Babaannemin Senaryosu
Ayranı bedava olan çeyrek asırlık bir hikaye çek bana.
Alo hayat(!) sana diyorum.
Sessiz sinemanın ilk kuralı yerli mi yabancı mı onu söylemek ve ardından kaç kelime onu belirtmek. Benim sessiz sinemamdaki film hem yerli hem yabancı. Üstelik tek kelime. Bilin bakalım nedir?
"Babaanne".
Bulgaristan doğumlu bir Türk kadınıdır kendisi. Şahsına münhasır bir kadındır. Çekilmemiş filmimizin kafa sesi benim. Yani torunu. Sinema bilmeyenler için bir açıklama yapayım. Kafa sesi dış ses demektir. Tüm senaryoyu ve kurguyu dramatize edeceğim.
Çekilmemiş filmlerin en kült olmuş bir hikayesidir. Amerikan gecesi tekniği kullanılmış bu hikayede gündüz çekilmiş bir filmi gece çekilmiş gibi göstereceğiz.(Nuit Americaine). Neden bu tekniği kullanacağız; maliyeti düşürmek için. Hikayemizin başlarında köyümüzde elektrik olmadığı için gece çekimleri imkansızdır.
Net derinliğini Balkan Göçleri ile vereceğiz. Yönetmenin ilk filmi olduğu için bu terimleri kullanması gayet normal. Yoksa ağzı yayık ayran gibi "deep focus" demesini bilirdi. Onun sanata bakışındaki fotoğrafik ve sinematoğrafik teknikler, sinefil(sinema düşkünleri) insanları rahatsız etmiyor.
Karşılarında sert ve yalnız bir kadın var.
İçinde kendi kuralları var bu kadının. Ana-yasa uygulamak zorunda. Ters ninja kanunları geçerlidir. Kafa sesi olarak hemen açıklama yaparak başlayayım. Ters ninja kanunları; senaryoda ve sahnede kötü adam çok ise, başrole zarar verme olasılığı o kadar düşüktür.
"Yıkılmadım ayaktayım" şarkısındaki ilham alınan kadındır yani kendisi.
Filmimizin kurumsal desteği dedemin vefatından sonra kendisine bağlanan emeklilik maaşıdır. "Kuramsal destek" benden geliyor. Çünkü sağolsun akşam ezanına kadar sokakta maç oynama iznini verip ikindi ezanında bastonu ile tanıştırmayı seviyordu. Üstelik o zamanlar devletimizin teknolojisi "dumanlı trenler" ile kısıtlı olduğu için, arka planda görsel olarak güzel görüntü vardı.
Babaannem takma isim kullanıyordu. Takma adı Halime.
Mahalle baskısını üstünde hissetmiş entellektüel bir kadındır. Metafizik ve felsefe ile yakından ilgilenmişliği vardı. Bu size ilginç gelmesin siyasi kimliğini saklamak için bilimin materyalistliğine sığınıyordu. Kapitalizme ne kadar karşı çıksa da, aklını yitirdikten sonra olmayan tarlaların olmayan paralarını hesaplamaya başladı. Olsun paranın olmayan imanına, fıkıh dersi verdi.
Modernizm akımıyla doğrudan ilgilendi. 28 Şubat sürecinde, göçmenlerin ilk yerleşkelerinden olan Sincan'da aranan isimlerden oldu. Namlusunu halkına doğrultmuş tankların adına "post-modern" devrimler yapanlara karşı dik durdu. En azından balkonda asılı olan çamaşırlarını kaldırmadı. Korkmadı ve dik durdu. Çağın duyarlılığını yerine getirmiş ve pazar günleri halısını balkondan çırpmamıştı. Sözlerinin soyağacından, gelinlerine darağacını hissettirdi. Modernize edilmiş akımlar içerisinde geleneksel olanı reddetme isyanına kalkışmadı.
O dönemki siyasi fikirleri bir çok gelinin "tezsiz film" teorileri yürütmesine vesile oldu. Fesatist bir kadın olma özelliğini hiç yitirmedi. Bir çok kaynanaya önderlik etmiştir. Kadın haklarının içinde kutuplaşmalara yol açtı. "Kadın haklıdır ama kaynana olunca" gibi demeçler verdi ikinci kattaki evinin balkonundan. Anti-Gelin, Dev-Kaynana ve Milliyetçi Fesat Kaynanalar gibi örgütlenmelerden yargılandı. Bir çok altın gününde gelinlerin eleştirilerinden kaçamadı. Ama Halime lakaplı babaannem hiç yılmadı.
Metafizik ile kurşunun yapısını incelemesiyle başladı. Bir çok yaşıtına kurşun döken Halime lakaplı dava kadını, arkadaşları tarafından saygıyla karşılandı. Onun bu kurşun dökmelerinden tedavi olduğunu söyleyen bir grup insan, onun adına örülmüş patikler yaptılar ve sattılar.
Cuma günleri evinde kadınları toplayarak sohbetlerde bulundu. Bulgaristan göçmeni olduğu için evinin olduğu binaya "Bulgar Rum Patikhanesi" gibi çirkin iftiralar atıldı. Ama asla yılmadı ve yıldıramadılar. Felsefenin sorgulayıcı yönüyle bastonuna kuvvet üstesinden gelmeyi başardı.
Avrupa doğumlu olmanın avantajlarını, Türk olmanın gücünü felsefesine yansıtmaktan çekinmedi. Yunan kültürüne yakın yerlerde çocukluğu geçtiği için bir ara Yunan Mitolojisinden afrodit ile ilgilendi.
Bulunduğu Razgrad, Amasya ve Sincan gibi yerlerde bir çok makale yazan babaannem, afrodit için yapılan eleştirelere en son afife(namuslu kadın) birisidir diyerek gündem yaratmıştı.
Şimdiler yatalak bir hastalık geçiriyor Halime kod adlı babaannem. Onu oturttuğumuz köşeyi, gazetenin ona ayırdığı köşe olarak biliyor.
Bizde onun oturduğu köşenin diğer köşelerinde, onun mavi ve sert bakışları arasında anılarını dinliyoruz.
Kafa sesi olarak babaannemin hayat öyküsünü görüntüsüz izlemiş olduk. Fragmandan aktaracaklarım bu kadar.
Saygılarımla.
Kafa Sesi- Halime Torunu
Sencer Gültuna