Babam ve Kral Başbakanla Aynı Fikirde

Vaktiyle babam yurt dışında resmi din dersi öğretmeni olarak bulunuyordu.O zamanlar henüz 12-13 yaşlarımda,aynı zamanda kiliseye bağlı olan okulun altıncı sınıfındaydım yanılmıyorsam.Okulun adı Institut Du Sacré-Coeur,yani Temiz Kalpler Enstitüsü.Buradaki 'Temiz Kalpler'in dinsel bir misyonu da var bu arada..

Yer,Belçika'nın Liège Kenti..Belçika resmi din olarak Hristiyanlık,Müslümanlık ve Museviliği kabul ettiği için bu dinlerin öğretilerinin okullarda ders olarak okutulması zorunluydu. Bir gün,alt sınıflardan Fatima adında Cezayirli bir kız ortak İslam dersimiz esnasında sınıfta başı açık olarak bulunuyordu.Hıristiyanlar din derslerini görürken biz Müslüman öğrenciler de,bize ayrılmış,duvarında Kur'an ı Kerim ve Mekke resmi asılı bulunan;bir köşesinde üzerlerinde tespihleri hazır duran birkaç seccade serilmiş başka bir sınıfta,İslam dersimize giriyor ve sesli olarak Kuran ı Kerim öğrenip okumaya çalışıyorduk.Okulun müdiresi olan rahibe dersi kontrol amacıyla kapıyı çalıp içeri girdi.Bir müddet hiç anlamadığı ve bizim zar zor,babamın ara ara müdahalesiyle,okumaya çalıştığımız Kur'an'ı dinledikten sonra,özür dileyerek dersi böldü ve Fatima'nın neden başının açık olduğunu dersin öğretmeni olan babama sordu.Babam böyle bir soruyla karşılaşacağını hiç tahmin etmediğinden,öncelikle göstermiş olduğu duyarlılıktan ötürü teşekkür etti ve Fatima'nın yaşının henüz çok küçük olduğunu (Fatima henüz birinci sınıftaydı) ve İslamiyet'te akıl baliğ olmayanların dini mükellefiyetlerden muaf olduğunu ve bu durumun mazur görülebileceğinden falan bahsetmeye çalıştı dilinin döndüğünce...Aynı zamanda Église du St. Nicolas Sacré Coeur (Aziz Nicolas Temiz Kalpler Kilisesi)'e bağlı beş okulun müdiresi de olan ve karşımızda rahibe kıyafetiyle sınıfın tam köşesinde ayakta duran o kadın,babama dönerek başını adeta 'Olmuyor Hocam' edasıyla sallayarak,elini duvarda duran elektrik anahtarına uzattı ve ışığı yaktı...Sonra söndürdü ve sonra bir daha yaktı..Bizler şaşkınca ne yapmaya,ne anlatmaya çalıştığını merak ederken;bizdeki kendini ilerici zanneden (aslında size öyle yutturmaya çalışan),özgürlük düşmanı,kampçı-tankçı bir takım fosillerin sinirlerini bozacak öyle bir laf etti ki,aradan otuz yıla yakın bir zaman geçmesine rağmen hala beynime kazınmış olduğunu itiraf etmeliyim...

