Bedevi Ruhum
"Neden yazıyordum adını sürekli çöle? Kumların dansına şahit olmak için mi bunca çabam? Çölü mesken tutmuşsa bedevi ruhum, çadırım ol yeter ıssız çöl gecelerinde. Yıllar sonra bir sabah kar yağdır, serinliğim ol, soğut güneşe olan kızgınlığımı...Yakmasın ciğerimi gece gündüz sebepsiz ve serin kıyafetler içinde buyursun Azrail isimli melek! Ben çölün büyüttüğü kaktüsüm, çöle sevinç katan peygamberin iz sürücüsüyüm, dağınık kumlar içinde, aklımı topluyorum çölün sessiz şarkılarından..."
"Çölün sessizliği ürkütmesin seni, nicedir seraba çalıyor düşlerim. Hangisi uyanıklık, hangisi uyku ayırmak mümkün değil bazen. Bir bakmışsın beyaz renkli atlar koşturuyor, bir bakmışsın köpekler bir parça kemik için yarışıyor gözlerimi ş/aşkınlık sararken...Tv kumandasıyla bilgisayarı, fare ile televizyonu yönetmeye çalışmak gibi karmaşık bir şey bu...Atların yarışı güzel de köpeklerinkine bir türlü alışamıyorum sevgili! Bu dünyaya özgü bir şey biliyorum, bunun adı kaos, ardındaki düzeni arıyorum nicedir...At kişnemeleriyle, köpek havlamaları karışıyor ruhuma istemsiz. Sesleri ve sözleri ayırmakta zorlanıyorum bu çölde...Yağız atlarla, aç köpekleri bir tutmamı bekliyordu benden bu düzen...Köpeğin fıtratında köpeklik vardı ve ben ondan at olmasını istiyordum uzun çöl gecelerinde...Herkesin kendisine yakışanı yakasına takmasından ibaretti aslında hayat...Kuş uçmaz kervan geçmez çölümden, ansızın bir büyük insan topluluğunun yaya olarak geçişi gibi bir şeydi bu, imkansızla mümkün arası ve başı sonu acaiplik..."
"Güneş kavuruyor ümitlerimi her sabah ve çerez niyetine cebe giriyor her gece hayallerim...Ateşte yanmış dileklerimi, yine ateşe bakarak tüketiyorum zaman kaydırağında..."Gömleğimin kolu yine içeride, bir şeyler tersine dönmüş sanki, oysa iklimim nicedir çöl, alışığım ben bu halime...Bırakayım çöl yıkasın gün/ahlarımı, bir yıkayıp bir kurutsun, kimseler bilmesin varlığımı, yalnız benimle saysın kum tanelerini, işte şu ç/ölü yaratan...Yanımda kalmasın sadece, dinlediğim şarkı olsun, içtiğim su, havaya savrulan kum taneleri ya da geceyi saran yıldızlar, çilekeş bedevinin günlüğünde...
Anlamlı anlamsız çizgiler çiziyor bedevi ruhum çöle. Ne acı ki az sonra silinecek izlerin peşinde...Nicedir koşturmakta ruhunu, ruhu bedeninin çok ötesinde...Artık yetişemiyor kimse kimseye, hatta kendisine bile...Ne acı bir yaşamak bu, çöldeyken kendisini vahada sanmak duygusuna eş...Ne acı bir kandırılmak bu, bedenlerle ruhlar arasında...Birlikte fakat ayrı, sevgiden bahsediyor insanlık oysa nefret, intikam dolu...
Bir kuşun kanatlarına, bir devenin çöl s/ezgisine bıraksam ruhumu, sence bulur muyum yolumu sevgili? Bol tarçınlı soğuk bir sütlaç tatlı bir serinlik olur mu, güzel kokusu ve tadıyla, yanında bir fincan çayla?
Çöle yumurtalarını bırakan kuş, kafan bir dünya...Her gün güneşle yeniden doğan umut, ne olur al bizi de koynuna...Bilinmez zihinler kaçıncı çıkmaz sokakta yorgun, ağlamaklı?
Ben bu gece bir rüya gördüm...Üç vakte kadar yeşillenecek dünya öyküm! İyi b/ak gözlerime bedevi ruhum! Haydi -kendine- gülümse!
Günün yazısını ve yazarımızı kutlarız👑