Aşk
Şarkılar değişiyor, yıldızlar yer değiştiriyor gecenin üçüne doğru. Karanlık dakika sayıyor belki de kim bilir elinde tesbihle. Sevenlere her yer gece, her yer gündüz ne fark eder? Az önce yağmur vardı sokaklarda. Şimdi gökkuşağının üstünden bakıyor güneş. İşte senin anıların bunlar. Kah ıslak bulutlarca, kah sıcacık, güneş yüreğine şimdi doğmuş gibi taptaze...İnsanlar da mevsimler gibi, onu saran iklimler gibi ne de olsa...
Gecenin içinde en alışıldık sesler köpek havlamaları. Birazdan fırıncı arabası gözükecek karşı yoldan sanki. Sıcacık ekmeklerini bırakacak henüz açılmamış büfenin önüne. Birazdan, sevdiğini özleyen genç, son damlasını silecek gözlerinin uykuya ramak kala...Az sonra geceyi emzirecek bir ana, doysun diye karanlığa, doğsun diye güneş, yakaracak Yaratan' a...Az sonra ne çok şey b/aşka olacak, ne çok şey geceden ayrılacak...
Karın açlıkları yürek açlıklarına yol verecek. İlk defa acıktığını hissetmeyecek sevdiğinin baş ucunda onun iyileşmesini bekleyen adam. Ve bir başka yerde, sofraya bir tabak daha koymanın mutluluğunu yaşayacak, gözleri sevgiyle parlayan kadın...Hepsi sen, hepsi siz, hepsi biz...Öyle yakın, öyle ince, öyle derin. Az sonra kıyamet kopacakmış gibi endişeli ya da yeniden doğmuş gibi sevinçli...Ne çok sen, ne çok ben...Alışıldık sesler geliyor gökyüzünden. Fırtınalar, sükunetli zamanlar, gözlerinde demlenmiş bir demlik çay ve hayata seninle baktığım şeffaf bardak...Şeker istemem diyor el hareketin, hayat seninle tatlı der gibi, usulca iniyor aynı anda...
...
Bir şeyler yazmak istediğinden mi insan, hiçbir şey yazamaz, bir şeyler anlatmak istemenin verdiği tutukluk mu bu kekemelik? Geceyi uyku tutmamışsa, bekleyenlerin suçu yok bunda. Bazı hikayeler yarım kalmışsa, gündüzü yalanlamak bir yol değil...Her aşk tamamlanmak ister. Bu sana yaptığım ilk yolculuk hiç değil. Bak, yazıyı yarım bırakmayı da düşlememiştim . En çok yarımlar tamamlanmak ister. Hiçbir yazı bitmez söylemiştim sana. Her yaz-g-ı yeniden yaşanmak ister. Bir daha yazılmak ister sahibinin ellerinde...
Güneş gelince gece terk eder karanlık elbisesini alıp harabe mekanları. Bu ışıklı elbise sana çok yakışmış demiştin hatırla! Yüzümdeki tebessümlerin bir yansıması her desen. Işığım! Harabe yerlerimi söküp alalı zaman, ne çok güzel şey katmışsın, zamanı delip yüreğime konan sen!
Ah benim sevdam!
İçimden geçen güzel şeyleri anlattım maziye dönüp, harabeliklerde. Sadece dinledi gece, yıldızlar ışıklarını sakladılar senin geçtiğin cümlelerden. Benim aşkım yıldız ya da güneş değil dedim, aşkın ışığını ölçecek değilim. Ortasında gecenin, kimse sahipsiz değil, ben de değilim...Öyle büyük işte "AŞK"...
12 Şubat 2014