Aşk Ve Tuz
İçgüdülerim aşk diyor. Kalabalık gülüşlerimin kimsesiz gözleri, gökyüzüne bıraktığım gülleri topluyor. Karanlık bir bahçe, sen hayal edilirken aydınlanıyor.
Ama dünyada olduğumu hangi çiçek unutturur. İnsanların kalbi sadece kan pompalamaya yarıyor. Sevgiye inanç, nefret bulaştırıcıları yüzünden asırlardır ortaya çıkamamış. Yenilmişlikler, sevişmelerin ve güzelliklerin üstünü örtüyor. Bu büyük unutuşla başarabildiğimiz tek marifet, nefes almak. Hepimiz ölümlüyüz fakat laboratuar farelerinin ölümü, çok sıkıcı. Bağımı dünyadan koparırken, özgür olmak istiyorum.
Al beni, kimseye verme ölümümü...
Mahkûm gibi yaşanılan hayatın gün ışığı çürümek üzere. Günlerin tenimize sürdüğü öfke, dilsiz.
Ömürlerimiz, karbon kâğıdında aynı lekeyi bırakıyor. Tuzdan ibaretiz.
Arınabiliriz
İçgüdülerim aşk diyor.
Biraz daha saklayabiliriz kefenimizi.
Kuytuya gizlenmiş çocuk ürkekliğimle
seslensem sana
Kırlara çağırsam yüzünün gölgesini
Kuş sürülerine bak!
Hiç düşülmemiş uçurumlarımızı okşuyor kanatları. Bizi de acılar uçursa ya topraktan. Ya da yarım bıraktığım hayaller, keşfetsin tuvalini.
Altımızdaki miskinliğe bakılırsa
Renkli olmalı uçmak, akarken üstümüze şafak.
Bak bu kadının yüzünde kendi ordusu var. İnsanlığa kırgın, vazgeçmiş savaşından. Aşındığından belki, belki ev içi, şehir içi, ülke içi aykırılıklarından, anlatamadığı için beşinci iklimini, çoğul bir düşü dünyaya sığdıramadığı için. Kırılıp dökülmektense, bir gülümsemeye takılı kalıp, gece oldu mu alnındaki çöpleri toplarken güçsüz kaldığı için. Gelecekteki ayazı görüp, tir tir titrediği için. Ruhunu gözyaşından koruyamadığı için. Ağladığı için ve ağladığı için kendini yenik hissettiği için, vazgeçmiş savaşından. Kabulleniş, yığılıp çöktüğü an, tüm bedenini ele geçirdiği için...
Zihnimi eğilip denize boşalttım, ne kadar bilinmezim varsa
yok olsun ummanımda.
Yeniden doğabilirim
İçgüdülerim aşk diyor
Kalbimden uzaklaştırdığım ölümleri ateşliyor sesin. Gözlerim gözlerine mesafe koyamıyor.
Şiir kadar yakınım.