Bağ

Soyut şeyleri zihnimizde kurma işidir diye okumuştum 'akıl' kelimesinin taa en kökü için. Nasıl somut nesneler arasında bağlantılar kurmayı seviyorsak, düşünsel anlamda da bağ kurmayı, bağlanmayı, farklı bağlantılar arasında ilişki kurmayı seviyoruz. Peygamberimizin bir sahabesine "deveni sağlam kazığa bağla önce" demesindeki sırdı akıl. Yani önce tedbir almayı önceleyen, sonrasında tevekkülü; işlerini, bütün işlerin sahibine ısmarlama mevzusu. Akla uygun bağlantılar kurduğumuzda buna 'mantık' adını veriyoruz sonunda da. Tutarlı olmayı seviyoruz ve atacağımız adımları hesaplamayı, sezgiyi, önümüzü görmeyi istiyoruz hepimiz. Duygularımızı dinlediğimizde ise bu hesap kitap işi alt üst oluyor ve kurduğumuz bütün bağlar elimizde kalıyor bir anda. Bu, üzerinde derin düşünülmesi gereken bir husus. Yani doğru bağlar, bağlantılar kurmak. Düğümleri doğru yerde atabilmek ve gerektiği anda çözebilmek.
İsra suresi 80. ayet bu bağ ve çözülme kısmını bize ne güzel anlatıyor, hemen birlikte bakalım.
Ve [dua ederken] de ki: “Ey Rabbim, [girişeceğim her işe] doğruluk ve içtenlik üzere girmemi; [bırakacağım her işten de] doğruluk ve içtenlik göstererek çıkmamı sağla; ve bana katından destekleyici bir güç, bir tutamak bahşet!” Muhammet Eset Meali.
Akıl ve bağlamak, bağlanmak ne kadar birbiriyle örtüşüyor şimdi düşününce. Önümüzde daha doğrusu zihnimizde bağla ilgili bir sürü sekme açıldı bile şimdiden. Birisine gönülden bağlı olmak, evlilik akdiyle bağlanmak, bir düşünceye körü körüne bağlanmak ya da; sosyal, nitelikli, aydınlık, teknolojik diye çoğaltılabilecek bir sürü bağ ya da bağlantının içinde olmak. Hepsi sahibinin düşünce dünyasıyla ilintili bağlar. Bir nesneyi diğerine iliştirirken gözle görülür biçimde yaptığımız bağlama işini düşünsel olarak izah etmek o kadar zor ki? Bazen bir kalemle, bardakla, tahta bir kaşıkla, eskimesine rağmen veremediğimiz bir kıyafetimizle kurduğumuz derin bağ da yine aklımızın bizim önümüze serdiği soyut bir yol yürüme şekli. Sonra geçmişle kurduğumuz derin bağımız var. Bazen kurtulmak istediğimiz halde, kurtulamadığımız anılarımız. Bu bağ, dünyanın tarihini de içine alıyor ve biz tekrar eden savaşlara, insanın özellikle de kadınlarımızın değersizleştirilmesine, güçlü sandığımız bağların zayıf oluşuna içlenip duruyoruz tekrar eden kısır döngülerde.
Doğayla bağ kurmak, yaban hayatına, aklındaki kadim karinelerle eşlik edebilmek ise tecrübeye, bilgiye dayanan büyük bir birikim ve bağlanma hikayesi. Bağ kurmak, kurarken de maddi manevi her şeyle, bu somut- soyut ilişkiyi sürdürebilmek veya sonlandırabilmek ancak akıl sahibi insana özgü bir durum. Eski büyüklerimiz her şeye bir çözüm üretmeye çalışmışlar bu keskin ayraçlarda. Barış Manço şarkısından hepimizin hatırlayacağı üzere; " gönül ferman dinlemiyor" sözleri gelip dikilecek karşımıza. Burada dıştaki insanlar kadar, zihnimizle, gönlümüzün arasındaki çelişkiye de şahit olacağız hep birlikte ama hepimiz kendi içimizde. Aklımız bu bağı bırakmamızı isteyecek, yüreğimiz ise bu ipe daha sıkı sarılacak. Biz ise uzatmalarda kaleme sarılacağız ya da küreğe ya da başka bir bağ savar meşguliyete tutunmaya çalışacağız. İşte bu bağ hikayesinden ortaya rengarenk bir çeşitlilik çıkacak. Sözleri ayıklayacağız, karları küreyeceğiz ya da elimizin değdiği her şeyi; sanata, üretime çevireceğiz. İnsanın bu dünyadaki yolculuğunu özetleyen en anlamlı bağdan, mantık ve aşkı, sanatla harmanlamaktan bahsediyoruz.
Bana gelince bağ kurmak en sevdiğim zihinsel yolculuğum diyebilirim. Kelimelerle, insanlarla, börtü böcekle ve toprakla. Hırçın bir kuğuyla kurmaya çalıştığım bağ ise baharla başlattığım yürüyüşlerimin en anlamlı durağı. Yani diyeceğim o ki; zor olsa da acı tecrübeler katsa da, doğruları patır patır önümüze serse de hayal dünyamızda ve içinde olduğumuz dünyamızda bağlarımızı gerektiğinde sıkıca bağlamaktan ve gerektiğinde salmaktan korkmayalım. İnceldiği yerden kopacak kelimelerimiz var nasıl olsa. Düşünüp tartan, azaltıp çoğaltan zihin terazimiz var ve iyi ki. Acılarımız da var evet kurduğumuz derin bağlardan kaynaklı. Sevinçlerimiz de olacak bu bağ sayesinde. Şunu da unutmayalım bu bağ dünyaya gelirken beslenmemiz için bize sunulan göbek bağıyla başladı, annemizle kurduğumuz derin bağla taçlandı ve belki bizi seven, sevdiğimiz insanlarla daha da güçlenecek. Suya hortumla bağımlı bir cenin değiliz artık. Hepimiz akıllı birer yetişkiniz ve bunun farkındayız. Farkında olmayı istemeyişimiz de bize çocukluktan kalma bir bağ. Bağları özgürleştirerek de suda yüzermiş insan, düşünce sularında. Bugün de payımıza bağ düştü. Bağladık, bağlandık hepimiz kendi içimizde. Şifa niyetine dağlanmak da akıl- yürek bağlamında ele alındıysa haydi dağılalım.
Eski bir doğa atasözü der ki; ısırganların içinde fazla dolaşma. Şifa da onda bela da. :)
Şule Hanım tebrikler güzel bir makale olmuş elinize gönlünüze sağlık, ...haydi dağılalım espiri 10 numara bayıldım... gününüzde tebessüm eksik olmasın 🌼☀️🌻
"Bağları özgürleştirerek de suda yüzermiş insan, düşünce sularında. Bugün de payımıza bağ düştü. Bağladık, bağlandık hepimiz kendi içimizde" Bağlı ve güzel bir anlatımdı. Okumaktan keyif aldım.
tebrik ediyorum,anlamlı bir yazıydı.