ile ya da edebi birkaç söz ile süslemek suretiyle argoyu şirin göstermeye çalışmaları var ki, farkında değiller ama komik bir durum sergilemektedirler. Bu kişilerde olayı bir üst perdeden seslendirdiklerinden ötürü terfi ederek, argo şantiyesinin şefi olmuşlardır.

Televizyonlarda yayınlanan dizilerde, argo ve küfürlü konuşmaların büyük bir kısmının edeb! gereği sansürlenerek 'bip'lendiğine şahit olmaktayız ki, böyle edebe hayran kalırım! Mevlana Hazretlerinin dediği gibi 'edebi edebsizlerden öğrendim' biz de bu diziler sayesinde edebi öğreniyoruz. Sinema sektöründe ise, 'bipleme' edebi bile çok görülmekte ve ortaya faş diye iç organlar sergilenmektedir.

Bazı aklı evvel mi, yoksa aklı hala evde mi olan argo mühendisleri, şu şekilde savunma getirerek argo kullanımının gerekliliğinden bahsetmektedirler. Neymiş efendim, sanat veya edebiyatın, hayatın gerçeklerini tüm çıplaklığı ile ifade etmesi gerekir ve argo ile küfürde hayatın bir gerçeği öyleyse kullanılmasında bir mahzur yoktur. Şimdi beni de argo kullanmaya zorlamayın, çünkü hayatın tüm gerçekleri ifade edilirse, mideniz kaldırmaz sonra. Yahu efendiler, siz hayatın gerçekleri diye argodan veya sinkaftan bahsetmeseniz biz okuyucu veya seyirci olarak onların varlığından bihaber mi olacağız veya siz bahsedince a a! hayatta böyle şeylerde varmış mı diyeceğiz veya hayatın bahsede bahsede tek gerçeği onlar mı kaldı... Bırakın lakırtıları... Açıkça söyleyin işte, kullanmayı seviyorum hayatım da zaten böyle, yoksa gerisi bahane deyin, dürüst olun...

Koca koca şairler, koca koca sanatçılar da argo ve küfür kullanmışlar eserlerinde şeklinde bir savunmada saçma ve temelsizdir. O koca! dediğiniz şahıslar size göre sanatçı veya şairdir. Kötü örnek olmaz.

Neticede, argo şantiyesi mevcudunu koruduğu müddetçe, ona bekçi de, şef de olmaya talip birileri çıkacaktır. Ancak bilinmelidir ki, ar'ı eve koyup işyerine gelirseniz yaptığınız işten kimselere hayır gelmez. Yalnız kendinizi tatmin için bir şeyler yapıyorsanız da, öyleyse bir ricam var, yalnız kendiniz okuyun, izleyin, dinleyin, ama kamuya sunmayın... Desem de nafile...

Bu kervan yürür gider...Vesselam.

Mayıs, 2012.

08 Mayıs 2012 5-6 dakika 35 denemesi var.
Yorumlar (1)
  • 12 yıl önce

    Okuyanlara ve anlayanlara teşekkür ederim...ÖF