Babamı Neden Affettim

Küçücük bir çocuktum anneme ilk kez tokat attığında babam. Belki de sadece benim için bir ilkti bu manzara. Ama o tokadı hep yüzümde hissettim yıllar boyu. Anneme uyguladığı her şiddeti ta yüreğimde hissetmeyi öğrendiğimde daha dört yaşındaydım. Kız kardeşim bir yaşını dolduruyordu o yıllar. Her kavgada uyanırdı. Uyanmasın diye beşiğini sallardım gözyaşları içinde. Oyuncaklarımla oynamaktansa, aile içi şiddeti yaşayarak öğreniyordum. Gözlerimdeki acı ondandı işte. Ve çok küçük yaşları, bu kadar net hatırlıyorsam, unutulmayacak kadar gerilim yüklü oluşundandır.

Babam içkili olarak eve geldiğinde, kardeşimle ben battaniye altına saklanmayı öğrendik. Kardeşim üç yaşındaydı; bense altı... Battaniyenin altından anneme vurduğu yumruğu gördüğümde o yumruğa siper olmayı arzulamayı öğrendim. Hiç yapamadım ama. Altı yaşındaydım ve annemin acısına ağlamaktaydım. Babamın eve gelmesine yakın, komşuyu, bizi akşam yemeğine davet etmeye ikna etmeyi öğrendim. Annemi babamdan koruyabilecek tek özelliğim de plan kurabilmekti. Bunu öğrendiğimde yedi yaşındaydım. Eve gelecekti. Eşyaları kıracak, enerjisini boşaltacaktı. Bizse yan dairede sessizliği bekleyecektik. Eve döndüğümüzde ise sızmış olacaktı.

On yaşındaydım. Annemin yanına sokuldum. 'Gidelim.' dedim. Kız kardeşimin elinden tuttum. Onun eliyle birleştirdim ellerimizi. 'Babasız büyümenizi istemiyorum.' dedi. 'Babam mı? Nerede?' diye sordum. ?Acılar öldürmüyorsa, güçlendirir.' derler ya, işte o gün annemi, tek başına bir birey olabileceğine ve yanında evlatlarının olacağına ikna etmiştim. O gücü ona verirken ağlamadım. Bir gün sabahın terk edilebilir sessizliğinden faydalanarak annemin baba evine yola koyulduk. Artık biz üç kişilik bir aileydik.

Babam biz ayrıldıktan iki sene sonra ailesini dağıttığı sebepten hastalandı ve öldü. Alkolizm... Cenazesinden bir hafta sonra öğrendik biz durumu. İyi ki söylememişlerdi. Orada olmayı istemezdim. Yasını tutamadım. İki damla yaş aktı sadece. Çünkü anneme vurduğu yumruklar boğazımda hala bir yumru olarak duruyordu. Yutkunamam. Her nefes alışımda hatırlarım. İçim acır. 'Neden?'diye sorarım babamın hayaline. 'Neden yaptın ki bunu?' Neden yıkmıştı bu yuvayı? Ve neden bizi varlığında bile babasız bırakmıştı? Neden yapmıştı bunu anneme? Ben ki onun bir damla gözyaşına sel olurum acımdan. Onu koruyamamış olmamdır belki de.

Onun bizim için katlandığı her acıdan benim yüreğimde de büyük bir pay var bu yüzden. Peki, nedendir çoktan gömülmüş babamı beynimde gömemeyişim? Ona söylemek istediğim o kadar çok şey var ki... Ama ben onu bağışladım. Annemi artık üzemeyeceği için... Acıtamayacak artık onu. Sadece bunun için...

Aralık geliyor. Babamın anneme asla şiddet uygulayamayacağından emin olduğumuzun 20. Aralık... Babam bu ay öldü işte. Varlığından mutluluk duymak için çaba sarf ettiğimiz, ancak çabalarımızı hep boşa çıkarmış olan babamı her şeye rağmen affediyorum. Ama onun o mahcup, özür diler ifadesi hayalimde hep kalacak; bunu da biliyorum.

Belki işte bu yüzdendir... Nerede ağlayan bir kadın görsem yanına yaklaşıp onu teselli etmek istemek isteyişim... Kadını önemseyişim... Belki de bu yüzden kadın haklarıyla ilgili çalışmalar yürüten bir organizasyonun içindeyim... Annemi koruyamayışımın içimde bıraktığı izleri örtsün diye...

14 Kasım 2012 3-4 dakika 42 denemesi var.
Beğenenler (1)
Yorumlar (5)
  • 12 yıl önce

    Kutlarım günün denemesini.. Büyük bir yürek var yazıyı yazan, istemsiz olarakta gelse sonuçları kurtuluş kabul eden ve affedebilen. Zordur affettim diyebilmek. Bu yüreğin önünde saygıyla eğilirim ben. Affetmek gerçekten büyüklükmüş. Konu güzel, anlatım içten, ders verici bir bitiş.. Sıkılmadan okunan akıcı bir yazı olmuş. Tebrik ediyorum yazan kalemi...👍👍👍

  • 12 yıl önce

    teşekkürler...

  • 12 yıl önce

    Yanlış hatırlamıyorsam geçen yıldı. Şimdi ismini hatırlayamadığım bir film izlemiştim. Filmde küçük bir oğlan çocuğu vardı ve babası alkolikti. Sürekli at yarışları oynamış fakat asla kazanamamıştı. Zamanını kasabanın barında içki içerek geçiriyordu ve bir gün öldü. Çocuk bir rüya görüyordu. Rüyada babasına:

    -Oynadığın at kazandı mı baba? diye soruyordu. Baba ise; yenilmiş, mahçup, kederli ve artık geriye dönmek için çok geç dercesine:

    -Kazanmadı evlat, asla kazanmadı... diyordu. Filmin en dramatik sahnesi buydu. Yazınızı okurken zihnimde canlandı. Nasıl hissettiğinizi anlıyorum.

  • 12 yıl önce

    Hüzünlü bir deneme. Mutlaka belli yaşanmışlıklar var ki böyle yazılar kaleme alınabiliyor. Küçük çocukların, küçük beyinlerin önünde kadın ve erkeğin tartışması hele hele birbirine darp uygulaması daha gelişme çağında olan çocukların ruhu üzerinde derin etkiler ve yaralar bırakır. Daha sonrada psikologlarda bunların tedavi edilmesi gerekecektir. Bir evladın anne ve babası ne kadar kötüde olsa canından bir parça, varlığının sebebidir. Affetmek de büyüklüğün şanından olduğuna göre yerinde bir davranış ve ruh hali. Tebrikler usta kalem Doğan beye yürekten...👍😅👍

  • 12 yıl önce

    Bahar Hanım ve Ahmet Bey, güzel yorumlarınız için teşekkürler...