Aşk-ı Tımarhane
Yine gittiler. En yoksun zamanımda yalnızlığın, gelmemecesine ve öylece… Ses etmedim, ses etmiyorum artık. Kalpsizle var olacağıma kalp sis ile var olur; biri gelip o sisi dağıtıp çok sevinciye kadar.
Satranç diziyor ömrüm, unuttuğum adamın kadehine şarap döküyorum. Koyu kırmızı var oluşlarca gidiyor herkes. Gidiyorlar. Zaten gitsinler. Hiç olmadılar ki.
Ben, bende var olmak zorundayım. “Buradayım” demeden. Duymadan da var olduğunu bilmeye ihtiyacı var çünkü her kalbin.
Yine gelmediler. Ben de istemiyorum. Gelseler ne olacak? Bir kopuk merhabanın satır arasındaki ölçüsüz başlığı olacak ve uzun bir yalnızlığa sığdı diye ömrüm, onlar tarafından ötelenen olacağım. Gelmesinler.
Sen, o, bir başkası ve ötekinin de ötesi. İstemiyorum. Ağlamak yasaklı sokakta hiç binmediğim otobüsten indim. Var oluşumca.
Bedenen değil; fiilen imzasız ama ruhen dokunaklı. “Seviyorum” diyorlar. Başka birine. Sevsinler. Onları severek doğmadım ben de zaten. Sevmeyi onlardan öğrenmedim. O yeti, benim vahim pudramdan saçılan beyazlık gibi saf ve tek bende sadeydi.
Onlar, ötekiler… bir yumruğun dağıtamadığı ama şiddetli bir nefretin acıttığı ötekiler… Bana savurgan, kalbime savunmasız…
Yine gittiler. Gitsinler. Görev tamamlandığında hepsi gider. Sevilmek astarında fazla yüz verilen suçlu kalbin mutsuz hissine iştiraklı savunucuları onlar.
Var ettiğimden çok kaldılar her gidişlerinde. Onlar gittiler ben var kıldım, onlar gittiler ben var sandım, onlar sebepsizdiler ben sebep benden yana hep onlar sandım. “Algıda seçicilik” dedi hiç tanımadığım biri; “kader kısmet ve vuslata ermeyen o sevda panelinde yitik baş konuşmacı sen olamazsın.”
Algı seçti, benzer sandı, beni bile benzemiyordu halbuki. Çabuk kabul ettim. Ederim. Nasıl etmem? Onlar giderler, ben hep ben gittim sanırım. Nasıl kabul etmem? Her gidenden çalar ben giderim. Yine gittiler. Bırak, gitsinler. Hiç olmadılar ki beden tıraşı köpüklü bir aşüfte günahıydı. Temizlenemediler.
Var kıldım, yoktular. Her taşı bir tuğla ile örerken basamak mutluluklar, ben onları merdiven saymakla büyük aptallık ettim. “Yokum” dedi hepsi.
Sevmek beni, beni çok sevmek ve bende azla tüketmeden aşkı; her daim… Y ve o ve K. Birleştirilmiş üç harfli bir yokluğun şiddeti. Kaç titreyişte bende zamirlenirse öyle güzel gittiler. Gitsinler. Yazıldıkça yok satılıyor edepsiz yanları…
İlk paragraf başta olmak üzere genelde anlam ve ifade düşüklüğü var Dilara hanım yazıyı bir daha okumanızı ve gözden geçirmenizi öneririm :) seslendirmediyseniz tabii ki