Aşkın Sınır Çizgileri
İlk merhabayı söyleyemeden başlayan aşkların; ilk sınır çizgileri başlıyor.
Dur..!
Ne oluyor aşık mı oluyoruz? "Sakın böyle bir hataya düşme ve etrafındaki aşıkların üstünden dökülen can kırıklarını hatırla" diyerek kendine ihtar çek. Bu bir aşkın çizilemeyen hudutlarından, sınır ihlalidir.
Aşık olmak; sınır ihlali yapılmış tozlu duygularını, naftalin ile sarılıp sarmalanmış yorgan aralarından çıkartmaktır. Aşk yapacağını yapar ve ayağını yorganına göre uzatamayan Adem oğlu ve Havva kızını rüyadan uyandırır. Belli ki açıkta kalmış bir yer var.
Aşk masalı, bir çifti daha rüyadan uyandırıp "kalk gerçek hayat var". Dikenli tellerin sınır ihlali; aşk kanuna göre, müebbet bir ızdırap cezası kesiyor.
Halbuki başrolü paylaşan kişiler, hep çizdiği çizgiler için uğraşıp sınır ihlali olmasın diye çaba gösterirlerdi. Bir gece radyodan gelen ihtilal anonsu, sıradaki darbeyi aşıklara armağan ediyorum diye devam ediyordu yayın akışı.
İntihardan daha da kesin ve keskin ölüm vuruşu yapılmıştı. Farkına varılmasa da birbirlerini gördüklerinde ilk nabız atışlarında hissedilmişti aşk vurgunu.
Zaman içinde beraber hayata tutunmak adına, pazarlık yapmak için anlaşma masalarına oturuldu. Aslında istekleri yan yana nikah masasına oturmaktı ama onlar elinde neşter merdiven altı doktorculuk oynayarak kalp sökmelerini tercih ettiler. Yada istedikleri hayat burada anlam buluyordu.
Zaman içinde duygularını kaybettiler mektuplar bile ağırlaştı. Postacı elinde tonlarca yük taşıyarak iletişim sağlamaya başladı.
Kalbi sökeni dikerler, dikeni ise güle katlanan bilir halini almaya başladı.
Aşk kanununa eğdiler başlarını, idam sehpasında sordular son sözlerini...
"Yine olsa yine onu severim" diyerek eğdiler başlarını...
Aşk bu çizgiyi çekerken nerede duracağını bilmek gerekir. Beraber yaşayamadıktan sonra beraber ölmüşsün kime ne...