Bedava Eğitim Ve Ak Sakallı Dede

Durun!
Hemen öyle önyargıyla karar vermeyin...
Gören de siyasi içerikli bir yazı falan yazacağım sanacak şimdi...
Az önce kahvemi aldım televizyonun karşısına geçtim..Ana haber bültenlerinde işe yaramaz bir sürü hokkabazlık haberleri arasında o kanal senin zaplıyor,bu kanal benim zıplıyor ve bir yandan da 'üçü bir arada'mı yudumluyordum...Efendim,adamın biri ağzıyla kuş tutuyormuş,diğeri çiğ tavuk yiyormuş...Sonra köpeğin biri yavru bir kediyi emziriyormuş,biz de ondan insanlık öğreniyormuşuz...Ha bir de kendini köpek sanan zavallı bir koyun vardı...ondan ne öğrendiğimizi bir türlü çözemedim doğrusu...
Velhasıl,nihayet kanalın birindeki haber bülteni arasında 'haber' verildiğine şahit olarak pür dikkat izlemeye koyulurken 'üçü bir arada' mın yarısını bitirmiştim bile bu esnada...
Şu bizim meşhur öğrenciler vardı ya hani...Konu o...Burada fazla o konuya girmemek lazım malum.Sonuçta siyaset yapmakla falan suçlanma riskimiz de var.Nihayetinde edebi bir eser üretmekle meşgulüz şunun şurasında.(Edebi eserlerde memleket meselelerine girilmez,'yassah hemşerim' diye bir şey de yok gerçi ama...).
Durun!
Hemen öyle önyargıyla karar vermeyin...Okumaya devam edin...
Vallahi siyaset yapmak gibi bir niyetim yok...Tek derdim üzüm yemek...Bağcıyı da çok severim bu arada...Her neyse,bu haber pek içimi açmadı,dedim ya siyaseti memleket meselelerini hiç sevmem...Aman sendeciyimdir de biraz...Bana dokunmayan yılanı koynumda bile beslerim icabında...Bu haber hiç açmadı ve hemen zapladım...
Hani bizim şu Kemal Sunal filmlerinin suyunu çıkartan Avrupa kanalları var ya işte onlardan biri yine takmış bandı ben diyeyim üç yüz ellinci siz deyin beş yüz ellinci defa...Suyunun suyunu işte...(Bu arada uzun zamandır kafama takılıyor...Neden bunu hep Avrupa kanallarında yapıyorlar.Acaba adamlara boş ver bunlar yer demeye mi getiriyorlar.) Yine lafı uzattık...Bu arada 'üçü bir arada'm buz gibi oldu...Nerde kalmıştık...Hah işte tam zapladım ki karşımda işte o meşhur sahne...Şener Şen Ağa şu bizim Şabana at üzerinden bağırıyor..'Oglim aganin p...i üzerine p...olurmii' Az önceki reytingsel,rütüksel ve de bilimum Bürüksel durumların bende yaratmış olduğu suyunun suyu hissine istinaden bir önceki kanala derhal dönüş yaptım....Hay yapmaz olaydım!İşte ne olduysa o anda oldu..Sanki bir ışık gördüm,bir ışık süzmesi sanki odanın içinde tavandan üzerime nüzul etmişçesine...Ve o;hani Türk filmlerinin Eyüp camii sahnelerinde,fondan giriş yapan ney sesi eşliğindeki o ulvi ve kutsi tok ve babacan sesi duyar gibi oldum,garip bir gevşemişlik ve aptalımsı bir yüz ifadesi gülümsemesi rahatlığında...
Evet evet ne olduysa işte o anda oldu..Yoksa siyasi bir yazı yazmak zeka seviyesinde bir mahluk değilimdir asla..Bu resmen bir nüzul olsaydı gerek...Ve o ulvi ve kutsi ses kulaklarımda derinden derinden çınlamaya başladı...Elimde,o'üçü bir arada' nın boş kupası;yüzümde,kızgın bir sobanın arkasına büzüşüp de mayışıp kalıverdiğimiz o uyuşukluk gibi inanılmaz bir rahatlığı temsil eden bir yüz ifadesiyle usulca arkama yaslandım...(hani çok sıkışıp da hacetaneye son anda yetişilmiş bir enstantanenin yüzdeki iz düşümü gibi...)
