Başkalaşmak
Dışarı çıkıyorum, her hangi bir zaman dilimi bu.. kendimi daha önce hiç bulunmadığım bir yere götürmüş oluyorum, öylesine pis görünüyorki ordaki insanlar elimi ceplerime götürme ihtiyacı hissediyorum, arada da ıslık çalar gibi yapıyorum, tedirgin görünme kaygısı içerisindeyim, bana doğru yaklaşan yani ben öyle sanıyorum her adamın gözlerinin içine bakıyorum, çok tepkisizler, çünkü tedirgin görünüyorum. Barın ucundaki diğer bir adam bu sefer bana yaklaşıp bir sorun mu var diyor, ben yine tedirgin gibi görünmemek için ellerimi ceplerime sokuyorum, adam sakallarla bezenmiş çenesini baş parmağının dışıyla kaşıyıp hafifçe ağzını bükerken ceplerime doğru odaklanıyor. Bi an gülümseyip burayı sevdim diyorum. Omuzumu saran elin bir kadın eli olduğunu çabuk algıladım, öyleyse bana bi viski ısmarla dedi. Bayana bi viski!
Kadın yanıma oturduktan sonra ceplerini bu kadar kurcaladığına göre içleri oldukça doludur, umalım da birinin içinden çakmak çıkartabilirsin dedi. Ona çakmağımın olmadığını söyledikten sonra viskisini alıp yer değiştirdi. O sırada tabi ellerim hala ceplerimde içlerinde para olduğunu biliyorum ama sonra insanların onlarla neler satın aldıklarını düşündüm o an... ben ne almak isterdim. Kendimi içerinsnde bulunduğum bu yere ait hissettim, alkol, uyuşturucu, seks, fahişeler, eş cinseller, kiralık katiller ya da silahlar... Yeteri kadar param vardı. Bunları düşününce rahatladığımın farkına vardım. Ellerimi ceplerimden çıkartıp barın pürüzlü ahşap tezgahında gezdirdim, bardakların sürtünmeleri geçti gözümün önünden, çıkan kavgalarda kırılan şişeler, belirgin duran kan izleri, belkide ateşli bir silahın bıraktığı izler. Barmene yaklaşıp biraz uyuşturucu ve silaha ihtiyacım olduğunu söyledim. O an şanslımıydım yada bir gerzeğe benzediğim için beni kaftileyip paramı aldıktan sonra burada böyle işler dönmeyeceğini söyleyip beni bir güzel benzetip dışarı mı atıcaklardı. Barmen gözüyle bana birini işaret etti, işaret ettiği adam anlamış olmalı ki arkada biyerlere doğru yöneldi, bende takip ettim. İhtiyacım olanları ona da söyledim. Adı Saim'miş ya da bana öyle tanıttı, çok dikkat etmedim esmer tenliydi, kel bi adam, gözleri irice bana bakarken ben bu bokları kullanmam, benim otum var, akşamları beni rahatlatan tek ilaç olduğunundan falan bahsetti. Bana 9 mm'lik bi Heckler koch uzattı, her türlü doğa şartında rahatlıkla kullabileceğim bir yok ediciymiş. Hafif... mermilerini sordum. Onlar içinde ayrı para ödemeliymişim. Kaç saat ordaydım hatırlamıyorum. Saim ile bayağı muabbet ettik, düşmanlarımı merak etti. Ona bakılırsa ben bu işlere karışıcak birine benzemiyordum, bulunduğumuz yere göre de fazlasıyla temizdim. Buranın her türlü baskından nasıl sağ çıktığını anlattı. Burayla ilgilenen polisler eşcinsellerle pek ilgiliymiş. Saimi bi daha görmeyeceğimi biliyorum, onunla vedalaşmak istedim. yine arkaya yönelmeden önce tuvalete gitmem gerekti, içki beni çok işetir. Bu pisliğin içinde tuvaletin çok berbat olduğunu düşünmüştüm, o kadarda fena değildi, ışıkları bile tam tamına 2 uzun floresan lamba kusursuz şekilde yanıyordu, işedikten sonra buradaki kutsallığı bozmamak adına sifonu çektim. Ellerimi yıkadım baktım ki kurulayacak bişey yok ceplerime soktum. Mermilere dokundu parmaklarım, o an yine bişey canlandı, şimdi tam hatırlamıyorum, yükledim mermileri şarjöre çıkış o çıkış, Saim arkada yine biri gelmiş mal alıyor. Geçtim yanına, müşterisi gittikten sonra çıkardım silahı dayadım alnına. Dedim Saim yeteri kadar sıcak mı? Sadece gözlerime baktı, korkmadığını anlamıştım, dışarısı bundan daha sıcak dedi. Ben ısrar ettim aptal gibi 'Ölüm dedim Saim ölüm'. Kimsin sen dedi. Ben işte o an kala kaldım, Saime iyice baktım indirip silahı geldiğim yere yol aldım. Yol boyunca Saim'i düşündüm, gitmeme izin mi vermişti, yoksa zaten ben gitmek istediğim için mi gitmiştim. Eve geldiğimde kendi yaşantım içerisindeydim, sıcaklığı ve soğukluğuyla, rahatlamış şekilde yere çöküp sırtımı duvara yasladım, uyuşturucumdan bi fırt alıp, silahı çenemin altına dayadım. Sadece nasıl bi his olduğunu anlamaya çalıştım. Tam o ana, sona odaklandım, bünyesel çöküşe, enkaza dönüşecek kafa tasıma. Bum! Dudaklarım işte bunu duyurdu odanın boşluğuna. Yerimden kalkıp tekrar dışarıya çıktım, insanların içine karıştım, öyle bi zaman dilimi işte, bi bakıyorum kendimi hiç bulunmadığım biyere götürmüş oluyorum.