Ben Dilenci Değilim-Tekerlekli Sandalye

Ay penceremde düşlerimi aydınlatıyor, bir sokaktan geçiyorum. Adımlarım aksak! Yüzüm dünden kalma bir uykusuzlukla bezginliğe düşmüş.
Aslında kavuşmalar için kısa sayılacak ama her nedense uzun yolculuk diye adlandırdığımız yolculukların başladığı bir terminal önünden geçiyorum. İçimde yılgın ve yorgun bir çocuk her halime rağmen gülümsüyor. Yaşıtlarım buna umut diyor, bense yaşanmamış gençlik halleri... İçimde gülümseyen çocuğa ya da gençlik halllerime rağmen gözlerimi otobüs camlarına kilitliyorum. Ellerim kitaplarını bırakıp yanaklarıma dokunmaya mecbur ve ıslatıyorum ellerimi. Oysa kitaplarıma dokunan ellerim onları da ıslatacak biliyorum... Ama ben çok sevdiğim kitaplarımı da unutuyorum. Hem bu kadar yolcusuzken bu hüzün neden diye düşünüyorum.

Mantıksız gelen ne varsa iki elimle sarılıyorum. Oysa ağlamanın mantığı yalnızkendi. Düşüncemde artık akıl bıraktı beni. İçimle başbaşayım! Kim görürse görsün! Kim ne derse desin! Hem yanımdan gelip geçen onca kalabalığı görmüyor gözlerim... Ta ki karşımda tekerlekli sandalyeli iri siyah gözlü gencin sorular içinde duruşumu izleyişini görene kadar. Ben hala içimde yaşarken ne istediğini anlamaya çalışıyorum, elini uzatıyor. Küçük bir paket içerisine belki büyük bir itinayla yerleştirilmiş çekirdek taneleri bakışını kesiyor. Ben dünyayla bütün ipleri koparmış korkak bir insan halindeyken ne demek istiyor anlamıyorum, başımı sallıyorum, elini geri çeviriyorum. Sonra aceleyle elimi cebime götürüyorum. Ona doğru uzattığım elime ben gibi ıslanan gözleriyle ve düğümlü bir boğazdan geçen kelimelerle 'Ben Dilenci Değilim' diyor. İri siyah gözlerden iri inci taneleri düşüyor. Elim öylece yere inerken tekerlekler hızla dönüyor, bir tokat bırakıyor ıslak yanaklarıma ve biraz uzaklaşıyor sonra duruyor, hareketlerinden belli benim ıslattığım o güzel bakışlardan gelen taneleri kurutmaya çalışıyor. Hızla yanına gidiyorum. Ne söylesem boş biliyorum ama yine de kendimce cümleler kuruyorum. Beni affetmiyor hissediyorum.

İnsanlardan aldığım kederleri bana 'Sızını Dindir' demeye niyetlenmiş bir yüreğe bırakıyorum. Anlıyorum hiç farkım kalmamış onlardan ve ne kadar kendi acısına aşık bir insan olmuşum anlıyorum iri siyah gözleri ağlatırken.
Kaç gecedir ay düşlerime uğramıyor. 'Ben Dilenci Değilim, Sızını Dindirmek İstedim!' diyor bütün sesler. Ben boğuluyorum ve çoğu gün aynı terminal önünden geçerken biraz duruyorum ama beyaz bakışlı siyah gözleri göremiyorum. Onca insan arasında tekerlekli bir sandalye arıyorum. Sen Dilenci Değilsin biliyorum.

Sızılarımı kalbimin kırıklarında bırakıyorum, aralardan süzülüp giderken sana yaptığım saygısızlığa yanıyorum. Özür dilemek yetmiyor biliyorum. Uzanan elindeki paketi geri çevirmemi hiçbir sızım haklı bulmaya yetmiyor.

Sen Dilenci Değilsin!

Mart 2001

23 Kasım 2009 2-3 dakika 12 denemesi var.
Beğenenler (4)
Yorumlar