Basitlikler Labirentindeki Sİhirli Gerçek

Basitlikler Labirentindeki Sihirli Gerçek !

İnsan ne kadar da cesursun.Nasılda aniden açıveriyorsun gözlerini rotasını belirleyemeyeceğin bir güne.Nasılda korkusuz dikiliveriyorsun ayağa.Etrafına bakıyorsun,seni gören bir şeyleri gerçekten gördüğünü sanır oysa..Güneşin her gün inatla yeniden doğması seni şaşırtmıyor,öten kuşlar seni neşelendiremiyor.İrdeliyor etrafına bakıyorsun.Ama göremedikten gayri ne manası var?
Aslında hiçbir şey o kadar basit,tekdüze değil.Hayır! Aksini iddia edemezsin.Sen bile bir bedende kaç kişiyken,bu olağanüstülüğüyle dünya neler saklıyordur içinde.Göremediğimiz kaç yüzü var?.Kim bilir gösterdikleriyle ne kadar yalan söylüyor bizlere?.Ya da her gün nasır tutmuş suratımıza çarptığı ve anlamamakta ısrar ettiğimiz ne kadar gerçeği.Ve belki de yapmamız gereken tek şey düşünmek..
İnsan düşünür...Bir gününü sadece bir gününü..Gözlerini basitlikler içindeki sihirli gerçeklere açışından başlar...
?Kirpiklerimi araladım.Odamın camları kapalı ve ardından perdeleri çekiliydi oysa dünyaya.Ama güneş..Ne kadar da inatçı ve hala neden bu kadar parlaksın? Odama kadar girip gözlerimin içine sızıyorsun damla damla sonra yağıyorsun odama. Gözlerimi tamamen açışımla beraber suçüstü yapıyorum seni.Uyandım işte...!Ayaklarımı yere basıyorum.Evet! Hissetmek,varlığı hissetmek,bilmek bu.Kapıyı açıyorum.Bencillikten çıkıp diğerlerine karışıyorum.Biraz ben biraz onlar oluyorum.Yüzüme su çarpışım.Sertçe keskin..Suyun o saflığından nasiplenmek istercesine.Hazırlanış var ardından,zırhlarımı kuşanışım.Daha büyük bir aleme açılışın hazırlığı.Odamın kapısını açışımdan sonra bölünen ben şimdi bir ?onlara? daha bölünecek.Giyiniyorum sıkı sıkı.Elim kapı kolunda ve bir parça cesaret.Her şeyin daha fazla olduğu bir dünyaya geçiş.Varlıkların,hislerin,duyguların,düşüncelerin,karmaşanın,basitlik ve bir o kadar da bilinmezliğin içine dalıyorum.
İnsanlar var.Gördüğüm onlarcası,yüzlercesi beklide.Tanıdığım suretler yine etrafımda..Her gün yokuştan aşağı inen teyze.Yorgun ve bıkkın yine aynı şekilde.kahverengi yeleği,basma eteği,emaneten kafasına geçirdiği bir eşarp..Elleri koynunda..İniyor aşağı..Aynı ifadeyle..Çocuklar görüyorum.On yaşlarında bir tanesi.Ne kadar garip.Bakışları bir çocuğa ait değil sanki.Sırtında kendi ağırlığının belki iki katı ağırlıkta bir çanta.Yadımlamıyor bu durumu çocuk..İlerliyor..Çocuk (güya) çocukluğunda!Her insana bakıyorum .Hepsi ayrı bir dünya..Her biri ayrı bir dünyayken, evrende yaşam olan tek gezegenin dünya olduğunu söylemek ne kadar inandırıcı ki?İlerliyorlar.Sırtlarında kendi dünyaları,aklında kendi hesapları.Yaşamları rutin bir görev olmuş gibi sanki.Oysa dışardan bakınca garip görünen bu rutinlik insanın kendisinin göremediği şeylerden biri..Ayakta kalma mücadelesi bizdeki her şeyi savurmuş bir kenara.İçtenliğimizi,insanlığımızı asıl bizi en diplere saklamış.Ve biz fark etmesek de dünya insanın aynası olmuş be kardeşim! Betonlaşan çevre kalbimizi,Özelliğini yitiren tek düze doğa yaşamımızı ve basitlik gösteren her şey his ve düşüncelerimizi örnek almış.Meğer aynaya bakıyormuşum her gün bu yollardan geçerken...
