Başlama Vuruşu

Derdim!
İrkilerek söylerdim aslında öyle zamanlar oluyor ki, bazen saatlerce söze boğulacak kelimeler tek ağızdan çıkıyor ve tek kalıyor insan bazen kendi öfkesi etrafında savunmasız ve yalnız...
Kuru gürültü pabuçların etrafında minik bir anne öfkesi var belki de, düşün kocaman adamsın ama onun gözünde halen minik oğul... Can oğul... Tehir olmuş bir ömrün etrafında sürekli kanat çırpıyor yürek ve sürekli bir keşke seremonisi...
Ve bilmiyorsun;
Söze nerden başlanır, Aşk pırpırı ne zaman harekete geçer kendi düzleminde, Çiçekler ne zaman güneşe salar saçlarını, Arılar hangi çiçekten sarhoş olur...
Yine bir ömrün seneyi devriyesindeyiz, bazen ışıklar sönüyor ölü evlerinde ve bazen de bir ışık minik elleriyle doğuyor güncesine...
Yine sofralar kuruluyor ve yine aynı yanaktan öpülüyor baba elleri anne sıcaklığı... İnsan hangi mekâna salıncak kurmuşsa oradan başlar hayatı, Duvar resimleri yalnız börtü böcek kaplamış anıları bazen...
Ve bazen de silesim var beynimin girdaplarını bir format atasım var, mesela çocukluğuma götürse zaman burgaçları beni başlama vuruşunu oradan vursa hayat bana...
Demem o ki; sevmek hele birde karşılıksız olanından ne çok olgun eder adamı, ne çok evrilirsin zamana... Beni bir çocuk bile üter oyunda kodundayım...

Şimdi! Kirine bulaşmış sokaklara sen yağmurları yağar ve banadır başlama vuruşu hedefi ıskalasam da.../

06 Ocak 2018 1-2 dakika 44 denemesi var.
Yorumlar