'Evladım' dedi sanki o ulvi ses derinden...(Zat alilerini görmüyordum ama ak sakalları falan vardı kesin...)'Bir düşün' dedi...'Az önce seyrettiğin filmdeki o sahnede adamın biri sanki hayır olsun diye tuvalet yaptırıyor..Ama sonra da para istiyor.İnsanlar hacetlerini gidermek için para verecekler.Şimdi,hoşuna gitmeyen o haberlerdeki çocuklar ne istiyorlar?'
Tabi bende jeton düştü hemen..daha parasız eğitim demeden 'ne alakası var ya dede!'demiş bulundum ki 'höyt' dediğini ve sanki asasını kaldırdığını hissederek bir anda kafamı boynumun içine çekerek koltukta küçülü vermişim...Ama o yüce varlıkımsı şey büyüklüğünü göstererek,o babacan ve bağışlayıcı sesiyle'Senin bir suçun yok evladım.Televizyon karşısında saatlerce abuk subuk yerli dizileri seyrederken cips ve hamburger yemekten beyninin hamurlaşmış olması gayet doğal..Aslında bu bir eğitim,yok yok hatta milli eğitim sorunu..'derken ben de büyük bir itaat ve kanilik psikolojisi içinde başımı sallayarak tasdik ve ikrar durumlarından trans durumları arasında gelip gitmek hallerini yaşıyordum...Tabi bu arada fondaki o deruni ney sesi yerini Orhan Baba'nın 'Batsın bu dünya'sının enstrümantal versiyonuna bırakmıştı...'Söyle evladım'dedi o ihtiyar ama davudi ses...'sence bedava eğitim istemekle bedava tuvalet istemek arasında ne gibi bir fark veya benzerlik var?' 'ne bileyim ben ya' demek geçti içimden ama az önceki asanın durumu gözümün önüne gelerek ve biraz da şahsıma sosyal bir konuyla ilgili bir soru yöneltildiği için kendimi önemli hissederek,iyice gömülmüş olduğum koltuğumdan doğrularak,biraz da göğsüm kabararak,göz kapaklarım yarı kapalı,dudaklarımı kibirli bir şekilde büzüştürerek 'çok fark var' der gibi durdum öylece dimdik..'neden' dediğini hissettim veya öyle gibi geldi bir an...'yoksa yok muydu' der gibi birazcık tereddütte bulunmuş bir ifadeye büründüğümü hissettim ki 'embesil şey!' diye adeta bir gök gürültüsü gibi kükrediğine eminim...Neyse Allah'tan rüyalarıma giren o aksakallı dede olacak ki bu,öğretici ve şefkatli bir ses tonuyla anlatmaya başladı...(bu arada fonda Beethoven'in kuğu gölü balesi çalınıyor diye size bir bilgi vermek üzereyken,'Beethoven değil Çaykovski evladım' uyarısı geldi bile)
'Bak evladım,köylüler ne istiyor ağalarından?Tuvalet istiyorlar ki hacetlerini gidersinler..Ağa para isteyince ne diyorlar..Olmaz,hiç tuvalet parayla olur mu?Bu bir ihtiyaç..Peki öğrenciler ne istiyor evladım..Eğitim..Neden peki?' Ben ilk defa doğru ve yerinde bir cevap verecek olmanın inanılmaz rahatlığıyla elimi kaldırdım ve çizgili pijamamın üstünün ön düğmesini ilkler gibi yaparak hafifçe doğrularak,adeta matematik dersinde kimsenin bilmediği bir soruya cevap veren o öğrenci kahramanlığında,gür bir sesle 'Çünkü eğitim de bir ihtiyaç' diye haykırdım...(Benim bu haykırmamla,o haber bültenlerindeki gibi türlü meziyetleri olmayan sıradan uyuşuk kedimin,bir anda uykusundan uyanıp sıçramasıyla,pitbull görmüş gibi,son sürat balkonun açık kapısından fırlaması ve sokağın köşesini dönmesi bir oldu.) İşte budur!diye asasını havaya atarak beni kutladığını hissetmek ne kelime,yumruklarımı sıkarak oley çektiğimi söylesem yalan olmaz...'Tamam tamam kes şamatayı dersi kaynatma' dediğini duyar gibi oldum ve hemen toparlanarak bir iki önemli söz daha sarf edecektim ki bana konuşma