Aynadaki Gizli Ayetler / Yalan
Yaratan, insanı savaşmak için değil, kendisini bulması için yaratmıştır.!
Ve aslında..
.. İnsan, kendi yalancısıdır. Ve hiç bir insan, bilmediği yalanın peşinden koşmaz, koşamaz.Yalanın peşinden koşmasının temel nedeni ise; hangi düşünce olursa olsun, kendine has ve özgü bir fikri olmaması, duygu ve hazlarının doğduğu günden bu yana bastırılmış olmasıdır. Bu bastırılışın toplum içerisindeki ismi, kimi zaman terbiye, kimi zaman gelenek ve adet, kimi zaman ise felsefe ve din gibi görüşler olmuştur. Bu durumda; kendine has ve özgü düşüncesi ve fikri olmayan bir bireyi, becerisi, zevkleri ve kişiliği yönünde yalanlar söyleyerek ikna etmek oldukça basit olacaktır.
Kendini bilen, kendine özgü düşünceleri olan bir birey ise, her hangi başka bir kişi ya da kişilerin düşüncelerinin peşinden gitmek gibi bir ihtiyaca bürünmez. Kendine özgü düşüncesini kendisi yaratır ve uygulamaya koyar. Bunun adı, şu andaki dildeki telaffuzu olarak, özgürlük değil, asıl ve gerçek birey olmaktır.
Günümüzdeki toplumları peşinden sürükleyen insanların var olma amacının kökünde; yani, kendi bildiklerini bir başkasına öğretme çabasının altında, yalanlarını doğrulatarak, bir nevi karadüşünce aklamak vardır. Herhangi bir ideoloji adı altında, faydalı bir şeyler yapmak düşünce kandırmacısı ile toplumun önüne çıkan kişi ya da kişiler, toplumun en zayıf yönlerini bularak o zayıf yönleri güçlendirmek yolu ile diğer güçlü yanları zayıflatmaktadırlar. Ve sonuç olarak toplum kökten zayıflamaktadır aslında. Bunun farkına varan ve dile getiren insanlar ise, yazının başında belirtilen, gelenek, kural vs. gibi bastırmalar ile cezalandırılmak sureti ile güçsüz bırakılan topluma gözdağı verilmektedir.
Nedir peki çözüm?
En basit yöntem; bireye verilen düşünme gücünün birey tarafından kendi iradesi ile kullanılmasıdır. Bir aynanın karşısına geçtiğinizde, o aynada kendinizi görmek için nasıl ki bir başkasının yardımına ihtiyaç duymazsanız, düşünmek için de yardıma ihtiyacınız yoktur. Olgu ve olayların iyi ya da kötü oluşunu kabul etmek, sorunu ortaya çıkarmak için atılan en iyi başlangıçtır. Size uygun olmayan bir düşüncenin karşısına geçip o düşünceyi kabul etmediğinizi söylemek, başkaldırış değil kendinizi ortaya koymaktır. Bir düşünceniz olduğu hissini karşı tarafa yansıtmaktır. Çünkü karşı tarafın sizin hakkınızda bir şey bilmediğinize dair bir düşüncesi var ise ve sizi ele geçirmeye çalışıyorsa, karşısına geçip onun düşüncesine katılmadığınızı söylemeniz; her ne kadar basit bir şey gibi görünse de, o kişinin sizi elde etmesi için başka bir yol bulmak için her şeyi baştan alması gerekeceğini düşünürseniz, ona epeyce büyük bir darbe vurmuş olduğunuzu anlarsınız. Bu darbe sonrasında, o kişi, yeni planlar, yeni bastırış yolları aramak ile meşgul olacağından siz kendi yolunuza gideceksiniz.
Sonuç itibari ile, (günümüz dili ile), ister gelişmiş olsun ister gelişmemiş olsun, her türlü toplumsallaşmanın temelinde, çağlar boyu süregelen, kendilerine önder lakabı takan insanların, kendi ego ve düşüncelerini insanlara kabullendirme ihtiyacı bulunduğunu görmekteyiz. Savaşlar, siyasi ve ekonomik darbeler, ihtilaller, ayaklanmalar... Adı ne olursa olsun, sonunda kazananı olmayan bu olayların en büyük nedeni; kendi düşünce ve fikirleri olmayan ve toplum adı altında bir araya getirilmeye çalışılan insanların biri ya da birilerince kullanılarak kendi çıkarlarını gerçekleştirmeye çalışmak olmuştur.
Dünya kurulduğu günden bu yana, bilinen ilk savaş olan Habil ile Kabil arasındaki savaş dahil olmak üzere, kazananı olmayan bu savaş vs. gibi kötü olayların önüne geçmenin, çok zor da olsa imkansız olmayan, yolları elbet vardır.
Ve çözüm, yine bireyde başlamalıdır. Bir an olsun, dikkatinizi kendinize verin. Bu yazıyı siz, bir başkası istediği için mi okuyorsunuz yoksa kendi iradeniz ile mi? Yazıyı beğenin ya da beğenmeyin. Anlatılanları saçma ya da mantıklı bulun. Önemi yok. Bir düşünceye katılmak ya da katılmamakta ne kadar özgür iseniz, biri ya da birilerinin sırf kendi çıkarları için toplumları birbirine düşürmelerine göz yummak ya da yummamakta da özgürsünüz. Her şey bireyde başlar diyorum yeniden. Savaşları durduracak hiç bir barış tek başına sağlamaz ama her barış bir kişi ile başlar! Sen, ben, o, biz, siz, onlar. Yani herkes. Yani toplum denilen mekanizmayı oluşturan herkes bu barışa sonuna kadar inanmalıdır. Dini, dili, ırkı ne olursa olsun... Gerçek başarı gerçek bireyle olur.
Alna yazılan olur devri sona erdi artık. Alna yazılan yazıyı yazan yüce varlık o alna sahip beyine de düşünme gücü vermiştir. Bunu unutmak ve ya unutturmak, o alna yazılan yazıyı okumadan körü körüne bağlanmaktan da öte ne yazdığını, kendi çıkarı için sizin gözünüzü boyayan kişinin dilinden dinlemektir. Ve sonuç mutlak suretle hüsran olur.
Bu yazıyı okuduktan sonra, bir an olsun, aynada kendinize bakın. Birileri sizi kandırmak için yüzyıllardır uğraşmışsa siz epey güçlü birisiniz demektir. Ve siz bu denli güçlü iseniz, sizi kandıranlar ile sonuna kadar mücadele edebilirsiniz demektir.
Yüzünüz, Yaratanın size bir emanetidir. Size anlatmak istediği her şeyi yüzünüzde bulacaksınız. Gözleriniz açık olsun.
..
Küfür ediyorsanız rahat olun.
Ben rahatsız olmam.
Eyvallah.
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
yazımı , günün denemesi seçen kurula teşekkür ederim.
saygılarımla..
Yazdıklarınızın altına imzamı atıyorum... Çok başarılı bir çalışma...Aynı zamanda her cümlesiyle doğru gözlemler...Tebrik ediyorum
çok güzel çok gerçek,öyle gerçek ki; insanın herşeyden vazgeçip sadece barış ıçin hayatinı ortaya koyasi geliyor... Keşke dünya barışı bu kadar kolay olsaydı... Teşekkürler guzel insan güne duşen anlamlı denemen için...
Filiz Hanım, Ahmet Bey ;
Yorumlarınız için teşekkür ederim. Değer kattınız. Saygılarımla..