Ballı Açılımlar
Bu ülkenin, okulları-yolları, sokakları- parkları, bu ülkenin marketleri-mağazaları, o kadar güzel ki..
Kimler bu güzelliklerden faydalanıyor, kimler mahrum bırakılıyor.
Bu ülke topraklarında neden bağımsız bir kültür yetiştiremiyor.
Halk bu sınıf kültüründen neden kurtulamıyor.
Kim kimin üzerinde oyun oynuyor
ZAYIF VE GÜÇSÜZ OLAN, GÜÇLÜNÜN HEDEFİ OLUYOR
Ülkede açlık ve yoksulluğun daha da artacağı günler yaklaşırken, egemem burjuva ideolojisi tarafından kendilerine biçilen rolü büyük bir istekle oynayanlar, İslam dinini ?'politik bir din'' haline getirmeye çalışıyor.
Kimler hangi ülkenin baskısından kurtulamıyor. Kimler çıkarları uğruna bu ülkenin değerlerini değersizleştiriyor. Kafamızı kemiren binlerce cevapsız soru, bizleri zıvanadan çıkarıyor. Toplum uyanmasın diye
SEÇME HAKLARI ELLERİNDEN ALINARAK, İNSANLAR KISIRLAŞTIRILIYOR
Kısırlaştırılma işleminde insanlar önce aç bırakıldı, yoksullaştırıldı. Haliyle denize düşen yılana sarıldı, Kimisi hırsız, kimisi arsız oldu. Kimisi de karnını doyurmak için, karar mekanizması tek olan derneklerin, cemaatlerin müridi (köle) oldu. Elini verip kolunu kaptıranlar, önce toplumdan uzaklaştırıldı, sonra beyinleri yıkanarak robotlaştırıldı. Beyinler artık itaat etmeye kuruldu.
Bu önderler, yazarları-profesörleri-mühendisleri-öğretmenleri bile ele geçirip birbirine zincirlediler, ayaklarına pranga takıp, sessizleştirdiler. Menfaatleri için özelleştirdiler.
Topraklar satılıyor, tesisler yıkılıyor, dükkânlar kepenk kapatıyor, fakir fukaranın acından ağzı kokuyor. Hastane köşelerinde sandalyesiz dizler titriyor, insanların canı yanıyor, insanlar çaresiz inliyor. Çünkü bu ülkede, hastaneden çok cami yapılıyor, kütüphaneden çok kuran kursları açılıyor, doktordan, öğretmenden, mühendisten çok imam yetiştiriliyor. Bu düzensiz düzenin önderleri, Diyanete milyonlarca ödenek ayırırken, sokak çocuklarının tiner çekip insanlara zarar vermesine aldırış etmiyor. Sokaklar tehlike kokuyor, sokaklar ölüm kokuyor.
İcraatlar özel hizmete dönüştü, halk ya cemaatlerin, ya da partilerin esiri oldu. Bu ülkenin altın kadar değerli olan gençleri şekillendirilmek için eritildi.
İNSAN CANI OLABİLDİĞİNCE UCUZLADI
İnsan hakları koltuklara yerleştirilenlerin inisiyatifine bağlı kaldı. İnsanların iradesinin yanında tüm güzellikleri de ellerinden alındı.. Durup düşünmek lazım, insanları bu denli değersizleştiren önderleri, kimler-neden seçiyor.
KUL KULA HÜKMEDİYOR
Ülke iç savaşa doğru sürükleniyor. Bizlere bağımsızlığımızı kazandıran, huzurumuz için canını kurşunlar önüne atan değerlerimize şükretmemiz gerekirken, bizler bir etnik ve din merkezli kavganın içinde çırpınıyoruz, birbirimizi yiyoruz. Uygarlık ölçeğinde neyi ne kadar becerebiliyoruz. Aile, dostluk, kardeşlik bağları kalmadı, gitgide yabanileşiyoruz.
?'herkesin bir derdi var, zamanları veya mekânları değişen
bir derdi var herkesin, gizlice cebine sızan''
İnsanların iradesi elinden alınıyor, tek bir insana veriliyor, hükmetme yöntemiyle köleleştiriliyor. Bu topraklarda insanların hakları ellerinden alınıyor, insanlar acı çekiyor, kimse duymuyor çığlıklarını. Bu ülkede umarsızlıkla, vurdumduymazlıkla, cellâtlar besleniyor.
En basiti, cemaatlerde karar mekanizması tektir, insanlar tek kişiye odaklanıyor. Haliyle insanlar sunulanı uygulamak zorunda kalıyor, kısırlaştırılıyor. Oysa, toplumu birbirine düşürenlere itaat etmek ve düşüncelerini dinlemek en büyük insanlık suçudur. Bilinmeli, yontma taş devrinden beri, bu ülkenin insanları hiç kimseye esir olmadı. Bağımsızlık savaşı veren bu ülkenin insanları bunlara göz yummayacak. Bu haksızlıkların hesabı elbet sorulacak.
İNSANLARIN YARINLARINI YIKANLARIN, YARINLARI OLMAYACAK
Gençler kendi bilincini her gün yeniden içselleştirerek, diktatörlerin dayattığı saçma ve yapay dinleri, elinin tersiyle itecek, reddedecek. Kimse boyun eğmeyecek. Okullarda, yurtlarda, baskıcı anti-demokratik tüm uygulamaları protesto edecek. İnsanlar kaybettiği özgürlüğünü geri isteyecek. Bu da yine gençlerin ?'seçim yapmak zorunda olmadığı bir yaşam'' için mücadele vermesiyle gerçekleşecek. O gün mutlaka gelecek Bu müritlerin (kölelerin) çocuklarının gözleri mutlaka açılacak. Bu çocuklar babaları gibi, ağaların, beylerin (kan emicilerin) esiri olmayack.
Adının yanına aldığı unvanı koruyamayan, medya gücünü kullanarak insanların beynini kurcalayan, bu düzensiz düzenin önderleri, yetişen gençliğin yaşama hakkını elinden alsa da, onuruna asla alamayacak. Çünkü bağımsızlık savaşı veren bu ülkenin insanları, bu kötü manzaraya seyirci kalmayacak. Elbet birgün uyanacak ve içinde biriktirdiği çığlığı haykırmak için fırsat bulacak.
"Acıyı bal eyledik..." (Hasan Hüseyin)
Çığlık için,çiğlik değil,pişmişlik gerekir;tabi ki yanmadan.