Babama

Ahh babam!

Sırtı dünyaya hiç tam olarak yaslanamayan babam.
Ömrü hastalıklarla, eziyetlerle geçmiş babam.
Sana mı çekmiştim ben sana bu kadar benzerken.

Aynaya baktığımda senden almış olduğum yuvarlak yüzümle,
İri gözlerimle senden mi miras kalmıştı bana hastalıklar?
Babadan oğula geçmezken bu bedenin kederi; babadan kıza mı bulaşmıştı?
Bulaşıcı mıydı?

Birbirimize benzerken bu kadar bulaşıcı mıydık?

Ellerimi niye hiç tutmadın baba?
O kadar mı büyüttün beni içinde?
Gözünde mi küçülüyordum elimi tutsan...
Elimi tutmadığın yerden başladım ben büyümeye, küçükken büyüdüm. Elimi tutmadığın için tutundum hayata.

Sana benzerken bedenimdeki acılar, ruhum kime benzemişti? Duygusallığını alırken, sertliğini bırakmışım orada, sende. Senin sevmediğin şeyleri severken, sana benzememek için miydi? Sevdiğin şeylerden nefret ederken senden ayrı bir birey olduğumu mu ispatlamaya çalışıyordum? Sorular hep sorular...

İstemesem de benzemiştim işte sana, acılarımız bile aynı renkti, acılarımızdan tutunmayı öğrenemedik birbirimize. Sen beni ya hiç sevmedin, ya da sevdiğini göstermedin. Senin bana göstermediğin sevgiler artmıştı içimde belki de, o yüzden bu kadar sevgi doluydum, o yüzden taşacak gibi oluyordu içim. Konuşacak bir kimse bulamadığım için mi kendi kendimle konuşuyordum bu kadar? İç sesim kendi sesimi kısarken, asıl o zaman dürüsttüm, kendime karşı. Sesimi bastırıyor iç sesim ve ben bunu hissediyorum artık. Sesime yabancı kulaklarım. İç sesime tanıdık.

Baba-kız olmayı beceremedik biz hiç seninle, ama acılar birleştirdi işte bizi yine. Sevgini vermediğin yerdeki boşluğum gittikçe büyüdü, ben büyürken. Acılarımla birlikte içimdeki boşluk da büyüdü. Şimdi seni hatırladığımda boğazıma bir yumruk oturuyor, kilitliyor beni, çıkaramıyorum içimdekileri, anlatamıyorum. Bazen gözyaşlarıma bile engel oluyor bu yumruk. Midemden yukarı çıkan, her tarafımı saran, bana engel olan bir şey gibi, sen gibi...

Beni bu kadar tek başıma bıraktığın için öğrenmiştim mücadele etmeyi; her şeyle, herkesle. Hatta kendimle bile. Bu yüzden küçücük görünmeme rağmen bu kadar güçlüydüm, gücümü kimse bilmiyordu işte, içimdeki sevgiyi de, gücü de. Kimseye de göstermeye niyetim yoktu, ne gücümü ne de sevgimi. Güçlü göründüğüm zamanlarda hep yeniliyordum en çok. Çünkü ben ağlarken ağlamıyorum demeye alışmıştım. O kadar yalancıydım işte, iyi rol yapıyordum gülümserken. Hayat denilen bu sahnede oynamaya gelmemiş miydik? Oynuyorduk işte.

Bir sabah uyandığımızda belki de çok şey için geç kalmış olacağız! Alacağım var senden, çocukluğumdan kalma sevgiden alacağım var. Çocuk gibi sevemezsin biliyorum ama, ben de çocuk değilim zaten. Çocukken de çocuk olamamıştım, hatırlarsın.

Büyük de olamamıştım hiç. Bilirim anne-baba hayattaysa hiç büyümezdi çocuklar ama benim bu durumum farklıydı biraz. Çocuk da olamamıştım. Kendimi nereye koyacağımı bilemiyorum bazen. Nereye sığınacağımı, yanlış limanlarda sabahlamam bu yüzden belki. Ellerimi de nereye koyacağımı bilemiyorum. Öyle ortada bir yerde durduramıyorum hayatı. Zamanlı mı gelmiştim bu hayata? Zamansız mı? Bilemedim hiçbir zaman. Neresindeydim zamanın? Yoksa zaman içinde kaybolmuş muydum? Eskilerde kalacak kadar eskiydim, yenilere ayak uyduramayacak kadar acemi.

Baba-kız olmayı becerememiştik işte, burada da beceriksizdik ama en beceriksiz sendin. Ben yeni doğmuştum, yeni açmıştım gözlerimi ve bilemiyordum nasıl davranılacağını, neyin sevilip, neyin sevilmeyeceğini. Sağlığım için zararlı olanları öğretirken, keşke biraz da sevme konusunda bilgi verseydin. Herkesi sevecek kadar sevgi biriktirmeseydin içime.

Ben sana hiç kıyamadım baba!
Hiç kıyamadım. Bir sabah intiharıma uyanmanı o kadar istedim ki, yapamadım. Sana kıyamadığımdan. Biliyorum kendi nefsine ve canına kıymak en büyük günahlardan! Şuan da bunu düşünürken de biliyorum o kadar günaha giriyorum. Ama nedeni kendimde aramıyorum bu defa. Sana kıyamadım ben. Sen her zaman karşıma dikilirken, sert yüzünün altında, beni mutsuz etmek için uğraşırken, tırnağın kopsa benim içim yandı. Kız evladı olduğum için sanırım bu anne iç güdüsü yerleşmişti içime. Anneler de kıyamazlar çünkü. Ben de sana kıyamadım baba. Hayatımdaki hiçbir erkeğe kıyamadım.

Bu eksikliği ben yaratmadım içimde,
bu boşluğu ben oymadım yüreğime.
Bu düğümü de ben yerleştirmedim boğazıma.
Yutkunmak zoruma gidiyor
Zor geliyor hayata adım atmak ve koşturmak onca insanla birlikte.

Güçsüzüm işte,
Acıları çekerken dayanıklıyım sadece, biliyorum bu da senden miras kaldı bana. Şimdi ne yapsam da dolmuyor içimdeki boşluk ve dolduracak bir şey yok bu dünyada biliyorum. Bu boşluk ancak başka bir boşluğa bıraktığımda kendimi dolar. Sana kıyamadığım için sürünüyorum hala burada. Seni üzmemek adına yaşamaya çabalıyorum. Aslında içimden yaşamıyorum, görünüşüm yaşıyor sadece. Dışıma bakıp aldanan insanların istediği olsun istiyorum. Yaşıyor görünüyorum her gün ölürken. İçimde her gün öldürmeye çalıştığım küçük kız çocuğuyla yaşıyorum, aynı yerde, bilinmeyen zamanlarda.

Güçlüyüm işte senin kadar,
Her sabah yeni acılara tutunacak kadar, aynı acıları kendine arkadaş edinecek kadar. Seninle her gün yaşayacak kadar... Bu dünyanın yalanına kanacak kadar, iyileşmeyeceğimi bilerek iyiymişim gibi yaparak ve hep yalandan gülümseyerek hayata, sana... herkese...

Şimdi sustuklarım da birleşti içimdeki o düğümle,
Nefes almak bundan böyle daha da zor!...





Yirmi Altı Kasım İki Bin On İki 11 00

26 Kasım 2012 5-6 dakika 94 denemesi var.
Beğenenler (1)
Yorumlar