Bekleme Zamanı

Tam kırk yedi gün oldu parmaklıklar ardında yürümelerim.
Takvim, yarın kırk sekiz diyecek. Ay ve gün yazmıyor bu takvimde. Sadece çevirmek yetiyor yaprakları ve biriktirmek.
Yaprakların arkasında yazılan manileri okuyorum bir de imsak vaktini. Oruca niyetlenmek için değil, martıların ilk çığlığını duymak için.
Yarasaların yuvalarına dönme, martı ve serçelerin kıpırdama ve ses çıkarma dakikaları olduğu için. Mecburi ötüşlerin olduğu tan ağarma zamanı. Doğanın uyanma zamanı ve benim göz kapaklarımın ağırlaşması gereken zaman, tam da o zaman.
Düşlere dalma zamanı. Beklemekten, voltalardan yorgun düşen bedenimi düşlerimle dinlendirme zamanı.
Uyanık olduğum zamanlara bırakıyorum kabusları, düşlerim, gülümseme zamanı.

Gece yarısı çalan telefona, o! dur diye sıçrama zamanı da desem, telefonun diğer ucundaki herhangi bir ses,? emniyet müdürlüğü mü? Bir ihbarda bulunacaktım? dediğinde,
-Hayır efendim, bekleme müdürlüğü, sevda genel müdürlüğü, sevgi bakanlığına bağlı çalışır ve yirmi dört saat hizmet veririz, diye cevap verip, kahkahayı atma zamanı.
Gözyaşı zamanı. Bedeni tüketme, umutsuzluk zamanı.
Her günün binlerce saat olduğunu ıspat etme zamanı.
Hasret türküleriyle, devrim marşlarını paçal edip birlikte haykırmak zamanı. Devrim zamanı. İsyan zamanı.

Yazma-ları işlemekten yorgun düştüğümde şiiri bitirme, ömrün belki de son çeyreğinde umutları öldürme zamanı.


5 Eylül 2009
KÖrfezde bekleme zamanı

05 Eylül 2009 1-2 dakika 13 denemesi var.
Beğenenler (1)
Yorumlar