Benim adım Sair
Canınızın sıkıldığı mutlaka olmuştur!
Hani öyle bir sıkılır ki; sıkıla sıkıla bir can posası kalır koca bedeninizde.
Kar yağıyorsa kar taneleriyle; yağmur yağıyorsa su siciminin altında elleriniz cebinizde sokağa atarısınız kendinizi.
Karda yürürken attığınız her adımda ?hart. hurt...' sesleri çıkar; 'ulan ben Kürt müyüm acaba,' diye düşünmeden edemezsiniz!
Yağmurda ısılınken bastığınız yerden çıkan ?şap şap' sesleri sizi huylandırır; 'yoksa ben şapşal mıyım,' diye bir korku salınır içinize.
Bir kilisenin önünden geçerken içeri dalıp çarmıhtaki İsa'nın önünde istavroz çıkarmak geçer kalbinizden; ya da bir ezan sesi duyunca en yakın camiyi arar gözleriniz!
Kim olduğunuzu bilmiyorsanız, kim olduğunuzu arar durursunuz o can sıkıntısı haliyle.
Eğer açsanız, taze bir simit kokusu sizi simit ziyafetine çağırır; ama toksanız, sandalda balık, mangalda ızgara kokusu size itici gelir.
Aşık değilseniz aşkı ararsınız; aşıksanız başka sevdadan kaçarsınız!
Şüphe de; beyninizdeki yargı da sizin insan olduğunuzu gösterir.
Bazen insan boşlukta olur. Bu boşluk öyle bir loşluktur ki; hiçbir şey net değildir; ne yana dönerseniz dönün o boşlukta önünüze devasa bir set çıkar!
İşte o zaman yazmak istersiniz, eğer iki kelimeyi bir araya getirerek derdinizi anlatma yeteneğiniz var ise; kendinizi yoklayıp bilinmeyen bir yerinizi ararsınız... Bulursanız da acımasızca kazmak istersiniz orayı! Kendi içinizi kazarak aşılması zor olan o devasa setin altından bir tünelle çıkmak istersiniz!
Nedir kendinizden gizlediğiniz?
Unutmak istediğiniz nedir?
Ay bulutlar ardındayken, o karanlık gecede gönlünüze gizlice mezar açarak gömdüğünüz ve kimse anlamasın diye üzerine çiçekler ektiğiniz o şey ne olabilir ki!
Bilemem tabi!
Kiminin içinde koca bir makber, kiminin içinde de küçük bir tümsek vardır.
Benim adım Sair.
Yani vesaire gibi biriyim işte be abi!
Bende ne makber, ne de tümsek; koca bir anıt var!
Ergenliğe birlikte girdik onunla... Aynı kıza sevdalanmak bizim kitabımızda yazmazdı; ama onun kız arkadaşının arkadaşına ben yazılırdım, benim kız arkadaşımın arkadaşına da o!
Çok iyi futbolcuydu.
Beni boş verin!
Hani tekniktim falan ama fazla zora gelen biri değildim.
Bu yüzden son idmanım oldu; kaz yürüyüşünde sırtıma bir arkadaşımı verdi hocamız, ben taşıyamadım, havlu attım; ama o hep taşıdı arkadaşını sırtında!
Ben taşıyamadım, o yaşadığı sürece taşıdı.
İyi futbolcu, daha önemlisi iyi insandı benim can kardeşim.
Beşiktaş'la oynadığı kupa maçında dizi döndü; sonra da bir kandil gibi yavaş yavaş söndü. En sonunda Karagümrük'te bıraktı futbolu... Daha doğrusu futbol onu bıraktı!
O zamanki adıyla Birinci Lig'de iyi bir orta saha oyuncusuydu; hani takımın on numarası olmasa da benim on numaramdı. Orta sahada oynardı ama fikri hep sol açıktaydı. Onun konumundakiler lüks yerlerde eğlenirken, oralarda beş kişi için ödeyeceği parayla yirmi beş kişiyi gariban meyhanelerinde ağırlardı.
Futbolu bitince birden alkışları da kesildi.
Ve dilim söylerken sızlıyor; kalbim parça parça oluyor ama işin gerçeği şu ki şarap denilen güzel kadının aşkına yenik düştü.
Yıllardır görmemiştim!
Öyle özlemiştim ki can kardeşimi!
İstanbul'a son gidişimde Bağdat Caddesi'nde buluştuk.
'Üç aydır şarap kadınımdan uzağım,' dedi.
Öyle sevindim öyle sevindim ki!
'Ama,' dedi, 'seninle o kadını masamızda oynatmayı öyle özledim ki; ne olur gel, son kez bir dert dağıtalım,'dedi.
'Olmaz,' dedim...
Yalvardı bana! İçim parçalanarak ve sırf o şarap denilen sürtükten uzak dursun diye direttim.
'Hiç mi hatırım yok ulan, 'dedi.
'Olmaz mı,' dedim, 'hiç olmaz mı hatırın!.. Sen benim en kral arkadaşımsın, daha doğrusu tek dostumsun, daha da doğrusu kardeşimsin; ama bunu benden isteme,' dedim.
Boynunu büktü!
'Peki,' dedi, 'peki, sen de başkası oldun benim için artık, bir diğer birisin,' dedi!
Sırf o kadına elini sürmesin diye, 'tamam lan,' dedim, 'tamam, ben de diğer biriyim!'
Ve arkamı dönüp gittim, ağlıyordum ama o görmedi.
Sonra ne mi oldu!
Kısa bir süre sonra ben uzak bir kentteyken, telefon aldım kardeşinden.
'Abim gitti abi,' dedi!
Yetişemedim cenazesine!
Benim de unutmak istediğim, kendimden gizlediğim; koca bir anıt var içimde.
Ne zaman o loşluktan çıkmak istesem o geliyor önüme.
Bu yüzden artık adım Sair benim.
Yani diğeriyim en çok sevdiğim birinin!
Başınız sağolsun.
Çok zordur bir dostu kaybetmek...
Kelimelerin kifayetsiz kaldığı an bu yazıyı bitirdiğimde yaşadığım histir!
Öncelikle Başınız sağolsun , ve sabır dilerim Allahtan ; ama yaşanan dostluk, hatta dostluktan da öte o adı konulmayan bağ için çokça şanslısınız . Ölüm dünyevi molasıdır nefes alıp vermelerin, sonsuz yaşamda sizi bekleyen dipdiri bir Sair olacak !