fırsatı bile vermeden bütün önemsizliğimi yüzüme vururmuşçasına devam etti...'Evet eğitim bir ihtiyaç..Tuvalette bir ihtiyaç.Parayı basarsan tuvalete girebilirsin..Aynı şekilde parayı basarsan üniversiteye,hatta biraz daha,baya biraz daha fazla basarsan özel üniversiteye bile gidersin...Anlıyor musun evladım ne demek istediğimi,kafan basıyor değil mi?' ben de 'tabi tabi' anlamında kafamı sallarken aksakallı olduğunu hayal ettiğim fakat o konuştukça bende top sakallı bir profesör imajı yaratan o ulvimsi şey konuşmaya devam ediyordu...'Bak evladım o çocuklar ne yapıyorlardı o anda?..Parasız eğitim istiyoruz diye isteklerini dile getiriyorlardı..ne zamana kadar? Ta ki okullarına girmek isteyene kadar...Yani parasız eğitim istiyoruz diye konuşarak(slogan atmak da bir çeşit konuşma eylemidir) üniversiteye girmek isteyene kadar...' Konu yavaş yavaş beni aşmaya başlıyordu ve kah dizlerimi birbirine ritmik bir şekilde vurdurarak,kah tırnaklarımı yiyerek kendimi belli etmeye çalışsam da nafile,ulvi ve kutsi olduğunu düşündüğüm profesörümsü şey durmak bilmeden yine konuşmaya devam ediyordu...
'Bırakın ulan girsinler!' diye öyle bir haykırdı ki az önce pitbull görmüş gibi balkondan atlayıp kaçan kedimin yerinde olmak için nelerimi vermezdim bilemezsiniz...'Adamlar zaten paralarını (harçlarını) vermişler,bırakın girsinler!Sanki içeri girince bir halt mı edecekler!Kuzu kuzu derslere girecekler nihayetinde..Söyle!haksız mıyım? Ben ne oluyoruz ulan durumlarının getirdiği hayretsel stresler içinde'valla ben o kadarını bilemem nihayetinde Allah'ın gariban bir ortalama Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım..Ha Aziz Yıldırım şike Fener falan diye sorsaydınız bir iki kelam...' 'Keesss! Gelişmekte olan ülkenin ortalamanın altında sürünen dar gelirli vatandaşı' (Bu arada fon müziğimiz Cüneyt ağabeyin kötü adamları döverken ki aksiyon müziği oldu) Artık profesörümsü hayal ettiğim o şeyi ben yavaş yavaş hakimimsi ve savcımsı bir şeyler olarak hissetmeye başlarken o kaldığı yerden devam etmeye başladı.' 'Bedava eğitim istemekle bedava tuvalet istemek arasında ne fark var biliyor musun!' Hayır veya evet demenin ne gibi sonuçlar doğuracağını hiçbir şekilde tahmin edemediğim için,baştaki,hani o çok sıkışıp da hacetaneye son anda yetişilmiş bir enstantanenin yüzdeki iz düşümü gibi hallerime bürünerek korku içinde bir seçim yapmakla meşgulken Allah'tan cevabı kendisi verdi...'Hem çok fark var,hem hiç fark yok...Çok fark var,çünkü tuvaletin parasını ödediğinde,ben bedava tuvalet istiyorum diye slogan atarak tuvalete girsen kimse senin ihtiyacını gidermeni engelleyemez..yani slogan atarak da şey edebilirsin...Ama parasını ödediğin üniversiteye slogan atarak girmeye kalkarsan ihtiyacını,yani eğitimini karşılayamadığın gibi...Gerisini sen düşün artık...
Hiç fark yok çünkü,ikisini istediğinde de cevap aynı; ağanın b...u üzerine b...olmaz,
Ağanın sözü üzerine söz olmaz..'
Olmazz!!Olmazz!!Olmazz!!!! diye ceddin deden çalınırken fonda,haykırarak bir sıçramışım ki zavallı kedim balkonun penceresini tırmalıyordu kaçmak için ciyaklıyarak...Allah'tan kabusmuş be...ne biçim memleketmiş o öyle ya!düşman başına..Tu tu tu tahtalara vurup kulağımı çekeyim bari..Yok yok ben bir daha zaping maping yapmayacağım kardeş...Kabus yapıyor...Hem de ne kabus...