Biraz daha hızlandım.Yollar var önümde ayrımlar..Geçmeliyim o yollardan..Görevim,hedefim var..Yola atılıyor ve ardımda bırakıyorum zor ayrımları.Saatim!Hızlanıyorum..Zamanın gölgesindeyim sürekli,sarılmışım ona.Durduramayacağımı anlayıp acizliğimi kabul ediyorum bir kez daha ve hızlanıyorum.İşte ilk durak ilk bekleyiş...
Kendimi düşündüm, ya diğerleri.Onlarda ilerliyor.Arabalar,insanlar...Bu düzen bu kadar basitken neden bu karmaşa?Kaç tanesin sen dünya?
Sıradaki görevim bekleyişimi sona erdiren araca binmek.Yapıyorum elbet.El pençe divan duruyorum,yapıyorum görevim !Araca binmemi kolaylaştıran basamakları çıkyorum. ? günaydın? sesleri geliyor kulağıma..Tanıdık yüzler görüyorum,onlar gerçekten tanımaya korktuklarım..İnsanlardan korkmuşum hep meğer.İlerleyip yerime oturuyorum.Cama başımı yaslıyorum.Bir ninenin bastonuna dayayıp kafasını düşündüğü gibi...Arkamızda bırakıyoruz şehri ve beraberindekileri yavaş yavaş.O karmaşayı,taş doğayı,metal havayı,yalan hisleri,sonu belirsiz bilmeceleri arkamıza atıyor ve kaçıyoruz sanki..Her gün üzerinden geçtiğimiz yollara takılıyor gözlerimYa dili olsa diyorum, ne derdi? ?Görevimdeyi,eziliyorum.Yol yolluğunda?.
Bilmiyorum kaç km hızla kaçıyoruz şehirden.Havası çıkarcılık,havası yalan,havası mücadele kokan şehirden..Ama yine de hızla değişmeye başlayan ortam,her suret ve beraberindeki her yaşam ömrümü hatırlatıyor.Gelip geçiciliğin hüznü ile beraber boşa kürek çekiyor olmanın fikri büyüyor aklımda.
Durakta bekleyen insanlar görüyorum,koşanlar ağlayanlar, telaş içinde birilerine dertlerini anlatmak isteyenler..ve Yerde arayış içinde bir kuşa dikiyorum gözlerimi.Hep kuş olup uçmak isterler ya insanlar.Hayvan olsanız hangisini seçerdiniz diye soru sorulduğunda hemen şak diye kuş deyiveririz ya..Oysa davulun sesi uzaktan hoş gelirmiş..Semalarda rahatım olmayacağı geldi aklıma.kuş olsam yaşamdan daha çok korkacağım.Göğsümün sıkışacağını sandım,mavilerde boğulacağımı..Ya ailem...Yok yok ..Kanadımı kırarlar,maviyi zehir ederlerdi..Kuş kuşluğunda kalmalıydı,düzen buydu..Yanılgımız buydu.yetinemiyorduk..Hep daha fazları daha fazlasıydı hedefimiz..hırs tüm duygularımızı köreltmişti.
Biraz daha hızlandığımız hissediyorum.Şoföre bakıyorum.Saatine bakıyor kimi zaman.Şoför şoförlüğünde.
Kımızı ışık yanıyor önümüzde. ? Yasaklarımız? birden zaptediyor düşüncelerimi.Ne kadarız,nereye kadarız..bilemiyoruz.Hep zorlandıklarımızı soktu bu kırmızı ışık aklıma..Yalansızlığımız kuralımızdı ..Sonra sarı ışık beliriyor..Yavaş yavaş yasaklarımızı meşrulaştırışımız.Ve yeşil..Üzücü hal alıyor bu durum..Yalan hayatta kalma mücadelesinde en çetin sığınağımız oluyor..Yalana yeşil ışık yakıyoruz...
