Aşkım
Bir hint kumaşı gibi getirttim seni felekten,kapamıştım bir saniye göz kapaklarımı açtığımda seni buldum içimde.Girmişsin gönül penceremden kalbimin evine.Hoşgeldin aşkım hoşgeldin,huzur verdin gönlüme.
Misafir sandım önceleri acaba sıkılınca gidermi dedim.O yüzden seni kırmadan inciltmeden,özene bözene baktım en doğal halimle davrandım,şapşal desinler içerlenmem,enayi budala desinler gücenmem,dilerim onlarda aşkın narında en kalın odunların ateşiyle yansınlar,bu ateşten gömlekmiş giydim,kah yandım,kah ıslandım en şiddetli yağmurlardan ama her seferinde yine senin kollarında şefkat buldum,sana inandım güven duydum.
Mavi koltuğunda sana aşkımın meyvalarını sundum her çeşidinden,akşamları yudumladın demlediğim tavşan kanı çayı,bir nefesle çektin ciğerlerine,sigaranın gri dumanını,sobamın etrafında ısınan kedimle sen arkadaştınız bana.Utanmıyorum sevmekten,aldırmıyorum söylenenlere tıkadım kulaklarımı ,lakin kedim bile bazen öfklendiğinde,ciğeri yiyemediğinde bazen beni tırmalıyor,karnını doyurunca başını okşayınca sakinleşiyor,nankör değil yinede beni terketmiyor,bir gün beni terkedersen işte zaman mafolurum,deliririm,kafayı yerim.Çünkü sana bağlandım sana alıştım aşkım,hani derler ya! bazen alışmak sevmekten daha zor gelir diye.Yokluğuna alışamam,etrafa kulaklarımı tıkadığım sözler tırmalar beni,bu sefer duymazlıktan gelemem.Ne olur sıkılma,yorma beni çözülmez muamma çelişkilerle,feryada aman verme,sende sev beni aşkım bu çok da zor değilki?
Bir kedi kadar olamadın,seni oyalayamayınca,doyuramayınca nasılda tırnaklarını geçirdin derime,demlediğim çaydanlıkları atacağım,mavi koltuğunu kapıdan geçen hurdacıya satacağım,içimden seni çıkaracağım,içine çektiğin sigaranın gri dumanlarıyla seni boğacağım.
Nede olsa sen hint kumaşıydın,bende seni üstüme göre diktim,yakıştırdım giydim,sen tırnaklarını geçirdin hem kumaşı hem beni parçaladın,inşallah bir gün başka pencerelerden sızarsan,içeriye girip ağırlanmadan,kapı önüne atılırsın ve dişi bir kedinin tırnakları derine geçerken benim değerimi daha iyi anlarsın.