Baba olmak

..suya akseden şehrin dili üzerinde,ne çok güzel söz sıralanabilir.Çok düşündürücü anlam yüklü ve masalımsı bir görünüm ışıklı şehir.Kış soğuklarını yaz akşamlarına dönüştüren hisli içli duygusal bir tablo gibi İstanbul.İnsan,bu şehrin hiç eskimeyen tazeliğine, dokunulmamış masumiyetine ve bozulmamış tarihsel dokusuna eşsiz güzelliğine hayret ediyor.İşte genç adam,bu şehre geldiğinde aylardan eylül'dü,bu duygusal ay ruhunda renkli değişimler yapıyordu.Kendisini bir taşralı olarak hissettiren şaşkınlığını da unutamıyordu .Anadolu'da küçük bir beldeden metropol bir şehre gelmesinin kendisinde yaşattığı heyecan kaçınılmazdı.Zincirleme devam eden gelişmelerin sonucu olarak bu şehre yerleşmeye karar verdi.Yıllar ne çabuk geçiyordu bin bir tecrübe ve kayıplarla akıp gitmişti. Bu şehre geleli kaç yıl olmuştu bunu bile hesap etmek istemedi genç adam,çünkü farklı bir heyecanın tarifsiz fakat tatlı sıcak bir gerilimin içindeydi.Hastahanenin dışında sırtını duvara dayamış sigaranın dumanına karışıp gidecek kadar, içi içine sığmıyordu.Bütün kuşlar masum dedi,sevenler ve aşk da çok masum,ve kuşların gözleri masumiyeti anlatır,ve çocuklar da aynı masumiyetin devamıydı.Bunları düşünmeyi neden aklına getirdiğini bilmiyordu ve anlayamadı,bir içeri bir dışarı çıkıyor sigara üstüne sigara içiyordu( oysa sigaradan kurtulmak istiyordu).Evet çocuğu olacaktı inanılır gibi değil,belki az sonra onu görebilecek kucağına alacaktı.İnsan bebeği, o büyük alemi, insanın ilk başlangıcını,en önemlisi de kendi küçüklüğünü görecek,tanıyacaktı .Film şeridi gibi geçiyordu hayatı gözlerinden,Gönen ve köyünün havası,suyu toprağı,anne-babası ile yaşadığı mütevazi hayatı .Öğretmen olarak 2000 yılında hayata atılması ile yaşadığı hızlı olaylar ve 2005 yılı İstanbul günleri,ve bu şehirde gözünde abarttığı konular ,ya da acemi tutulması ile geçirdiği sancılı dönemler.En nihayet daha olgun ve ağırbaşlı kavradığı gerçekci yıllar.Nereden nereye dedi genç adam,sigarasından son nefesi çekerken.Kalbi hızla atıp duruyordu,hastahane bahçesindeki ileri geri yürüyüşleri ile bunu bastıramıyordu.İçeride kendisini bekleyen,kendi ömrünün ilk başlangıç müjdesini beklemekle karşı karşıya kalmıştı.Rabb'ine dua ediyordu,en iyi baba olma ve sorumluluklarını yerine getirmede hiç aksaklık yapmayacağına dair sözler verip duruyordu.Yeter ki sağ-sıhhatte çocuğuna kavuşabilsin.Zaman donmuş ve dünya sadece genç adam,ve doğacak çocuğu için dönüyordu,hiçbir sesin,gece ve gündüzün ışık ve gölgenin farkında değildi.İstanbul hep aynı yerden doğuyor aynı yerden tebessüm ediyordu,hiç bitmeyen şarkılar sönmeyen ateşler gibiydi.Hatta yorgunluk vermeyen duygular yaşatarak insana akıyordu.Ama genç adamın bekleyişi hiç geçmeyen zaman ve bitmeyen bir çile gibi sürüyordu.Hayatının inişli çıkışlı mutlu mutsuz olaylarını,hepsini sırtlanarak bugünlere taşımış kendisine kambur yapmıştı.İlk kez duygularının bu kadar inceldiğini hatta ağlamaklı olmak-olmamak arasında gelip gittiğini fark etti.Duaya açılan kalbini ve dudaklarından dökülen sözleri serbest bırakmıştı,'Allah'ım,ancak sensin,sadece sen bizi görüp gözetensin,sana yöneldik işlerimizi kolaylaştır Rabbim,çocuğumu ve annesini bana bağışla yüzümüzü güldür..' duasına devam edemedi kelimeler ve sözcüklerde uyumu yakalayamıyordu,arada bir ellerini cebine sokuyor ,gözlerindeki endişe ve sevinçleri de saklıyordu,kendini derin bir sessizliğe bıraktı.Doğumun gerçekleştiği o saat ve sırtından kalkan yükün verdiği rahatlıkla Rabb'ine hamd etti,sakin görünmeye herkesten daha soğukkanlı olmaya dikkat etmeliydi.Şimdi yeni bir bekleyiş ve ilk karşılayış heyecanı başlamıştı.Çocuğun adını sık sık tekrarlıyor diline alıştırıyordu 'Yusuf Emir' olacaktı...
................................................................................................................
...Genç baba,her sabah ve her akşam ilk günden itibaren büyüyen çocuğuna koşarken onun meleksi cennet kokulu varlığına abdest alarak yaklaşıyor derin bir saygı ve sevgiyle kucaklıyordu.Allah'ım bu ne güzel bir imtihan,bu bebek bu mini küçük canlı, bu göz-kaş-burun ve yüz,nasıl olur da kaybettirir insana diyordu.Sen küçüğüm,bebek dünyam,hayatıma gireli beni değiştiren gücüm,seninle hiçbir imtihanı kaybetmem ben diye fısıldadı.Akşam olduğunda çocuğuna kavuşma heyecanını bir türlü bastıramıyor, onun kokusunu içine çekmek için can atıyordu.Her zaman kendisini fark eden bebek gözlerin nasıl da parladığını,konuşmak isteyip de harf ve kelimelere dökemeyişindeki canlılığını seyretmek genç babaya mutluluklar yaşatıyordu.Kimi zaman her şeyin farkında oluşu dikkatli ve uyarıcı bakışları karşısında şaşırıyor çocuğun bu özelliğinden dolayı ne kadar şükretse azdı...14.03.2013

14 Mart 2013 4-5 dakika 164 denemesi var.
Yorumlar