Asude Bir Gece..
Gece saat 01:00. İçimde nöbetçi sıkıntılar oynaşmakta. Nefes alamıyorum! Pc'nin karşısından kalkıyor sırt çantamı yanıma alıp deniz kenarına iniyorum. Ilık esen rüzgar yüzüme vurdukça, yüzümdeki sıkıntı maskesi yavaş, yavaş parçalanıp rüzgara karışıyor ve uçup gidiyor. Sahil boyu yol alırken gecenin karanlığını aralayarak tanıdık tanımadık simalar arasından geçiyorum. Tanıdıklarım en az tanımadıklarım kadar yabancılar bana.!
Bank'a oturuyorum. Bu bank'ı ne kadar çok sevdiğimi fark ediyor bir çok yazıma, efkarıma, özlemlerime ve her şeysiz kalışıma şahit olduğunu anımsıyorum firari gecede. Sırt çantamdan sigara paketini çıkarıyor içinden bir dal çıkarıp rüzgar ile yaptığım kibrit yakma savaşını kazanıp sigaramı yakıyorum. Bir süre önce; yine kibrit ile sigaramı yakmaya çalışırken Cevat'ın bana söylediği söz geliyor aklıma, gülüyorum. İbrahim, uzay çağına geldik sen hala elinde sopalar ile sigara yakmaya çalışıyorsun.
Gecenin karanlığını ve içtiğim sigaranın dumanını ellerim ile aralayarak uzaktan sessizce geçen gemileri izliyorum. Sessizce.
Bi çare gönüller! Ne giden son gemidir bu! / Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu. / Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler; / Bilinmez ki giden sevgililer dönmeyecekler. Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden, / Bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden.
Bilinmez ki giden sevgililer dönmeyecekler. Ah! Yahya Kemal Beyatlı. En çok ben bilirim ben ?giden sevgilinin dönmeyeceğini.? Hani diyorum ki; gitmeleri o kadar önemli deyil de (bazen sevdiği insanın mutluluğu için kendi mutluluğundan vazgeçmeli insan) gittikleri yer bizden gidişlerine değecek olmasını diliyor aklıma hunharca öldürülen Münevver Karabulut geliyor ve gidenin ardından endişeleniyorum (Rabbim ?o?nu korusun ve esirgesin..)
?Bir gün yazılarım dokunursa kalbine, bizim için ağlarmısın? diye düşünüyorum! Birden beliren ışık hüzmezi içinde o güne dönüyorum! Karşılıklı oturuyor, karşılıklı susuyoruz. Her şey sus puz en çok bize yakın. Sessizliği bozan Dila oluyor. Kitap çıkarıyormuşsun. Evet; senin için. Çıktığında sana da göndereceğim. Sakın gönderme. Neden? Gönderirsen çöp'e yada bir kenarı atar açıp okumam. Bütün suskunluğumla gözlerine bakıyor ?ben senimi sevmişim? diyecek kadar sinirleniyorum. Beynimde sanki silahsız kuvvetlerin sözler savaşı var! Rast gele ateş ettiği sözler beynimin hücrelerine ulaşıyor ve kanatıyor. Beyin hücrelerim faili belli bir cinayete kurban gidiyor.
Tekrar gecenin karanlığında bir başıma oturduğum bank'a geri dönüyor ?yazdıklarım bu kadar mı önemsiz harf dizilimleri? olduğunu düşünüyorum (Oysa; en çok herkese susuyor, en çok sana konuşuyorum klavyemi kendime dil yaparak. O akşam üstü cami avlusuna bırakıp kaçtığın sevdamız şimdi gün be gün büyümekte önemsiz iletiler sandığın satırlarda.)
Yine sigara paketimden bir sigara çıkarıyor her zaman ki gibi rüzgar ile yaptığım kibrit yakma savaşının galibi oluyorum. Derin bir nefes alıyor ve beynimi kemiren düşünceler ormanında kayboluyorum. Bu kaçıncı kayboluş; unuttum.
Saat 02:30 oldu. Bir süre gelip geçenleri izliyorum, gelip geçenler de bensizlikteki beni. Bir birimizden gelip geçenler olduk. İlk geldiğimdeki kalabalık yok artık. Şimdi tek tük geçmekteler gecenin ve gözlerimin içinden. Aklıma Dila ile bazı zamanlar Küçük çekmece'de buluştuğumuz iskele geliyor. Acaba duruyor mu o iskele biz durmazken üstünde. Yıkılsın. Çay bahçesinde oturduğumuz bahçe salıncağında şimdi kim bilir kimler sallanmakta! Ah! Dila; karanlık gecelerimin görünmeyen yıldızı.
Sigaramı, kibritimi, mp3 çalarımı sırt çantama koyuyor eve doğru yola çıkmadan önce kurduğum düşlerden , düşler gemisi yapıyorum. Üç basamaklı merdivenden iniyor, dizlerimin üzerine çökerek denize doğru hafifçe eğiliyor ve düşler gemisini denize bırakıyorum. Ardından bakarken düşler gemisinin, bir süre sonra gözden kayboluyor, Dila'ya dair nice düşlerin kaybolduğu gibi.
Geceye not: Çok üzgünüm..
Gecenin yalnızlığında kayboluşunu ne güzel dillendirmişsin abi...
Yüreğine kalemine bereket 🙂
cok guzel dizelerdi yureginize saglik👍👍👍👍