Ayşe
Cinsiyetim belli olunca anladım zor bir hayatın beni beklediğini annemi babama mahçup edip, babamı çevresine karşı hayal kırıklığına uğratmıştım kız olmakla. Kız haberi eve varınca evdeki mutluluk yerini buruk bir hüzne bıraktı. Ninemin soy, dedemin evine direk hayallerini yerle bir etmiştim. Annem ve babam ha erkek ha kız, hayırlı olsun diye birbirini teselli ederken, dedem ve ninem olsun evladım yaşınız genç olur diyerek beklentilerinin gerçekleşmediğini ima ediyorlardı. Anneme beklenen verimi sağlayamayan bir işçi, Babama bir işi beceremeyen adam gibiydi insanların bakışı. Beklenen den önce gelişim hoş karşılanmasa da zorlu bilinmeze doğru yolculuğum çoktan başlamıştı. Yolun başında ağlayınca sus, konuşunca kes sesini, fikrimi söyleyince karışma, gülünce sırıtma ile bana tahammül edilemeyeceğini çoktan anlamıştım. Benden sonra gelende bir kız olunca annemden umudu kesen ninem soyu, dedem direği için erkek yapan bir kadın aramaya çoktan başlamıştı bile. Dört yaşındaydım yaşıtlarım oyuncakları ile oynarken bana verilen oyuncak kardeşimdi. Saçlarını taramaya, mamasını yedirmeye, altını almaya başlamıştım. Bir işi beceremeyen annem herkesin gözünden düşmüş herkes hesap soruyordu. Hayvanlara baktınmı, yemek yaptınmı, sobayı yaktınmı, çapayı yaptınmı. Babam bile anneme çoktan sırtını dönmüştü. Annem artık ne eş, ne kadın, neana nede insandı. Annem evde yer işgal eden bir boğazdı. Bazen dedem bazen amcam bazende babam tarafından sürekli dövülürdü. Annemi gördükçe gelecek korkularım iyice artmıştı. Zavallı annem eşinin çevresinin sevgisini tekrar kazanmak için hiç durmadan çalışır dururdu ama nafile. Bende aynı şeyi yapıyordum babam saçımı okşasın, ninem kucağına alsın dedem bir günde olsa bana bir hediye alsın diye kardeşime çok iyi bakıyordum. Okula başladığımda öğrendim adımın Ayşe olduğunu öğretmenim bana gel gız kalk gız sus gız değil bana gelirmisin Ayşe sende söylermisin Ayşe diyordu. Öğretmenimin kızı olmak hayalini kuruyordum hep. Okula gitmek için erkenden kalkar öğretmenimin oturduğu evin karşısında bekler o evden çıkınca okula kadar onunla birlikte okula giderken yolun bitmemesi için dua ederdim. Okumak istiyordum öğretmenim gibi olmak öğretmen olmak sevgi görmemiş çocuklar için sevgi dağıtmak için. Dedem ninem babam köyümdeki insanların cehaletinin sona ermesi için. Kardeşim okula başlamış, bende o yıl okulu bitirecektim babama bulunan üvey annemin erkek çocuğu olmuştu silahlar patlıyor halaylar çekiliyor ninem adaklarını dedem hayrını yapıyordu. Babam elinde sigarası köy kahvesinde çaylar benden deyip kaybettiği itibarını geri kazanmış gibi kasılıyordu. Eve geldiğinde mutluluktan ne yapacağını bilemiyordu hatta bazen şaşırıp saçımı oksadığı bile oluyordu. Ahmet bir yaşına gelmiş bende ortaokula gidecektim. Annem hariç bütün aile sert bir şekilde kız kısmı okurmu okuma yazma öğrendin gerisini napcan Ahmete bakacaksın deyince dünyam yıkıldı. Resmen sigortasız işim başlamıştı artık. İyi bir bakıcı olduktan sonra Ahmet dört