Yeni yol ayrımları ve dönemeçler çıkıyor karşımıza.İnsanlar görüyorum tek tük,tek tük toplu taş binalar,bakkal çakkal .Şehrin tüm izlerinin yavaş yavaş kaybolduğu bir yere geliyoruz. Hesapsız ama bilinçli.!
Gökyüzüne bakıyorum.Sanki atsam elimi tutsam en mavisinden göğün bağrındayım..Tarlalar var.Bilmiyorum hasattalar mı.Tarla tarlalığında..
Daha fazla durmak istemediğimi fark ediyorum,sabırsızlıkla doluyorum.İnmeliyim..Bu rahatlığı varlığıma yerleştirmeliyim,oksijeni ciğerime depolamalıyım.Bu gökyüzünü gözlerime hapsetmeli,gördüğüm çocukların yüzündeki saflığı,doyumsuz tebessümleri kazımalıyım hafızama..Hissetmeliyim doğayı.Haydi toprağa dokunmalıyım.
İniyoruz işte.Meğer sihirli gerçek buradaymış.İndiğimizden beri yine bölünüyorum başka insanlara..Ama buradayken azalmıyorum,şehirden uzaktayken.Toprağa koşmak istiyorum sonra dur! Diyorum kendime.Görevlerini unutma..İlerliyorum.Bina var önümde..Kapıdan giriyor ve ağır ağır çıkıyorum merdivenlerden..Nedenini bilmediğim bir hisle pencereye yöneliyorum.
Hayatımda rastladığım en harika şeylerden biri bu olmalı,bu manzara.Nasıl tasvir etmeliyim bilemiyorum.Her şey içinde sanki.Gurur,özveri,duruluk,merhamet,sadıklık,yalansızlık..Orası işte her gün gördüğümüz şey..Bir dünya..Sarı,yeşil, mavi ve tek bir ağaç..Dimdik,tek başına oysa kocaman dünyasında.Etrafı kurumuş,neredeler? Dayanamamışlar sert ayazlara beklide.Oysa o ne kadar da asil bir yalnızlık yaşıyor.Dalları var kupkuru.Neden peki? Gök buraya yağdırmıyor mu yağmurunu?.Yavaş yavaş ağacı süzmeye devam ediyorum.Bağlı olduğu toprağa bakıyorum.Nasıl ağaç kuruyken etrafında yeşillik olur?Asilliğin sanından olsa gerek,özveri olsa gerek.Buradaki varlığına karşılık her şeyini vermiş toprağına.Kendisi zayıf düşmüş,oysa toprağı...Birkaç metre ilerisine bakıyorum.Yanındaki kahverengine inat ne kadar yeşil..Ağaç kahverengide oysa iki adım ötesi onun için cennet sanki.Neden hala burada bu ağaç peki?Sadıklık mı?Halinden memnun olmalı ya da.Bırakıp gidemiyor beklide yetiştiği toprakları,köklerini..Oysa çıkarına uygun değil burada kalması.Oysa isyan etmeli ağaç burada kalmak zorunda olduğuna..Ama yok merhametin gereğidir sadıklık,hal memnunluğu..Tekrar aklıma geliyor sihirli gerçek bu olmalı diyorum..
Daha insanların kendi zehrini akıtamadığı bu dünyaya bakıyorum..Halime seviniyorum.Bencil olmayışımı,görebildiğimi kutluyorum...
Merdivenleri çıkmaya devam ediyor,yeni insanlar görüp yeniden parçalara ayrılıyorum..Ve zil çalıyor..Kaçmak istiyorum,yapamıyorum..Görevim! Merve merveliğinde.?

İnsan uyanır düşünce rüyasından.Hiçbir şey yoktur bakmaktan..Evinden çıkmış,okuluna gelmiştir.

17 Ekim 2008 8-9 dakika 2 denemesi var.
Beğenenler (1)
Yorumlar (1)
  • 15 yıl önce

    keyifle okudum eline kolluna kalemine sağlık 😊👍