'İnsanlar lamba mı ki ve sizin elinizin altında da benim bu düğmeye bastığım gibi bir düğme mi var ki,vakti zamanı gelince (akıl baliğ olunca),o düğmeye basacaksınız ve bir anda kafalarının içini aydınlatacaksınız..' Ve bize dönerek devam etti..'Belçika siz yabancılara zenginlik vaat etmez,iyi bir öğrenim de vaat etmez ki bu size kalmış..Ancak Belçika size kesin bir özgürlük vaat eder ! ( O zamanlar Türkiye'de ihtilal yeni olmuş,İran-Irak savaşı devam ediyor,Lübnan'da iç savaş var ve Yaser Arafat henüz gerilla dönemini yaşıyor).Belçika topraklarında bulunduğunuz süre içinde mensubu olduğunuz dini tam olarak öğrenmelisiniz ve öğrenirken de bu kurallara (bu okul içinde) uymalısınız.Dinini iyi öğrenen insandan Belçika'ya zarar gelmez.Lakin Belçika ve Avrupa'daki dinden sapmalar yüzünden nesil git gide bozuluyor.Kralımız da zaten bu yüzden,özellikle bu üç dinin resmi olarak kabul edilmesini kendi yetkilerine dayanarak kanunlaştırmıştır.Sırf bu yüzden Müslüman ve Musevi ülkelerden öğretmenler ülkemize davet edilmiş ve bu konuya ciddi bütçeler ayırmıştır.Bu ülkede önce dininizi öğrenmek zorundasınız,sonra isterseniz ateist de olabilirsiniz.Bunu (Dininizi) ve diğer her şeyi size hakkıyla öğretmezsek aslında o zaman sizi esir almış oluruz.seçme hakkınız olması için öncelikle bilmeniz gerekir.Önce öğrenin sonra istediğiniz gibi yaşayın. Lütfen Fatima derhal başını kapatsın ve şimdiden dinini hakkıyla öğrensin.Onsekiz yaşına girdikten sonra o artık özgür düşünen ve hareket eden,iyi bir öğrenim olmasa da,iyi bir eğitim almış bir insan olacağı için,ateist bile olsa onun istediği gibi yaşamasının da garantörü yine biz olacağız. İşte Belçika size bu gerçek özgürlüğü vaat ediyor.' Tabi benim henüz o yaşlarda bu konuyu algılamam ve bu şekliyle hatırlamama imkan yok.Ancak babam yıllar boyu bu konuyu yüzlerce kez gerek öğrencilerine ve gerekse fikir meclislerinde anlatarak gerçek özgürlüğün ne gibi bir şey olduğunu kavratmak hususunda bir ışık yakmış oluyordu...

Dindar ve Kindar Nesiller..
Başbakan dindar nesiller yetiştireceğiz demiş.Ne güzel demiş ! Hatırlarsanız bir önceki yazımda bizdeki bir hastalıktan bahsetmiştim..Tasvip etmediğimiz bir fikri veya siyasi düşünceyi taşıyan bir insanın sanki bütün sözleri yanlışmış gibi algılamak ve o söyleme topyekun savaş açmak...Ancak başbakanın işi epeyce zor gibi gözüküyor.Dindar nesilleri yetiştireceğim derken,'Kindar' nesilleri hiç hesaba katmamış anlaşılan.Mamafih bundan on gün kadar önce Milliyet Gazetesi yazarı Hasan Cemal de köşesinde bu duruma oldukça içerlemiş ve hazmedememiş olacak ki;ısrarla dindar bir aileden olmadığını vurgulama gereği duymuş. Dinle arası iyi olmamasına rağmen tinerci olmadığını beyan etme gereği duyacak kadar konuya sığ bir bakış açısıyla yaklaşmış (veya özellikle sığ bir pencereden göstermeye çalışmış).

Meraklısı için sayfa adresi..
http://www.internethaber.com/hasan-cemal-basbakan-recep-tayyip-erdogan-dindar-tinerci-dindar-nesil--399919h.htm

Özgürlük bir seçme hakkıysa eğer,seçenekleri kısıtlayarak nasıl insanları özgürleştirebilirsiniz ki..
Her fikrin,dinin düşüncenin serbestçe yaşanmasına ve yaşatılmasına gerçek anlamda bizzat siyasetin hizmet ettiği bir ülkede,kafaları o sığ düşünce denizlerinde karaya vurmuş olanların demokrasi ve özgürlük cacığını artık kimse yemeyecektir..

Din siyasete hizmet edemez,ancak (Din ve mezhep ayrımı olmaksızın) siyaset dine hizmet edebilir kanaatindeyim.Olayı bu bakış açısından yakalarsak ve özgürlükler anlamında irdeleyebilme,sindirebilme
cesaretini ve olgunluğunu gösterebilirsek,rahibeyi ve Hasan Cemal'i daha iyi anlamış oluruz sanırım.

Gösterilmeye çalışıldığı gibi değil ; artık görüldüğü gibi görmesini öğrenmemiz dileğiyle..

Saygılar...

20 Şubat 2012 5-6 dakika 7 denemesi var.
Yorumlar (1)
  • 12 yıl önce

    hım bu konuyu ben de dinlemiştim sanırım babanızdan

    ve bu yazıyla ne demek istediğin gayet net anlaşılmıştır

    gazeteden de okudum

    buna benzer çok olayla karşılaştım ben de Hollanda da bulunduğum yıllarda ve diyorum ki ağaç yaşken eğilir....

    bütün çocuklar islam fıtratı üzere doğar

    ...Peygamberimiz sallahü aleyhi vesellem, hadisi şerifte bütün çocuklar müslümanlığa uygun ve elverişli olarak dünyaya gelir buyurdular

    ya neyse şimdi vaazın sırasımı derste sandım kendimi

    kalemine sağlık...