Avuçlarım Terliyor Gözlerinde
Sevdanın ovalarına düştüm yar, avuçlarım terliyor gözlerinde
Beklemem artık mevsimsiz yağmurları, beklemem cemreleri,
Sensin bütün rengim, sensin zifiri karanlığımı bölen kutsal ışık
Bir şiir, destan oldum, büyüyorum ?sevdam' diyen sözlerinle...
Dillerinin doğurgan ovalarına düştüm düşeli, yüreğime ?can' sözlerini sürdün süreli, acılarla örülü bu yüreği sevdin seveli ustura ayazlarım bitti, köklerime yeniden can yürüdü, düşlerimdeki kabuslarım sonlandı yar. İçimdeki incinmiş ve incelmiş sabırlarla, sazlıklarımda boy veren hasretlerle, gecemin denizindeki kahırlarla, avuçlarımda biriktirdiğim göz yaşlarımla, bomboş bir yitiklikle, dizginsiz bekleyişlerdeydim.
Ülkeme düşünce sesinin tınısı bütün ırmaklarımı kardelenler kuşattı. Rengarenk bir gök kuşağı aylar sonra yeniden kraterlerimi boşalttı. Unuttuğum, belki de acılarımın kuyularına attığım bütün sevda sızılarım çocukların çığlıklarıyla bana geri döndü. Titreyen ellerim, nemlenen gözlerim ve kilitlenen sözlerim başka yüzyıla indirdi beni. Yar, karlarımı eriten, sevdamı yeniden dirilten yar, seninle bu yürek aşkın otağına yeniden bağdaşını kurdu bu bahar.
Bizi birbirine yansıtan hangi yıldızdır ki, en kıyım acılarda düştü bağrımıza. Ağlamanın mendillerini kurutamadan daha, yüreğimizdeki sancıların tufanında yapıştı yakamıza. Denizlerimin yunusunun sözcükleri silinmeden ruhumdan, ormanlarımın keklikleri uçmadan kafesinden sevdanla sarsıldım ben. Yarim, gönlü sürmeli dolunayım. Her şafakta kapımı toynaklarıyla aşan ruhumun deli tayı. Seninle ben dolaşıyorum yeniden şu acılarla örülmüş yalan ve garip dünyayı.
Sevdama sağanaklar gibi çıkagelen, beni uzak diyarlara gülücükleriyle götüren yar. Senden önce hiçbir kırmızı ağlamadı içimde, hiçbir tükenmişlik mutluluk vermedi can evime. Ateşlerin hiç sönmediği bu aşk madeninde kimi orman gözlerine, kimi de düşlerine dalıyorum ben. Ellerin gelince usuma, ellerime bakıyor, gözlerin düşünce içime, gözlerinin zeytin krallıklarında ağına gözyaşı düşmüş balıkçılarla ağlıyorum.
Senin için şiirlerden inşa ettiğim aşk yelkenlimi saldım sulara bak. Delikanlı gezip gecelerde, yorulduğumuz yerlerde dingin uykulara aldım seni. Kök saldığım bütün yerlerde seninle yürek yüreğe, yaşanmamış tüm günleri doldurup heybemize sana sarhoş kelimeler biriktiriyorum. Gönlüme düşen zamansız gölgenle, sevdikçe olgunlaşan meyvelerimle dilim rüzgarda lal, gönlüm yüreğinde gezinen bir sal gibi, bu rüzgarların hiç kesilmediği denizlerden okyanuslarına gidiyorum.
Yatır yüreğine ve pışpışla korkularını şimdi. Senin gözlerinin şavkıdığı kentlerde ara beni. Kolumdaki paslanmış saatleri atmıştım nicedir bilinmezliklere. Nicedir, susmuş yüreğimdeki şarkılarla demli yıldızlar dolduruyordum kadehime. Usumdaki anıların çarpışmasından yüreğim kısa devre yapmış, kirpik seğremelerindeydi gözlerim. Yüreğindeki denizleri bırak ben boyayayım, bırak kelebek kanatlarına rengarenk ışıkların izdüşümlerini indireyim göklerden.
Umutsuzluğu ağlatırsa kırmızı, dilden dile düşer yaşadıklarımızın sızısı. Hayallerin tarlasına yıldız ekip, bildik bir felsefenin içinde çıldırtan bir yalnızlığı oynarsın sevdayla. Bazen kabına dar gelen mantığınla, kimi de metcezir sorgularında dağınık yataklarını toplarsın aşkın. Ürkek mavilikleri sağan, konuşunca tenine değecek bakışların izdüşümünde yeni bir devir açarsın yaşadıklarınla. Düşlerini parçalayan çakallar karanlığın uyandığı yerlerde gölgeni kovalar durmadan.
Avuçlarımda terlemelere duran zamanla, yüreğimde bekleyen harmanla düşlerin hiç eksik olmadığı bir yer var gönül tarlamda. Bir geceden diğer bir geceye geçerken bu sevda, incinmiş bütün sevilmişliklerimizde ?sen olmasan' olmuyor işte. Büyük balıkların süzgeçlerinin yosun bağladığı bu aşk denizinde, küçük balıklar ışığa hasret yaşarlar her zaman. Aldırmadan yürüdüğümüz bataklıklar kurutulmadan, gözlerimizdeki yaşlar kurumadan, yüreğimizdeki kutsal sevda pullanmadan, bu denizlerden çıkış yok bize.
Her ağlayışımızda tükendikçe, her sevdalanışımızda yeniden türedikçe, bizi birbirimize bağlayan zaman döndükçe bu sevda da değişime uğramayacak inan. Ellerinle yüreğimi okşadıkça, efsane gözlerinde beni ağırladıkça, ekinlerim yağmurunla büyüdükçe, yüreğimdeki kıyametlere de aldırmayacağım işte.