Arsız İşkence
İnsan karmakarışık bir labirente benzer.İçine girmeyi başarsan bile devasa duvarlar karşılar seni.Derinlere indikçe yeni duygular ,yeni düşünceler görürsün.Lakin bu duygular bazen birbirinden o kadar bağımsız olur ki bir anda yolunuzu kaybedebilirsiniz.Oradan çıkmanın tek bir yolu vardır ; bütünü görebilmek . Sadece yukarıdan bakabilirseniz aşılır o duvarlar.İşte bunu yapmak ne kadar mümkün bilmem.Her bir karışında bir sır saklayan bu labirentten çıkmak bir mucizedir aslında.Ama zaten mucizeler yaşatılmak için yok mudur ? Bu zıtlık aşıldığında aşikar olur her şey.
Ben de kendi labirentimde her gün farklı bir duyguyla açtım gözlerimi.Ama daha önce tatmadığım bir duygu fark ettim benliğimde.Korku...Ama hiçlik korkusu.Bu his anlayamadığım kadar güçlü sarmıştı bedenimi.Onu tanımaya başladığımda anladım ki meğerse ben her şeyden korkuyormuşum.Ne kadarda korkak biriymişim aslında.Beni bu kadar korkutan şey hiçlikti bana kalırsa.Bir gün gözlerimi açtığımda bir yalanın içinde uyanmak düşüncesi bitiriyordu beni.Sabah kalktığımda mor tavşanları görememekten korkuyordum ben.Kulaklarımdaki yıldızların muazzam şarkılarının çığlığa dönüşmesinden korkuyordum.Kendimden alıntılar alarak kurduğum düzen yıkılırsa ben bir hiç olmazmıydım ? Belki de bu endişe kalbimin otoriter tarafının harekete geçmesiyle oluşuyordu sadece.Ama cevaplandıramadığım sorularla doluydu etrafım.Kalbim hiç bir zaman arzulamadığı şeyi neden şimdi istiyordu benden ? Yoksa ben değişiyormuydum yine ?
Bu belirsizlik sanki bedenime iğneler saplayarak yavaş yavaş öldürmeye çalışıyordu beni.Ve sadece düşüncelerimden çıkamamamı istiyordu.O labirentte diz çöküp ağlamamamı .Ama benden istediklerini ona vermemeliydim kalbimin bu isteği benim en sevdiğim şeylerden uzaklamamamı istiyordu.Kendiyle nasıl bu kadar çelişebiliyordu ? İşte yine cevaplayamadığım bir soru daha.Acılarımı dindirmenin tek yolu kendimi dinlemekti galiba.Her çatışmada yaptığımı yapmalıydım yine.Belki bu ilaç her acımı dindirdiği gibi engel olurdu bu arsız işkenceye...