yaşına gelince yatalak olan ninem için hasta bakıcılığına da başladım. Onbeş yaşına geldim köyde elinden her iş gelen güzel hizmetliyi çocuğuna eş yapıp baktırmak isteyen ev işlerinden emekli olup rahat etmek isteyen görücü denen kadınlar evimizi amele pazarına çevirmişlerdi. Bana bir şey soran yoktu zaten hepsi anne babamı kandırıp ikna etmeye çalışıyordu. Babam kendini kastıkça kasıyordu. Bu iyi yetişmiş onbeş yaşındaki güzel hambalı kapmak için adıma kavgalar yapılıyor hatta beni kaçırmak isteyen birini amcam öldürüp adıma cinayet bile işlenmişti. Sonunda kurban olacağım adam bulunmuştu kırkbeş yaşında köyün ağalarından birine ikinci karı olacaktım. Yapmayın etmeyin dedimsede nikahta keramet vardır deyip attılar gerdek odasına adam içeride kaçmasın diye tecavüz edilmemi bekleyen babamda kapıda bekliyordu. Kendimi camdan atıp hastanede açtım gözümü. Karşımda ilk gördüğüm kişi ilkokul öğretmenimdi yanımdaydı. Korkma Ayşe dedi. Yaşayacaksın yeni bir hayata başlayacaksın. Dediğinide yaptı Belçikadaki bir akrabasının yanına beni turist olarak gönderdi oraya varınca yaşamak istediğimi söyleyip sığınma başvurusu yaptım. Belçika hükümetide kabul edip yaşayacaksın dedi. Eğitimime kaldığım yerden devam edip Yirmi sekiz yaşında eğitimimi tamamlayıp Bir bankada müdür oldum. Otuz yaşında benimle aynı yaşta bir doktorla evlendim. İki kızım oldu kırk yaşında yeniden ülkeme öğretmenimi ziyaret etmek hemde tatil yapmak için ailemle birlikte ülkeme döndüm. Öğretmenimle sarıldık hasret giderdik ertesi gün kız kardeşimi bulup görüşmek için yanıma davet ettim. Akşam kapının zili çaldı Ayşe koştu kapıyı açtı.....
Sonra nemi oldu gelen Ayşe'nin yerini öğrenen kardeşi Ahmetti. Kapı açılınca Ayşeyi öldürdü. Töre böyleydi. Ahmet aile kararının infazını yerine getirdi. Başka ülkelerin yaşattığı Ayşeyi kendi ülkesi yaşatamadı.
Kadın cinayetinin sona erdiği, çocuk gelinlerin olmadığı, kadına tecavüz ve şiddetin son bulduğu, tecavüzcüsüyle evlendirilen kadınların kocalarının yaptıklarının hesabının sorulduğu ve yapanın yanına kar kalmadığı zaman kadınlar gününü kutlamak dileğiyle... Onun için kadınlar gününü kutlamıyorum.
Her yıl 400'e yakın kadının öldürüldüğü, Her akşam 10.000'e yakın evde kadınlara dayak atıldığı, on binlerce çocuk gelinin olduğu bir ülkede kadınlar günümü kutlanır. Çelişki değilmi ta 1857'de 160 yıl önce Amerikada 120 kadın polis şiddetinden öldü diye, her yıl sırf kadın olduğu için kocası, babası, kardeşi yada ailesi tarafından 400'e yakın kadının öldürüldüğü ülkede de kadınlar günü kutlanması. Amerikada olmuş yasalar çıkarılmış bu olaylar bitmiş onlar 160 yıl önce olan olaylar bir daha yaşanma sın diye kutluyor. Biz geçen yıl 350 'ydi bu yıl 400 oldu. Seneye 500 oluncada kutlamaya devam der gibi arttıkça kutluyoruz. Hepimiz sustuğumuz için, bir şey yapmadığımız için. Suçluyuz...
Bu arada ilginç bir bilgi geçen yıl kadın cinayeti işleyen 376 kişiden sosyal medya hesabı olan 174 kişinin 141'i bugün herkesin yaptığı gibi kadınlar gününü kutlamış.