Bendeki Senler
Ay ışığındaki gölgeler gibisin karanlıkta kaybolan, bir var bir yok olan. Şimdi uzun bir yoldan gelmiş yolcu gibiyim gecenin karanlığından han kapılarına doğru yürümüş, kapalı kapıları aralayıp davet edilmeden içi girmek isteyen. Bir adım sonra sen, bir adım geri yalnız ben. Hangisini seçmeliyim ki bilemedim zaten. Yazmak istedim, hem düşünüp hem anlatmak istedim. Belki de sende anlarsın neden bu kadar uzak, neden bu kadar yakın olduğumu.
Davet etsen davete icabetten, davetsiz gelsem ki o zaman istenmeyen. Şimdi ne yapmalıyım ki bir bağlaç görevi görsün az önce yazdığım ki. Kelime oyunlarıyla oyaladım seni aslında kapıların önlerinde. Ne buyur diyebildin nede git. Ne gitmek istedim, nede içeri girmek sen istemedikçe. Uzun bir hayatım yok ki benim hepi topu bir metre 65 santim. Hayatım dediğim senden ibaret işte.
Göklerden yağmurla gelmedim, ıslanıp sırıl sıklam oluşum sevdadan. Gecenin karanlığına kalışım aydınlıkta karşıma çıkacaklardan saklandığımdan. Sahte gülüşlerin güzelliğini güneşin parlaklığıyla parıldayışına kanmak istemeyişimden.
Eski bir kitabın arasından çıkar hep kurumuş güller. Kim koymuşsa o bulur, bulup zamanda kısa bir yolculuğa çıkar ya benim hiç kitabım olmadı yazdıklarımdan başka. Hatta yazdıklarımı okumaya bile fırsatım olmadı. Arada bir okuyasım gelse, seni okumak ister ve seni okurken seni yazmak isterim. O kadar çok sen var ki sen dediğim, acaba hangisi sen?
İlk sen dediğim ve seni yazdığımı hatırladım şimdi, oda sen gibiydi, gözleri, saçları, boyu, kilosu tıpkısının aynısı sen işte. Ben aslında seni değil senleri sevdim ve sen benleri. İşte bundandı ayrılığımızın nedeni. İşte bundandı sana bakarken bir sürü sen görmelerim.
Belki de ben diye bir şeyde yoktu, her içimdeki sen için bir ben vardı ayrı, ayrı ve bir bütün halindeki ben. Şimdi sen beni mi buldun yoksa ben seni mi? Sen aslında düşünüyorum da içimdeki senlerin hepsinden biraz sen almışsın ve sen beni yıllardır tanır gibi sanmışsın.
Şimdi tatil zamanı, sen hariç bütün senlerle Akdeniz'den Karadeniz'e yelken açma zamanı ve son durakta bütün gemileri batırıp bir sandalla kıyıya çıkıp kara kara düşünme zamanı. Her düşümde batan bir senin hayalini kurma zamanı. Bir sen vardı arkada bıraktığım, giderken yanıma almadığım ve sen geldiğimde bir yabancı olmalısın.