Bazen
Kara saplanmış bir serçenin kanatlarına yüklemişken umutlarımı, yalnızlık sarar her yanımı. Karlı dağlardan aşağılara kaydırırım düş(me)mek için çırpınan umutlarımı... Dağların yalnızlığına eş yüreğim, bırakır kendini, tutunmayı unuttuğu beyazlıklara. Umutlanır yalnızlık, kar kaplar her yanı.
Kendi sesimin çınlamasını dinlerim uzaklardan. Bazen hırçın, bazen içten yalvarışlar, büyük bir sessizliğin ardından ani gülümseyişler. Tekrar tekrar bana döner bir çığ gibi, unuttuğum bütün sesler.
...
Karların üstünde uyuttukça hayallerimi biraz daha yaklaşırım kendi ellerimle çizdiğim sonlara. Bembeyaz sayfalar başlangıcım olur, uyanmak için çırpındığım kuyularda. Dünyanın bütün seslerini içine hapsetmiş kuyunun sessiz haykırışlarını dinlerim her rüyanın sonunda. Kuyunun içindeki sesleri dışarı bırakmasını beklerim, bedenimi saran karların içinde. Daha bir ısınırım, sesler azaldıkça.
Yalnızlığım örter üstümü karlardan daha sıcak. Neden sebepsiz üşüdüğümü anlarım yavaş yavaş, bundan çok daha önce... Karla barışık olmadığım zamanlar gelir aklıma. Yüreği titreyen kuşların masalları ne çok acıtırdı oysa ruhumu. Onlarla birlikte üşürdüm ben de. Şimdi karla birlikte yanıyorum. Kuyudaki seslerin bitmesi tek umudum. Kanadı kırık bir serçe, bu sesler hep senin diyor sanki, yarım yamalak seçmeye çalıştığım beyazlıkta. Kuşların kanat çırpışları dokunuyor kulağıma sahipsiz rüyalarda, usulca. Yoksa bu çırpınış sesleri de mi bana ait?
...
Bazen, durdururum içimde zamanı. Karelere bölerim, kırık camdan anıları. Ne kadar güçlü olmaya çalışsam, durduramam yine de içimdeki çağlayanları. Bazen, erimek için güneşi bekleyen zirvelerden göğe bakarım yalvarırcasına... Bin umutla yeniden toplarım kaydırdığım zamanları. Hayallerim uyanır böyle zamanlarda. Ve bazen bir kuş geçer gözlerimin hizasından. Kanatsız uçar, kırık yanlarına aldırmadan. Sesi sesime eş, rengi güneşe çalan...Uyandığım anların adı olur uçmak. Sessizleşir geride bıraktığım kalabalık kuyu. Kendi sesime cevap vermenin serinliği sarar, karla sıcaklaşan bedenimi. Üşüdüğümü anlarım ilk defa. Sesime ses versin diye dağlar, daha çok bağırırım her defasında. Kanatsız kuşların ülkesini anlatırım, kanatsız uçulamayacağını söyleyenlere. Ve kuyuyla yalnız söyleşirim içimdeki kalabalığı anlatmak için, kendisiyle konuşmaya cesaret edemeyenlere.
Kuyu dile gelir her haykırışın sonunda bir daha...
' Sen de seviyorsun aslında...'
Bazen sebepsiz yağar zirvelere kar. Üşür yalnızlık, sımsıcak.
29 Ocak 2013