Aydını Kaybetmek 3

Toplum kolektiftir. İktidar katalizör oluşla yöneten, sunan güçtür. Değilse, çoğunluk seçimi ile erke gelip, istediği yasama ve yürütmeci oluşun yasalarını çıkarıp ta; arkanızdaki seçmeni de; ' işte size, halksa, halk! Halk iradesi ise; biz, tam da iradi seçilmiş bir halk iradesiyiz, demenin gaflet ve dalaleti değildir de nedir? Oysa bu kabil uzlaşı ile çıkacak olan da, yine sizin emek, gayret ve başarınızdırlar.

Girişmesiz olurla duran projeyi, eğer siz: 'bu benim meşru hakkımdır, çoğunluğum var, teklifi verir ve mecliste geçiririm' dediğiniz an bu hakkınızla yine bir başka sorumluluğunuz ve zorunluluğunuz olan ?parlamentoyu çalıştırma' gibi bir görevinizle, meclisteki çoğunluğumla ben bunu geçiririm dediğiniz tavrınız çelişirler. Çatışma başlar ve şiddetlenir. Nedeni de basittir. Demokrasi, bunların uzlaşısıdır.

Taslak projelerin partizanca olan sınıfsal olan bir tikelce sahiplenilişi vardır. Yasama, tikelce olanı; parlamento içinde tümelce olana doğru çekmek ister. Ya da çekmelidir. Parlamentonun tümelce oluklu halk iradesi olma koşulu tek boyutlu sahiplenme olan projeyi, parlamento zeminine çeker.

Parlamento halk egemenliği oluşla bir totemi anlamadır. Halk egemenliği de halkı temsilen oluşundan ötürü, partiniz dışındaki diğer sınıfsal partilerinde katılımıyla; bu iki anlayış sürtüşür ve çatışır, uzlaşır.

Kendi partizandı, tikelce teklifiniz burada kırpılacaktır. Sınırlanacaktırlar. Hatta kimi eklemeleri alacak oluşla beraber teklifiniz; yeni zaman zemin boyutu kazanıp, ancak böylece parlamentodan çıkacaktır. Yani girişmenin olduğu yerde, tikel ilklerin programı böyle oluşla genelleşir. Size ait her hangi bir tekil programlar, zorlayıcı olan yasallık içinde uygulanışlarıyla, yasallaşması da olasıdır. Ama bu zoraki yasallaşma hem hukuki değildir. Hem de parlamentonun kendi zaman zemin düzlemi içinde olması gereken; parlamentonun kendi çalışmalarını, kendisinin engeller süreçlere kayması demek olacaktır.

Kısaca şarlatan aydınlar; bilerekten, girişmeli davranışları görmezden gelir. Girişmeli olur davranışların nasıl olacağını ve girişmeli davranışların hangi zaman zemin boyutlarına kayışla değişip dönüştüğünü hep görmezden gelişle ağdalı ahkâmlar kesmeğe başlarlar. Biz de kuzu kuzu dinleriz!

Oysa söz de bu gibi aydınlarımız; hükümet etmenin; aynı anda hem kendi teklifini vermekle hem de kendi teklifi dışında olur birçok başka sorumlulukları da hükümet katalizörlüğü altında giriştirir oluşun eğilimlerini ortaya çıkacaklarını; sanki hiç bilmezlermiş gibi olmanın söyleyişleri içine girerler.

İkinci savunmaları da; 'demokrasilerde sözü, halk söyler! ' der olmalarıdır. Bir kere bu söz hiç doğru bir söz değildir. Toplumun insan yapısı gibi toplumun sınıflı yapısı halka da yansır. Bu nedenle halkın mono blok bir iradesi oluşamaz ki son sözü halk söyleyebilsin. Demokrasilerde halkın iradesi parçalı oluşumlarla, temsilcilikler üzerinde ilişki eştirilip, yürür eştirilecek bir uzlaşı sanatıdır. Bu anlamda siyasette, zor bir sanattır.

Uzlaşılar çıkarmayan iktidarlar, demokrasilerde son sözü halk söyler, diyemez. Uzlaşı olan yerde ancak son sözü halk söylemiş olurdu. Uzlaşı kolay işleyen akış değildir. Uzlaşı çok çetin ve çetrefillidir. Uzlaşı çok kez akışı yavaşlatır. Uzlaşma çok kez süreci durdurup, akışa tıkaç da olabilmektedir. Uzlaşının doğası bu. Ama kasti olmadıkça, süreci hep akıtır.

Yukarıda söyledik, parlamento parçalı oluşla halk egemenliği olan totemi anlama gerçekleşmesidirler. Bir parçalı oluşum ne kadar ekseriyet olursa olsun; arkasındaki seçmeni, halkın tümü sayılamaz. Halk tekil bir kavram değildir. Demokrasiye ve halka dek kavramları diğer yazılarımda tartıştığımdan burası için tekrar ele almayı gerekli görmüyorum.

Diyelim ki; 'demokrasilerde sözü (uzlaşıyı) halk söyler' olsun! Oysa demokrasiler de seçimler vardır. Tüm seçimler halkın sınıflı yapısından ötürü, halkın zorunlu ve parçalı oluşuyla halkın çeşitli çekim noktalarında kümelenmeleri de bu tür her bir odak sal parçalar üzerinde gerçekleşir. Bu gerçekleşmenin her bir küme sel olucu istatistiği (aritmetiği) de, halkın tümü değildir. Çoğulculuk totemi, çoğunluğun diktasını reddeder.

Bu nedenle demokrasilerde halkın son sözü bu şekil oluşlarla, parçalı söylediğinin tabusuyla, kabul olunur. Demokrasilerde sözü halk söylemez. Halk çeşitli sözleri söyler. Ana iskelet, iktidar etrafındaki teklif ve olum lamalardaki uzlaşıya değin yapılan girişmenin sanatı da; politikalarının başarısıdır. Demokrasilerde söz değil, sözler vardır. Sözlerin filtre oluşla girişen bileşkesi vardır. Bu demokrasici totemi alandaki yolların, birisi de, işte budur.

Biz şimdi reelde olana bakalım. Böylesi yaldızlı sözleri söyleyip de, reelde bu sözün aksine olan her bir girişmeleri gargaraya getirmek nasıl olurmuş onu görelim. Çünkü bu tür aydınlarımız yukarıdaki birinci örneğimiz içinde de söylendiği gibi; 'her iktidarın, kendi yasa teklifini verme hakları vardır. Ve elbette iktidarların kendi tekliflerini mecliste geçirme hakları da vardır' diyen söylemleri, hemen herkesin üzerinde ittifak edeceği bir söylemdirler!

Ne var ki iktidarlar yasal olanın içindeki bu tür meşruiyetlerle yola çıkarlar. Bu hal, böylesi doğru zemin üzerinde oluşunuzdur. Aydınlar öncelikle sizin bu argümandaki, olası zihni ikna olma onayınızı ele alırlar. Sonrasında da, sizin konuyla olan aynı yönlü onama eğimli, stabilize frekanslı dikkatinizin dağılmaya başlayacağını bilirler. İşte sizler bu algı içinde iken, sizleri yanıltacak olan konuşmaların zaman ve zeminini kaydıran bant ve süreçlerin, frekansına geçerler.

'Her iktidarın, kendi yasa teklifini verme hakları vardır. Ve elbette iktidarların kendi tekliflerini mecliste geçirme hakları da vardır' deme lafzı, girişmeler içinde oluşla kendi başına hiç bir anlam ifade edebilir bir söz değildir. Neden mi? Bir söz, tartışılır ortam içinde (parlamentoda) tartışılmadan; o söz ve sununun parlamento içinde girişmeleri olmadan bu girişmelerini göz ardı ettiğiniz zaman, süreçler bozulur.

Sürecek

18 Aralık 2012 5-6 dakika 1084 denemesi var.
Yorumlar